🐘📖 Kitap Okuyan Fil 📖🐘

145 9 0
                                    

Bir kaç ay önce kör kütük aşık olacağımı söyleseler başka bir tarafımla hunlarca güler ve hadi be ordan dalga mı geçiyorsun derdim. Oysa şimdi aşk bana bir taraftarıyla gülüyordu. Bana nanik hareketi yapıyor , benimle kafa buluyordu. Çünkü aşka bulaşmamak için kendimi erkeklerden uzak tutmuştum. Adımlarımı emin bir şekilde atmıştım. Etrafıma kalın , sağlam duvarlar örmüştüm. Peki şimdi ne mi olmuştu ? Karşıma çıkan Selanikli prens o duvarlara hiç korkmadan tırmanmaya çalışmış, olmayınca direkt yıkmıştı. Anlamadan kendimi aşkın kucağında bulmuştum.Bundan memnun muydum ? Kesinlikle. Hem de çok. Peki mutlu muydum ? Dünyayı, evreni verseler bana bu kadar mutlu olamazdım. Tek sorun ayrı kaldığımız beş günlük sürelerdi. Dün beni bahçede ailemin yanında bırakıp çıkmıştı yola Selaniklim. Ayrıldığımız anlar ne kadar zor olsa da , kavuştuğumuz anlar da bir o kadar güzeldi. Bizim ilişkimiz biten şipşak bir kaç günlük sağlıksız ilişkilerden değildi. Nerden mi biliyordum ? Biliyordum. Çünkü Nico'm bana bunu her saniye hissetiriyordu , gösteriyordu. Âdeta ölene kadar sürecek ilişkimizin teminatını veriyordu. Tabi kalbim , beynim ve altıncı hisselerime de güveniyordum. Onlar da pankartları açmış ''Nico Nico Nico''diye çılgınlar gibi bağırıyorlardı. Otuz yıllık organlarım Nico fanı olup çıkmıştı. Selaniklim steteskobuyla dinlese kesin duyardı. Tövbe tövbe yarabbim. Allahım sonumu hayır etsindi inşallah. İnsan yeğenleriyle Kızılderilicilik oynanarken bunları düşünebilir miydi ? Cevap evet. Çünkü şuan bunu yapıyordum "Soluk benizli teslim ol" diye bağırdı Yağız kafasında tüyler takılı ve tüm vücudunu da rengarenk Yağmur boyamıştı. Savaşçıdan daha çok üzerine gökkuşağı yağmış palyaço gibiydi. Tabi ki beni ve kendisini de boyamıştı. Koltuğun arkasından "Ben soluk benizli değilim. Ben de sizin gibi Kızılderiliyim "diye bağırdığımda "Hayır soluk benizlisin" diye çıkıştı Yağız. Oflayıp "Ya ben sıkıldım. Hadi doktorculuk oynayalım "dedi Yağmur sabahtan beri bininci kez. Üstelik sabah ilk oynadığımız oyun oydu. İkisini aynı anda mutlu etmek çok zordu. Kollarını önünde bağlayıp "Hayır Kızılderilicilik oynamaya devam edeceğiz " dedi karşı çıkarak Yağız efendi. Tanrım çıldıracaktım. Bir karar verseler eğlenceli olacaktı ama nerde? Biri Emirhan kılıklı diğeri hık demiş Yeliz 'in burnundan düşmüştü. Tüm aile üyeleri sünnet düğünü meselesine kendini kaptırmış ve tek tek görevlendirilmişti. Bana da ikizlere bakma görevi düşmüştü. Bu sırada arka cebimdeki telefonum çalmaya başladı. Alıp baktığımda sevgilim olduğunu görüp "Efendim Selaniklim "diye cevapladığımda "Nasılsın tatlı bal gözlüm " diye sordu tatlı gülümser ses tonuyla "İyiyim sevgilim. Sen nasılsın?" diye sordum kanepenin arkasında saklanmaya devam ederken "Bende iyiyim Öz'üm. Sadece seni çok özlüyorum"dedi özlem dolu sesiyle "Bende seni Selaniklim " dedim elimi onun için gümbür gümbür atan kalbimin üzerine koyup "Peki ne yapıyorsun bugün bal Öz'üm "diye sorunca "İkizlerle Kızılderilicilik oynuyorum şuan itibariyle "diye cevapladığımda "Peki Kızılderili lakaplarınız var mı?" diye sorduğunda sırıttığını burdan bile görüyordum "Hiç olmaz mı?"deyince "Senin ki ne?"diye tekrar sordu tatlı soru makinem "Kitap okuyan fil" dediğim an kalbimi ters döndüren kahkahasını attı. "Niye gülüyorsun sevgilim ?" diye sordum bu tatlı bir kızgınlıkla "Nasıl gülmeyim Öz'üm? " dedi gülmeye devam ederek "Gülme. Bir kere filler duygusal hayvanlardır. Kalpleri kırıldı mı ölürler " dedim savunan ses tonumla "Kitap okuyan fil olması beni güldürdü "dedi kıkırdayarak "Eh fil hafızası var diye boşuna demiyorlar Selaniklim. Kitap okuyacak ki hafızasına bir şeyler yerleşsin değil mi? Boş boş durmasın" diye açıklamada bulunduğumda daha çok gülmeye başladı "Bal gözlüm hem zeki hem komik hem de güzel olmayı nasıl başarıyorsun?" diye sordu gülerek. "Meslek sırrı. Sırrımı kimseye vermem. Formülüm bana özel "dedim gülmemeye çalışırken "Hımm. Öyle olsun bal Öz'üm. Nasıl olsa formülün sahibi sevgilim. Bu bana yeter" dedi bilmiş bir tavırla. Kanepenin üzerinden başımı uzatınca Yağız 'ın attığı yapışkanlı ok alnımın tam ortasına yapışınca "Ahhh. Vuruldum "diye şaşkınla inleyip yere uzandım "Vuruldun mu? Nerenden vuruldun ? Kanaman çok mu ?"diye telaşla arka arkaya sıraladı sorularını "İyiyim sevgilim sakin ol. Yapışkanlı ok ile vurdu beni Yağız "diye kıkırdayarak hemen söylediğimde , derin bir nefes alıp "Korkuttun beni bal gözlüm " dedi rahatlayarak. "Hala sen öldün. Ölüler konuşmaz "deyince Yağız "Ben öbür taraftan telefon ile konuşuyorum bir kere" dedim alaylı bir şekilde. Bu arada Nico tekrar kahkahayı bastı "Öbür tarafta telefon mu var?" diye sordu şaşkınlıkla Yağmur ve Yağız aynı anda. Yattığım yerden "Var tabi " dedim kendimden emin bir ses tonumla. Kulağımda tatlı sevgilimin kahkahaları diğer yanda sapşirik yeğenlerimin şaşkınlıkları bayağı eğleniyordum. Nico'm kahkahalarına ara verdiğinde "Anlaşılan bugün yeğenlerine bakma günün "deyince o görmese de kafamı olumlu anlamda sallayıp "Evet. Sünnet düğününü hazırlığında bana düşen görev bu. Anneannem kendini düğün yemeklerine verirken Demirhan 'a markete altıyüzüncü turunu attırıyor. Emirhan ve Yeliz hastane için hazırlık yapıyorlar. Annem ile teyzem ise ''Ben bu yemekleri yetiştirmeyeceğim" diye panik atak geçirmek üzere olan anneannemi sakinleştirmeye çalışıyorlar "diye açıklamada bulundum nefes vererek. "Orada olup hazırlıklara bende yardımcı olmak isterdim " dediğinde buruk bir ses tonuyla "Bana telefonda konuşarak bile moral verip yardımcı oluyorsun Selaniklim. Hem cumartesi sabahı daha çok koşturmaca olacak o zaman da yardım edebilirsin "dedim moral verip ve motive etmeye çalışarak. "Hımm bak buna sevindim. Eee Yağız ne zaman hastaneye gidiyor ?"diye sorunca "Yarın sabah ama akşama kadar çıkmış oluruz herhalde " diyerek cevapladım. "Güzel. Seni sık sık ararım "dedi yumuşak tatlı sesiyle "Bekliyorum" dediğimde kapı çaldı. Ayağa kalktım "Hala sen ölüsün ayağa kalkamazsın" dedi Yağız sızlanarak "Ben hortladım. Artık zombi Kızılderiliyim "deyip diğer elimle ve yüzümle zombi taklidi yaptığımda Yağmur ve Yağız çığlık çığlığa bağrışıp kaçışıyorladı. Nico ise gülmek ile meşguldü. Kapıya yönelip açtığımda muhteşem ikili Utku ve Melis ile karşılaştım "Hoşgeldiniz " dediğimde "Bu ne hâl prenses ? "diye gülerken ,Melis "Kızım makyaj yapmayı kimden öğrendin?" dedi kahkaha atarak. İkisi sanki komedi programını izliyorlardı bana bakarken "Niye gülüyorlar Utku ile Melis bal gözlüm?" diye sordu şaşkınlıkla sevgilim , telefona yaklaşıp "Enişte şuan halini görsen sende gülersin. Sirkten kaçmış palyoçodan beter " dedi gülmesi artarak Utku. Kaşlarımı çatarak "Kapa çeneni Utku. Sevgilim bakma onlara iki boya sürdü yüzüme Yağmur onunla dalga geçiyorlar " diyerek cevapladığımda Utku telefonu yüzüme tutup fotoğrafımı çekmişti bile. Sırıtıp "Enişte sana atıyorum fotoğrafı bakıp bakıp gülersin " dediğinde "Sakın ha. Öldürürüm seni Utku "dedim tehdit eden gözlerimle bakıp, sinsi sinsi sırıtarak "Çok geç " deyince "Ölümlerden ölüm beğen " deyip onu evin içinde kovalamaya başladım. "Öz'üm sakin ol. Altı üstü bir fotoğraf" diye telefonda beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Evet telefon hâlâ kulağımdaydı. Nefes nefese durup "Nico bakmadan sil ne olursun?"diye yalvardığımda "Sen sakin olursan silerim bal gözlüm " dedi sakince. Kovalamayı o an sonlandırıp "Tamam sakinim " dedim kendimden emin bir şekilde oturma odasına geçerken. Utku ve Melis de arkamdan takip ettiler. "Sildim gitti. Zaten baksam da bir şey değişmezdi bal Öz'üm. Sen her halinle güzelsin " dediğinde kalbime ılık ılık bir şeyler aktı resmen "Teşekkür ederim sevgilim ama o halim felaketti" dedim kanepeye oturup yayıldım. Sabahtan beri imanım gevremişti ikizlerle uğraşırken. Sırıtıp "Görünce kıyamet elametlerinden biri olduğunu sanmıştım prenses " dediğinde yanımda oturan Utku'nun bacağına tekme attım. "Şimdi sana göstereceğim kıyameti "dedim tıslayarak. "Senin günün nasıl geçiyor sevgilim ?" diye sordum sakince konuyu değiştirerek. "Seninki kadar eğlenceli sayılmaz, büyük bölümü hastanede koşturarak geçiyor bal gözlüm" diye cevapladığında yüzümü buruşturup "Benimki de pek eğlenceli sayılmaz. Yapışkanlı ok ile vuruldum sonuçta. Sabahın köründe yediğim oyuncak iğneler ve karnımın boydan boya hayali kesilmesi var bir de. Şuan yaşıyor olmam bile mucize " dediğimde Nico'mun ,Utku'nun ve Melis'in kahkahaları âdeta havada dans ettiler. "Niye gülüyorsunuz ya. Doğru söylüyorum " dedim kaşlarımı çatarak. Onlar komik bir şey söylemişim gibi daha çok güldüler. Allahım kulaklarımda, beynimde ve tüm vücudumda sevgilimin kahkahaları dolaşıyordu. Nefesimdi. Kalbimin atışıydı. Kan akışımdı. Herşeyimdi. "Öz sende yanık kokusu alıyor musun?" diye soran Utku 'nun sesiyle kendime geldim"Eyvah çorbayı unuttum "deyip odadan fırladım mutfağa daldım "Hımm ne çorbası yaptın bal gözlüm?" diye sorduğunda sevgilim ocağın altını kapatıp "Yengemin tarifi olan brokoli çorbası " diye cevapladım ve telefonu omuzum ile yanağımın arasına kıstırarak düdüklü tencereyi lavaboya koyup soğuk suyu açtım. "Iyy brokoli mi ? Yok almayayım bal gözlüm " dedi tiksinir bir sesle "Brokoli sevmiyor musun yoksa?" dedim sırıtarak tencerenin kapağını açtığımda çorba iyi durumdaydı. "Evet. Sevmiyorum hattâ nefret ediyorum "dediğinde ,gülmeme engel olamayarak "Nefret mi ediyorsun? Sana ne yaptı ki bu tatlı küçücük ağaçlar "diye sordum "Bak kendin söylüyorsun Öz'üm. Kim ağaç yemek ister ki ?" deyince ,çorbaları önceden hazırladığım kaselere koyarken "Koalalar. Okaliptüs ağacının yapraklarına bayılırlar mesela ''diye gayet ciddi bir biçimde cevapladığımda , gülerek "Biz koala olmadığımıza göre "dedi ve kaseleri tepsiye koydum. Mutfaktan çıkarken "Nerden biliyorsun belki ben koalayım?" deyince bana bugün binince kez o tatlı kahkahasını bahşetti. "Peki uyumayı da seviyor musun bal gözlüm ?"diye sorduğunda "Hayır. Daha çok baykuş gibi gece ayakta oluyorum " dedim sırıtarak. "Yani baykuş ve koala karışımı bir sevgilim var "dedi gülmeye devam ederken. Oturma odasına girip, tepsiyi ortadaki sehpaya koydum. "Evet olabilir. Peki sen hangisisin?" diye soruyu ona yöneltip kanepeye oturdum. "Koala olamam yaprak yemeyi sevmem. Baykuş belki biraz olabilir. Deniz atı kesinlikle " dediğinde piknik günü aklıma geldi ve kahkaha atmaya başladım. "Evet katılıyorum "dediğimde gülmeye devam ederken "Hey neye gülüyorsun bize de söyle prenses " dedi meraklı ve sırıtık bir şekilde bakarak. Elimi dur şekilde kaldırıp "Nico ile aramızda canım "dedim sırıtarak. Sinsi sinsi sırıtarak "Vay vay vay "dediğinde "Bal gözlüm benim kapatmam gerekiyor acilden çağırıyorlar "deyince yüzüm asıldı ve neşem kaçtı birden "Tamam Selaniklim. Kolay gelsin ve kendine dikkat et "dediğimde "Sende Öz'üm. Seni çok seviyorum "dedi sevgi dolu sesiyle "Seni çok seviyorum Selaniklim "dedim karşılık vererek ve kapatmak zorunda kaldık. Sırıtarak "Asma suratını ağlayan palyaçoya benziyorsun "deyince Utku 'nun koluna vurup "Göstereceğim sana ağlayan palyaçoyu. Yağız, Yağmur hadi artık çorbalarınızı için " diye onlara seslendim odanın dışında oldukları için "Ya ben sevmiyorum brokoliyi "diye söylenerek içeri girdi Yağız "Bende " diye katıldı Yağmur. "Bakın içmezseniz vitamin alamazsınız. Eh o zaman da Nico abinizden birer iğne yersiniz " dediğimde ikisi aynı anda "Hayır " diye inlediler. Melis bir saattir ilgilendiği telefondan başını kaldırıp "Korkutmasana çocukları Öz" diye çıkışınca "Kızım karışma yemeyecekler şimdi " dedim kısık bir sesle. "Nico bana iğne vurmaz " dedi bilmiş bir şekilde Yağmur. Tek kaşımı kaldırıp "Ah sen öyle san. Bana bile vurdu" dedim beyaz bir yalan ortaya atarak. Utku ve Melis sessiz bir şekilde içlerine doğru gülüyorlardı. Sırıtıp " Tam nerene vurdu prenses eniştem iğneyi ?" diye sorduğunda "G..Kaba yerime canım arkadaşım " dedim dişlerimi sıkarak. "Çok acıdı mı hala?" diye sordu şaşkın şebeleğim "Acımaz olur mu acıdı tabi. Çorbalarınızı için ki canınız yanmasın sizin de" dedim beyaz yalanıma devam ederek. Allahım günahlarımı affetsindi. Başka türlü bu iki ufaklığı hayatta kandıramazdım. Teyzem ve annemden biliyordum. Tek korktukları şey iğneydi. Hemen oturup çorbalarını içmeye başladılar. Ve böylece amacıma ulaştım. Ah kesin berbat bir anne olurdum. En azından şuan böyle bir tehlikem yoktu. Evlenene kadar bir yığın zamanım vardı nasıl olsa. Düşünerek kendimi bunalıma sokmama gerek yoktu. Artık günü gelince düşünür bunalıma girerdim. Peki Nico'm buna izin verir miydi bilmiyordum ? Ah huzur mavili ve deniz kokulu yarim. Benim geleceğimin kapısının sahibiydi.

SINIRDA SINIRSIZ AŞK (KALBİMİN SAHİBİ SERİSİ #1) (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin