😜Baskın Basanındır 😜

99 7 0
                                    

"Mavi mavi masmavi
Gözleri boncuk mavi
Bir gördüm aşık oldum
Şu gelen kimin yari

Hayat denen bu yolda
Yürürken adım adım
Mutluluğu ararken
Birden ona rastladım" diye mutlulukla şarkımı avaz avaz ve canlı bir şekilde -bak dikkat çekerim playback değildi- söylerek tüm apartman sakinlerine armağan ediyordum. Pazar sabahında büyük ihtimalle tüm emekli komşularımız fosur fosur yataklarında uyuyorlardı ama olsundu. Bir bakıma onlara ninni gibi gelirdi. Duşun altında şarkıma devam ederken sevgili duş başlığım da mikrofon görevini layıkıyla yerine getiriyordu. Birazdan Davut amca bana banyo menfezinden istek şarkıda bulunursa hiç şaşırmazdım. Son kez nakaratımı söyleyip banyo konserimi tamamladıktan sonra suyu da kapattım. Ve havluma sıkıca sarılıp hemen odama geçtim. Siyah dizimin üstünde bir etek, siyah ince külotlu çorap ve kırmızı v yakalı, uzun kollu bir tişört geçirdim üzerime. Ayağıma kırmızı converse ayakkabılarımı da giydiğimde herşey tamamdı. Fırça ile de şöyle saçlarıma şekil vermeyi unutmadım. Odamdan çıkıp mutfağa geçtim. Selaniklim için yaptığım ıslak keki de fırından çıkardım. Güzelce keki farklı yerlerinden delip sosunu dökerek onu da hazır hâle getirdim. Ellerimi yıkayıp havlu kağıda sildim. Şarkımı tekrar söylemeye devam ederken "Nico daha gelmedi mi kızım?" diyerek annem içeri girince "Yok gelmedi annem ama eli kulağında birazdan burada olur" dedim sırıtıp masanın üzerindeki telefonuma bir bakış attığımda elim otomatik olarak boynumdaki kolyeme gitti. Tatlı Selaniklim benim. Romantik kek canavarım. Huzur veren deniz mavili yarim. Onu öyle seviyordum ki kalbim tüm işlevlerini bırakıp sadece onu sevmeye odaklanıyordu âdeta. Beynimin de ondan aşağı kalır yanı yoktu. İkisi birlik olup beni taptatlı hayallere sürüklüyorlardı. Ama ben bunu seviyordum. Hiç şikayetçi değildim. Nasıl olabilirdim ki zaten. Beni benden alıp dünyanın en güzel çiçekleriyle süsleyip geri veren deniz mavili bu adama çok aşıktım. Böyle bir duyguyu yaşamadan bilemezdim. Selaniklim sayesinde tattığım bu güzel duygu için ona minnettardım. Hep olacaktım. Gözlerim sonsuza dek kapanana kadar. Aşık olmak böyle bir şeydi işte. Sizi alıp uçsuz bucaksız bir okyanusun kıyısına bırakıyor ve ne yapacağınıza bakıyordu. Bazısı o okyanusa girip hırçın dalgalara kafa tutup başka bir yere gitmeye çalışıyordu bazısı ise orada kendine bir hayat kurup okyanusun ona getireceklerini bekliyordu. Ben hayat kurup bekleyenlerdendim. Sonra o okyanusun içinden deniz mavili biri çıkıp gelmişti. Önce korkmuştum ve kaçmıştım. Ama sonunda teslim olup kendimi onun huzurlu kollarına bırakmıştım. O güçlü huzur veren kollar beni sevgiyle, aşkla sarıp sarmalamıştı. Ve hiç bırakmamıştı. Hiç bırakmaya da niyeti yoktu. Zaten olmasını da asla istemiyordum. Tüm bu düşüncelerimin içindeyken kapı çalınca "Ben bakıyorum" diye seslendiğimde aslında annemin sırıtarak karşımda beni izlediğini gördüm. Gel gör beni aşk neyledi? Annemin mutfakta yanımda olduğunu bile unutuyordum. Ah Selaniklim. Ah kalbim. Ah bu ben diyerek hızla kapıya yönelip açtım.

👓👟💉💊👓👟💉💊👓👟💉💊👓👟

Artık bu yollar, bu cadde, bu mahalle bana hiç yabancı gelmiyordu. Biri sorsa hiç tereddüt etmeden tarif verebilirdim. Sanki kendimi hastaneden eve dönüyorum gibi hissediyordum. Ama arabamı daha heyecanlı daha şevkle kullanıyordum. Sonuçta bal gözlümün yanına gidiyordum. Bana açtığı sevgi dolu kollarının arasına. Hayatımda kendimi ailemden başka kimseye bu kadar bağlı hissetmemiştim. Birden karşımda anlamadan belirmiş ve görünmez bir halatla kendine düğüm düğüm bağlamış ve kendine doğru çekmişti. O gittikten sonra bunun aşk olduğunu anlamıştım. Arkasında bıraktığı iki ipucuna göre yola çıkmıştım ve şansım yaver girmişti. Fakat bal Öz'ümün inadından dolayı biraz daha ayrı kalmıştık. Tam üç hafta yarım yamalak uyumuştum. Ama sonunda herşeye değmişti. Bal gözlüme yaptırdığım papatya denetimle apartmanına yakın bir park yerine park ettiğimde arabamdan vakit kaybetmeden indim. Çantam sırtımda demetim elimde yüzümde kocaman sırıtmam ile apartman kapısının önüne geldim. Zile bastığımda her zamanki sabırsızlığım ve heyecanımla beklemeye başladım. Kapı açılınca hemen apartmanın içine attım kendimi. Melek yüzlüm "Günaydın Selaniklim" diye şakıyınca dünyanın en güzel kuşunun melodisiyle "Günaydın bal gözlüm" dedim mest olmuş bir şekilde onu kucaklayıp ayaklarını yerden keserek. Kıkırdayıp çeneme öpücük kondurdu. Tüm bedenim kalbimin sahibine coşkuyla bir karşılama töreni düzenledi. Burnunun üzerine öpücük bırakıp ayaklarının yere basmasına izin verdim. Ve çiçeklerini kollarının arasına tutuşturduğumda "Bu soğukta nerde buldun bu güzel papatyaları Selaniklim ?" diye şaşkınlıkla sorarken de bir yandan hayranlıkla da çiçeklerin içene gömdü o ballı yüzünü. Hâline gülümseyip "Bu sefer farklı bir çiçek almaya karar verdim. Çiçekçi bunlar yeni abi deyince dayanamadım güzelliklerine. Bu güzel papatyalar kesinlikle bal gözlümün olmalı dedim" diyerek cevapladığımda "Bu kadar romantik olma sevgilim. Yemin ediyorum kalbime zararlı fazlası" dedi sırıtarak belime sarılınca bende onun beline sarıldım. Tek kaşımı kaldırıp "Ben yanındayken sana hiç bir şey olmaz. Buna asla izin vermem bal Öz'üm " dedim sırıtarak kendimden emin bir ses tonumla "Oğlum hoş geldin" deyince Aynur annem ona dönüp "Hoşbuldum Aynur annem" dedim bal gözlümden ayrılıp Aynur annem ile sarılıp öpüştük. Meraklı bir şekilde "Alex ve Angel yoklar mı?" diye sorunca "Alex Melis ile baş başa kahvaltıya gittiler. Angel ise hâlâ uyuyor. Beni uyandırma diye daha geceden fırçaladı beni" diyerek cevapladığımda Öz'üm gülümseyip "O zaman bu onların kaybı sevgilim. Hadi kahvaltı hazır" dedi koluma girerek. Sırıtıp "Bence de bal Öz'üm" dedim mutfağa doğru yönelerek. Aynur annem de kapıyı kapatıp arkamızdan geldi. İçeri girdiğimizde tezgahın üzerinde gördüğüm şaheserle açlık oranım yüzde bir milyon fırladı. Nasıl güzel duruyor ve nefis kokular yayıyordu. Bal gözlüm sayesinde müptelası olduğum ıslak keke doğru yönelip "Doğru görüyorum değil mi? Rüya değil bu güzellik" dediğimde Aynur annem gülmeye başladı. Öz'üm kolumu tutup "Selaniklim, seni şuanda ıslak kekten kıskandığıma inanamıyorum ama böyle hayran hayran bakma yoksa bir daha rüyanda bile zor görürsün'' deyince tek kaşını ballı bir şekilde kaldırıp "Ama çok lezzetli gözüküyor Öz'üm. Benim suçum yok. Bu senin suçun" dediğimde masum bir şekilde "Benim suçum mu?" dedi şaşkınlıkla ''Evet. Çünkü buna beni alıştıran sensin bal gözlüm" dedim kendimden emin bir ses tonumla "Ah. Kendi düşmanımı kendim yarattım" deyince iç çekerek "O düşmanı iki dakikaya yok edebilirim" deyip parmağımla keke doğru hamlede bulunduğumda "Keki rahat bırak bay kek canavarı. Daha sosunu bile doğru dürüst emmedi. Gel buraya" dediğinde gülerek "Ama bu haksızlık" dedim onun beni sofraya çekiştirmesine izin vererek. Aynur annem de hâlimize katıla katıla gülüyordu. Ne yapayım çok seviyordum ıslak keki. Ve hafta arası bal gözlüme olduğu gibi buna hasret kalıyordum. Masaya hep beraber oturduğumuzda bal gözlüm sırıtarak bana bakıyordu. Aklım tezgahın üzerindeki ıslak kekte kalsa da önümdeki kahvaltılıklara yönelmek zorunda kaldım. Bu sefer bal Öz'üm ile Aynur annem krep de eklemişlerdi kahvaltı menümüze. Tabaklarımıza kahvaltılıklarımızı alırken "Bu arada babaannen nasıl oldu sevgilim?" diye sorup merakla yanıtımı beklerken "Daha iyi bal gözlüm. Sadece tansiyon haplarını aksatmış ve verilen diyetini bozmuş" dediğimde suyumdan bir yudum içip "Yaşlılar bazen yaramaz çocuklara dönebiliyorlar. Anneannemden biliyorum Selaniklim" deyince sırıtarak "Buna tamamen katılıyorum Öz'üm. Neye yasak desem daha çok istiyor" diyerek ona hak verdim. Sırıtıp "Bir de Utku bu kategoriye giriyor" dediğinde tutamayıp kendimi güldüm. Hafta başında Utku hasta olunca onun yaptıkları aklıma geldi. Çünkü bal gözlüm tek tek hepsini bana anlatmıştı. Kahvaltımıza devam ederken tatlı sohbetimiz de bir yandan sürüyordu. Öz'ümün ailem ile bu kadar ilgili olması da beni çok ama çok mutlu ediyordu. Her telefon açısında bal gözlüm annemi, babamı ve kuzenlerimin hallerini, hatırlarını sormadan kapatmıyordu. Bu kadar kısa sürede birbirimizin ailelerinin içine karışmış olmak huzur veren bir durumdu. Ne kadar yaşlarımız büyük olsa da ailelerimiz ikimizin de herşeyiydi sonuçta. Kahvaltımız bitince "Kahvelerimizi içebiliriz artık" deyince ellerini oluşturarak "Keklere ne zaman sıra gelecek bal gözlüm?" diye sorduğumda meraklı bir şekilde. Tabakları toplayıp "Kahvelerle kekleri de getiyorum kek canavarım merak etme" dediğinde sırıtarak bulaşık makinesine yöneldi. Bende sırıtarak boş bardaklarımızı alıp yanına gidip bulaşıkları dizmesine yardım etmeye başladım. Aynur annem de kalan kahvaltılıkları buzdolabına koyuyordu. Bulaşıklar bitince hemen Öz'üm kahve yapmaya koyuldu. Kahveyi öyle mutluluk ve şevkle yapıyordu ki izlememek imkansızdı. Gülümseyip onu izlerken yaptığı işten keyif alan bir kız görmediğimi düşünüyordum. Kahvelerimizi yaptıktan sonra keklerimizi kesip tabaklara koydu. Sırıtıp "İşte mutlu son" dediğimde kekimi önüme çekerek "Sevgilim yemin ederim şuan rakibim olarak görüyorum şu ıslak keki" deyince tatlı kaşlarını ballı bir şekilde çatarak Aynur annem bunun üzerine kahkaha atmadan edemedi. Gülümseyip "Kimse benim bal gözlümün rakibi olamaz!" dedim kendimden emin bir ses tonumla "Ama kekle geldiğinden beri aşk yaşıyorsunuz" dediğinde dudak büküp elini elime alarak "Onu sevmemin tek nedeni o ballı sevgi dolu ellerinin değmesi bal Öz'üm" diyerek avucunun içine küçük bir öpücük bırakıp konuya açıklama getirdiğimde bal gözleri ışıl ışıl oldu aynı Noel ağaçlarındaki ışıklar gibi "Selaniklim..." dedi huşu bir şekilde. Sevgi dolu gözlerle Aynur annem de bizi seyrediyordu. Onu öyle çok seviyordum ki kalbim bazen sevgiden patlayacak gibi hissediyordum. Gözlerinin içine bakmak dünyanın en güzel armağınıydı. Ellerini tutmak ise mucizeydi. Onu öpmek ise Tanrım resmen yeryüzündeki cennette olmaktı. Kahvelerimizi içip sohbet etmeye devam ederken bal gözlümün kıskandığı keklerimizi de yiyorduk. Ömrümün sonuna kadar bu tempoyu sürdürmek istiyordum ama tek fark olarak etrafımızda çocuklarımızın koşturmasını hayal ediyordum. Keklerimiz ve kahvelerimiz bitince kalktık ve kapıya yöneldik. Montunu giyerken bal gözlüm "Eee nereye gidiyoruz sevgilim?" diye sorunca meraklı ses tonuyla "Seninle daha önce yapmayı unuttuğumuz bir şeyi yapacağız" dedim sırıtarak "Neymiş o?" diyerek tek kaşını kaldırıp dudağının kenarının kıvrılarak sorduğunda "Sinemaya gitmek tabi ki de" dediğimde ellerini çırpıp "Yağmurlumsu ve soğuk bir havada yapılacak en güzel plan bu sevgilim" dedi çocuk gibi mutlu olmuştu. Önü açık bir şekilde sırtına çantasını atıp kapıyı açınca "Öz'üm dışarısı çok soğuk diyorsun önün açık çıkıyorsun. Ben yokken yanında sakın böyle çıkma. Sonra aklım sende kalıyor" deyip kendime doğru çekip montunun fermuarını çekerken "Beni bu kadar çok mu düşünüyorsun Selaniklim" dedi tatlı tatlı sırıtarak "Tabi düşünüyorum bal Öz'üm. O nasıl soru. Nefes aldığım sürece düşünmemem mümkün değil" diye sorusunu kendimden emin bir şekilde cevaplayıp onu kollarımla sıkıca sardım."Sen yoksa beni düşünmüyor musun?" diyerek sorusunu ona yönelttiğimde sırıtarak "Düşünmesem şuan kollarının arasında olmazdım sevgilim" dediğinde meleksi sesi ve gülümsemesiyle beni içine çekti. Yavaşça dudaklarım dünyadaki tek eşine yaklaşırken "Allah'ın yalı kazığı çek ellerini torunumun üzerinden!!!" diye yüksek bir kadın sesiyle ikimiz de korkudan sıçrayarak ayrıldık. Yaşlı, düz siyah etek ve ceket giymiş, fular takmış, elinde siyah renk bastonu, gözünde metal çerçeve gözlükleriyle ve ateş saçan gözleri ile kadın bana bakıyordu. Gözleri yakabilse o an kesin kül olurdum. "Büyükanne ? Burada ne işin var?" dedi şaşkınlıkla bal gözlüm sorunca "Bana mı soruyorsun torunum? Asıl bu yalı kazığının burda işi ne?" diye bağırınca ev resmen sarsıldı. "Yoksa sana tecavüz mü ediyor" diyerek bastonunu kaldırıp benim üzerime yürüdüğünde "Hayır!!Ne yapıyorsun? Nişanlım o benim büyükanne" dedi atak bir şekilde önüme geçerek "Ne? Bir de bana haber vermeden ve onayımı almadan nişanlandın mı? Sorarım ben Nermin 'e bunun hesabını" deyince kızgın bir şekilde bal Öz'üm yutkunup "Nişanlım derken büyükanne müstakbel nişanlım diyecektim. Şaşkınlıktan şaşırdım..." deyip Nermin anneannemi kurtarmaya çalışınca "Aaa anneanne sen nerden çıktın?" diye sorup Aynur annem yanımızda bitince anneanne demesine şaşırmıştım. Kaşlarını çatıp "Ne yani buraya gelirken otel gibi rezervasyon mu yaptıracağım torunum? Sizin gibi sürpriz yapayım dedim. Ama asıl sürpriz bana oldu. Kim bu? Ne işi var torunumun yanında? Ne işler karıştırıyorsunuz?" dedi nefes nefese sorguya çekerken tam ben kendimi tanıtmak için atağa geçiyordum ki  "Gel sen yol yorgunusundur şimdi anneannem. Biraz dinlen. Herşeyi anlatacağız" deyip koluna girerek içeri çekerken "Öz sende çabuk anneanneni ara" diye fısıldadı. Tamam anlamında başını sallayıp montunun cebindeki telefonuna sarıldığında "Söyle o sarışın yalı kazığına benim bavulumu alsın kapının önünden" deyince şaşkınlıkla kapının önünden bavulu alıp kapıyı kapattığımda ''Anneannem çabuk kırmızı alarm! Tüm hazır olan kolluk kuvvetlerini topla. Özellikle dayımı al ve hemen eve gelin. Büyükannem baskın yaptı. Nico ile beni sarılırken yakaladı" diye telefonda telaşla konuşurken "Tamam bekliyoruz. Ama çabuk olun" dedi kapayıp bana bakınca ''Öz'üm büyükannem mi dedin?" dediğimde şaşkınlığımı üzerimden atamadan "Evet. Anneannemin annesi yani benim büyükannem. Adı Zümrüt. Yüz beş yaşında ama yaşlı olduğuna bakma hepimizi cebinden çıkarır" diye kısa bir bilgi verdiğinde şaşkınlığım daha da artmıştı. Bal gözlümün yüz beş yaşında bir büyükannesi olacağı aklıma gelmezdi. "İçerde benim hakkımda gizli gizli konuşmayın. Herşeyi duyuyorum. Buraya gelin de konuşun" diyerek oturma odasından seslenince Zümrüt hanım "Demedim mi sana Selaniklim" diye göz devirip iç çekince "Ben yaşlılarla iyi anlaşırım bal gözlüm. Bu kadar sıkılma. Sadece yanlış zamanlama oldu" dedim kendimden emin bir ses tonumla "Bildiğin yaşlılara benzemez büyükannem. Şimdiden senden tüm sabrını burda kullanmanı öneririm sevgilim. Hadi kazamız mübarek ola" deyip dua ederek oturma odasına girdiğimizde "Oturun bakayım şöyle karşıma" diyerek karşısındaki kanepeyi gösterince ikimiz de hiç bir şey demeden yakalanmış iki suçlu gibi dediğini yaptık. Öz'üm korkulu gözlerle bakarken, bende ne yapmam konusunda düşünüyordum. Kaşlarını çatıp "Söyle bakayım adın ne, sanın ne, mesleğin ne, kimlerdensin, nerelisin?" diye sorunca büyükanne Zümrüt hanım ardı ardına "Adım Nicolas efendim. Çocuk hastalıkları uzmanıyım. Selanik'de doğup büyüdüm" diyerek sakince yanıtladığımda "Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim" dediğinde gülmemek için kendimi zor tutarken "Ne? Bir de ecnebi mi bu oğlan?" deyince çemkirerek "Ecnebi ne?" diye sorduğumda bal gözlüme şaşkınlıkla "Büyükannemin dilinde yabancı anlamına geliyor" diyerek cevapladığında fısıldayarak "Büyükanne ecnebi ama azıcık ucundan ecnebi" dediğinde sakin bir ses tonuyla "Azıcık ucundan ecnebi mi? Benimle dalga mı geçiyorsun Öz?" deyince sinirli bir şekilde  "Türkçe biliyor. Adetlerimizi biliyor. Hatta aile dostları ve öğretmeni bile Türk. Türk kahvesi müptelası. Hem Selanikli. Ohoo orda bir sürü Türk var büyükanne" diyerek sakince  büyükannesini ikna etmeye çalışıyordu. Bende atağa geçerek  gülümseyip "Biliyorum ilk karşılaşmamız biraz münasebetsiz oldu. Bu yüzden üzgünüm. Ama ben bal gözlümü çok seviyorum Zümrüt hanım" dedim yumuşak bir ses tonumla kendimden emin bir şekilde "Hem de nasıl münasebetsiz oldu!!! Ahtapot gibi torunuma sarılmaya hiç  utanmıyor musun sarışın yalı kazığı?!" deyince kaşlarını çatarak "Büyükanne ya onun adı Nico!" diye uyarınca yüksek ses tonuyla "İster yalı kazığı derim ister Nico! Daha elimi bile öpmedi!" dediğinde bakışlarını bana dikerek "Fırsat mı verdin büyükanne?! Araya girmesem dövecektin bastonunla nerdeyse Selaniklim'i" diyerek çıkışınca "Anneanne! Oğlum sen kusuruna bakma" deyince Aynur annem "Önemli değil. Ufak bir yanlış anlaşılma. Aile arasında olur öyle şeyler" dedim gülümseyerek. Ayağa kalkıp elimi uzatıp "Efendim tanıştığımıza memnun oldum" dediğimde elini verince öptüm "Ben memnun olmadım ama" dedi ciddi bir ses tonuyla. Zümrüt hanımı ikna etmenin kolay olmayacağını o an anladım. Ama fark etmezdi. Şuan gördükleri için kızgındı. Sonra nasıl olsa yumuşayacaktı. Aynur annem araya girip "Hayda. Ne yaptı Nico oğlum sana anneanne ?" diye sorunca sakin bir şekilde yerime geçip oturdum. Tek kaşını kaldırıp "Daha ne yapacak? Şu hale bak? Herkes birlik olmuş onu savunuyor benim yerime!" deyince Öz'üm bana bakıp başını iki yana salladı sırıtarak. İç çekip "Kimseyi senin yerine savunmuyoruz anneanne'' dedi sakin bir ses tonuyla "Neyse ne. Ben bir lavaboya gireyim. Taaa Fethiye'den buraya onca yol geldim" diyerek ayağa kalkınca "Siz ikiniz ile sonra hesaplaşacağım. Bir yere ayrılmayın sakın!" dedi ikimizi gösterip oturma odasından çıkınca "Ohhh" dedi bal gözlüm. Aynur annem ayağa kalkıp kapıdan araya baktı "Hadi çocuklar bu son şansınız. Yoksa gününüz heba olacak" dediğinde eliyle odadan çıkın işareti yapınca "Ayıp olmaz mı?" dedim "Ayıp kocaya ordandan başka bir kocaya kaçtı Selaniklim. Yürü. Büyükannemi ikna edeceğimiz bir hafta kazanırım" dedi elimden tutup kaldırarak usulca odadan çıkarıp hızlıca aradan geçirdi. Evin kapısını açıp dışarı adım attığımız gibi Athan dayı ve Nermin anneannem karşımıza çıktılar. Gülümseyip "Merhaba efendim" dediğimde "Merhaba yakışıklı damadım. İçerde mi annem?"diye sorunca "Evet. Şuan tuvalette büyükannem. Şükürler olsun ki çişini tutmakta zorlanıyor da biz de sıvıştık aradan" diyerek cevapladığında Athan dayı elini ağzına kapayıp gülmeye başladı "Siz gidin biz onu oyalarız" dedi Nermin anneannem "Kendinize iyi bakın efendim" dedim gülümseyip  "Sende yakışıklı damadım benim" deyince bal gözlüm tekrar elimden tutup apartmanın kapısından dışarı çıkardı ve arabamıza doğru koştururdu. Soluk soluğa arabanızın yanına geldiğimizde bal gözlüm gülmeye başladı "Hayatımda hiç sevgilim ile yüz beş yaşındaki büyükannemden liseliler gibi kaçacağım aklıma gelmezdi" dediğinde bende gülmeye dahil oldum. İkimiz de arabaya tutunarak gülerken "Neşeniz bol olsun kızanlarım beya" diye Hüseyin agam yanımıza gelince "Teşekkürler Hüseyin agam beya. Ağlanacak halimize gülüyoruz" dediğinde gülmeye ara verip "Ne oldu ki beya?" diyerek merakla sorunca "Ne olacak büyükannem geldi beya" deyince "Cadı Zümrüt mü geldi beya? Çabuk sığınaklara saklanalım o zaman" dedi gözleri açılarak"Önce ben Selaniklim'i saklayayım. Sonra ineriz sığınaklara'' dediğinde "Ne yaptı ki o cadı Necmi kızanıma beya?" diye meraklı bir ses tonuyla sorduğunda "Az daha bastonuyla gazi yapıyordu daha ne yapacak" diyerek cevapladığında "Bak sen o cadıya. Kadın olmasa ben haddini bildirirdim Necmi kızanım beya ama ne yazık karşımdaki kadın. Ne kadar kötü olsa da el kalkmaz hiç bir zaman kadına beya" deyince kendinden emin bir şekilde "Evet Hüseyin agam haklısın. Bende sana bu konuda tamamen katılıyorum. Zaten kötü bir şey olmadı. Aynur annemin ve bal gözlümün sayesinde. Olsa da bir şey değişmezdi benim için" dedim ona katılarak kendimden emin bir ses tonumla. Bal gözlüm gülümseyerek elimi sıktı. Koluma vurup "Aferin Necmi kızanım beya. Kadınlar birer nadide çiçektir. Çiçekler sevgi ve su ister daima. Zümrüt hanıma difanbahya yada kaktüs olmak düşmüş o ayrıdır" deyince üçümüz de gülmeye başladık."Ben sizi daha fazla tutmayım kızanlarım beya. Hadi size iyi günler beya" dediğinde el sallayıp "İyi günler Hüseyin aga beya" dedik bal gözlüm ile beraber ve arabamıza bindik. Arabayı çalıştırıp alışveriş merkezine doğru yola çıktık. Bal Öz'üm ile hiç sinemaya gitmemiştik. Havayı değerlendirip böyle bir plan yapmıştım kendimce. Bal gözlümün de bu kadar sevineceğini hiç tahmin etmemiştim. Oturduğu yerde güneş gibi parlayarak gülümsüyordu. Alışveriş merkezinin otoparkına girip ilk bulduğum boş yere park ettim. Arabadan inip bal Öz'ümün inmesine yardım edip el ele yukarı çıkan yürüyen merdivenlere yöneldik. İlk kata çıktığımızda "Hangi filme gireceğiz?" diye sorunca "Beraber karar veririz diye karar vermedim" dedim omuz silkerek "Benim için fark etmez. Hangisi olsa gireriz" dedi gülümseyerek mağazaların yanından geçerken "Kuzennn!!!" diye biri bağırınca ister istemez ikimiz de başlarımızı çevirdigimizde "Alex, Melis, Angel, Sevcan ve Ahmet'i gördük. Durup onları beklerken "Siz nerden çıktınız?" diyerek sorduğunda merakla bal gözlüm "Piyangodan" dedi sırıtarak Ahmet "Ay çok komiksin. Dur bir kısmını saklayım sonra gülerim. Ziyan olmasın" deyip gözlerini devirdi. Sırıtıp "Siz neden telefonlarınızı açmıyorsunuz abicim?" diye sorunca "Duymadık. Çünkü o an bal gözlümün büyükannesinden kaçıyorduk kardeşim" dedim sırıtarak "Ne ?Zümrüt büyükanne mi geldi?" diyerek şaşkınla ağzı açık kalarak Sevcan sordu. Başlarımızı olumlu anlamda salladık. Sonra da tüm  olanları anlattık. Gözleri açılan  "Aman Allahım. Siz nasıl sağ çıktınız ordan peki?"dediğinde şaşkınlıkla Ahmet "Aynur annem sağolsun" deyince ben "Ve Büyükannemin idrar torbası" diye bal gözlüm ekleyince hepimiz kahkahayı bastık. Ahmet omuzuma vurup "Ucuz atlamışsınız abicim" dedi gülmeye devam ederek "Gel onu bir de bize sor" deyip iç çekti Öz'üm. Tek kaşını kaldırıp "Eee ne yapıyoruz?" diye Angel sorunca "Biz bal gözlüm ile sinemaya gidiyorduk" dediğimde kolumu Öz'ümün beline dolayıp "Çok güzel fikir. Hadi biz de gidelim Ahmet. Ne zamandır gitmiyoruz" diyerek koluna sarıldı Sevcan "Alex biz de girelim hem çok güzel bir aşk filmi gelmişti" dediğinde heyecanlı bir ses tonuyla Melis "Bu durumda hadi ekip sinemaya" diyerek Angel önümüze geçip başı çekti. Hep beraber yürüyen merdivenlere binip sinemanın olduğu kata çıktık. Gişeye geldiğimizde filmleri incelemeye başladık. "Bakın buna girelim. Sosyal medyadaki herkes beğenmişti bu filmi. Full heyecan ve korku diyorlardı" deyince Ahmet "Sen gir canım. Ben gece rüyamda zombilerle uğraşamam" dedi Sevcan kaşlarını çatarak"Bence aşklı olan olsun" dediğinde Melis "Aaa ben bu filmin farklı bir versiyonunu izlemiştim. Çok güzeldi. Bu da kesin güzeldir. Macera dolu filmlere bayılırım" dedi mutlu ve heyecan dolu bir ses tonuyla "Tamam biz buna giriyoruz. Kimler geliyor?" deyip gişeye yöneldiğimde hepsi arkamıza takıldı. "Aşk filmine girmekten iyidir" dedi Ahmet "Zombi ve katil olmadığı sürece bende varım" diye Sevcan da bize katıldı. Alex de Melis'i ikna edince Angel dahil hepimiz biletlerimizi aldık. Sırıtıp "Biletler senden madem mısırlar da benden Selaniklim" dedi göz kırpıp büfeye doğru yöneldi. Diğerleri de ne alacaklarına karar verip soluğu büfede alınca bende bal gözlümü beklemeye başladım. Öz'üm eli kolu dolu büfenin önünden gelirken "Bal gözlüm ne yaptın? Tüm büfeyi almışsın" deyip sırıtarak yanına koştum. Ellerindekini alırken "Bunların yarısını başlamadan daha bitiririm ben sevgilim" deyince sırıtmayla karşılık verince "Bilseydim bir koltuk da abur cuburlar için alırdım" dediğimde gülerek "Abartma altı üstü büyük boy iki tane patlamış mısır, iki tane kola, iki tane su, üç paket jelibon, iki paket bisküvi, iki kek, iki çikolata ve üç, beş tane gofret aldım" deyip göz devirince tatlı bir şekilde "Öz, bunların hepsi sırf kalori olarak sana geri dönecek" diyerek Melis araya girdi gözleri kocaman açılarak. Omuz silkip "Kalori alınır sonra itina ile yakılır canım arkadaşım. Merak etme sen" dedi sırıtarak. Ahmet yanımıza gelip "Sevcan bizim almamıza gerek yokmuş. Baksana Maya bir aylık stok yapmış buraya" dediğinde sırıtarak Öz'ümün elindekilere uzanırken "Çek ellerini. Avucunu yalarsın tekne kazıntısı aşık. Bunlar sadece bana ve Selaniklim'e bir kere" dedi arkasını dönüp abur cuburlarını saklarken bende dahil herkes kahkaha attık. Saate bakıp "Başlamasına beş dakika var. Hadi girelim" dediğimde bal gözlüm mısırlarını yemeye başlamıştı bile. Filmin oynadığı üç nolu salona girip biletleri yer göstericiye verdik. Onun arkasından takip ederek yerlerimize çıktık. Bal Öz'üm elindekileri boş koltuğa yerleştirip kendi koltuğuna oturunca, bende elindekileri ona verip yerime oturdum. Mısır kovalarımızı kucağımıza koyup kolalarımızı da bardak bölmesine koyduk. Diğer abur cuburlarımız ise boş koltukta yenmek için sıraya girdiler. Herkes yerine oturunca salonunun ışıkları söndü. Ve film öncesi reklamlar başladı. Bir film fragmanı geçerken "Bak bunun kitabını okudum. Çok güzeldi. Filmini çok merak ediyorum" deyince bal gözlüm karanlıkta bile belli olan meraklı bal gözleriyle bana bakıp "Ona da geliriz Öz'üm. Yeter ki sen iste" dedim gülümseyerek kendimden emin bir ses tonumla kolumu omuzuna atarak "Tatlı Selaniklim benim" dedi ballı gülümsemesiyle "Bal gözlüm benim" dedim başının üzerine öpücük kondurdum. Bir yandan mısırlarımızı yiyip bir yandan da reklamların bitmesini bekliyorduk. Sonunda film başladı. Film başlamasına başladı da ben filmden daha çok bal gözlümü izliyordum. Merakla gözlerini ve kulaklarını açmış pür dikkat filmi izliyordu. Ama mısırını yemeyi ve kolasından içmeyi ihmal etmiyordu. Bende sırıtarak her bir saniyesini beyinim anı hücrelerine kazıyordum. Arada filme baktığımda "Vay süper film seçmişsin Maya" dedi Ahmet mısırından yerken. Parmağını dudaklarına götürüp "Şişşt. Bak David atağa geçiyor" diyerek filme iyice odaklanınca "Bence Jack atağa geçecek gibi gözüküyor" deyip ortaya yorum attığımda David vuruldu Jack atağa geçti. Kaşlarını çatıp  ''Kahretsin. Bunu ne zaman değiştirdiler? Favori kahraman karakterim yaralandı" diye homurdanınca "Favori kahraman karakterlerini sana yasaklıyorum bundan sonra Öz'üm" dedim kaşlarımı çatarak "Ne? Filmdeki karakterden mi kıskanıyor musun beni Selaniklim?" dedi şaşkınlıkla bana bakıp "Evet bal gözlüm kıskanıyorum" dedim onun gözlerinin içine bakarak. Yanağımı sıkıp "Kıskanmana gerek yok sevgilim. Film bitince onların hepsi bulut uçup gider. Sen benim tek gerçek kahramanımsın. Bunu unutma Selaniklim" diye meleksi sesiyle söyleyince dudaklarına doğru eğildim "Asla unutmam bal gözlüm'' dedim tüm benliğimle onu sinemada ilk defa öptüm. Böylece romantik anlarımıza bir yenisi de eklendi. Sonra sadece sarılarak filmi izlemeye ve abur cuburlarımızı yemeye devam ettik. Bal gözlümün seçtiği film gerçekten çok macera doluydu. Bir saniyesi bile aksiyonsuz geçmiyordu. Öz'üm ardı arkasına yerken mısırları bitince jelibonlara yemeye geçti. "Maya bizimkiler bitti versene abur cuburlarından" diye Ahmet fısıldayınca "Gidin kendinize yenisini alın o zaman tekne kazıntısı aşık" dedi hiç istifini bozmadan "Amma pintisin Maya!" deyince iç çekerek ''Sensin pinti!" deyip kafasına bir jelibon atınca kafasından alıp Ahmet de alıp üfledi ve yedi. Bal gözlüm de gözlerini devirdi."Maya sen aslında çok çirkinsin. Abicim sana nasıl dayanıyor sahi?" dediğinde sırıtık bir ses tonuyla iki jelibon daha fırlatıp  "Asıl Sevcan gece seni görünce korkmuyor mu?" dedi dişlerinin arasından tıslayarak "Bir de dil var maşallah dillere destan. Zavallı abicim nasıl düştü senin ellerine acaba?" deyince Ahmet sırıtarak bu sefer jelibon poşetini kafasına attı "Sus. Yoksa seni burdan aşağıya atarım Ahmet" dedi kızgın bir ses tonuyla "Almak istediğimi aldım Maya'cık. Hadi sana iyi seyirler" deyip jelibon poşetini sallayınca "Bunu yazdım deftere tekne kazıntısı aşık" dedi gözlerinden ateş saçarak ve yeni bir jelibon poşetini alıp açtıktan sonra yemeye koyuldu. Sırıtıp ikisinin komik hallerini izlerken filmi izlemeyi bırakmıştım. Öz'üm abur cuburlarını paylaşmayı gerçekten sevmiyordu. Bir tek bana veriyordu. Bu da aşkın avantajıydı. Film daha bitmeden tüm abur cuburlarımız çoktan bitmişti. Salondan el ele çıkarken tabi çöp kutusuna bolca çöp bırakmayı ihmal etmedik. Alex "Evet ne yapıyoruz gençler?" diye sorunca salondan çıktığımızda "Yemek yiyelim mi?" diyerek bir öneride bulunduğumda "Bence süper fikir. Canım ne zamandır hamburger çekiyordu" dedi bal gözlüm fikrime olumlu anlamda katılınca "Maya senin içinde kurt mu var? Tüm büfeyi sildin süpürdün az önce. Onlar nereye gitti acaba?" diye Ahmet araya girip sırıtarak bal gözlüme sataşınca "Ahmet eğer susmazsan birazdan alışveriş merkezinde cinayet adlı filmi çekeceğim ve ilk kurbanım da sen olacaksın. Kapa o çeneni!!!" deyip bal gözlüm Ahmet'in üzerine doğru  yürüyünce belinden yakalayıp "Öz'üm filmden yeni çıktık zaten. İkinci bir filme gerek yok bence" dedim sırıtarak Ahmet'den hızlıca uzaklaştırarak. Parmağını sallayıp "Sen Selaniklim'e dua et tekne kazıntısı aşık" diyerek uyardığında sonunda olay tatlıya bağlanmıştı. Diğerleri de kahkahalarla onların hâllerine gülüyordu. Gülünmeyecek gibi de değildi ki. Angel araya girip "Şimdi hamburger mi yiyoruz?" diye sordu. Omuz silkip "Benim için sorun yok" dediğimde "Benim için de. Hadi alıp  oturalım" diyerek Alex de katılınca ''Evet. Bence de çabuk alıp oturalım yoksa Maya ayak üstü bizi de yiyecek" dedi sırıtarak Ahmet. Kaşlarını çatarak "Sevgilim arkadaşın çok fena kaşınıyor. Bırak iki dakikada şunu halledeyim sonra rahat rahat yemeğimizi yiyelim" deyince Ahmet'e gözlerinden zehirli oklar fırlatırken "Sen boşver onu. Gel hadi biz menülerimizi beğenelim bal Öz'üm" deyip kolumu beline dolayıp  hamburgerciye yönlendirdiğimde bal gözlüm homurdanınca Ahmet de gülüyordu. Ahmet, Öz'üm ile uğraşmayı seviyordu. Daha doğrusu geçmişteki intikamını alıyordu. Bende arkadaş arasında olan bu olaya pek fazla müdahale etmek istemiyordum. Hamburgercinin önünde durup menülere göz attıktan sonra "Ben şu çift katlıdan alıcam yanına nuget ve soğan halkasıyla beraber Selaniklim" dediğinde başımı olumlu anlamda sallayıp "Bende aynısından alacağım" deyip gülümseyerek siparişleri kasadaki kıza verdik. Menülerimizin hazırlanmasını beklerken diğerleri de siparişlerini veriyorlardı. Bal gözlüm bana yaslanıp kasadaki kızın tepsiye menülerimizi hazırlamasını izlerken gülümseyip mis kokulu saçlarının arasına öpücük kondurduğumda başını kaldırıp ballı tebessümlerinden birini bana sundu. Bizim sipariş ettiğimiz menülerimiz hazır olunca tepsilerimizi alıp boş bir masa aramaya koyulduk. Cam kenarında  boş bir masa görünce "Burası nasıl bal Öz'üm?"diye sorduğumda "Çok güzel Selaniklim. Hadi oturalım. Boş iki sandalye bulduk mu tamamdır" deyince gülümseyerek gösterdiğim karşıdaki masaya yöneldi. Tepsilerimizi masaya koyduğumuz gibi iki sandalye aldım diğer masalardan. İkimiz yan yana oturunca ekibin geri kalanı da yanımızda bitti. Sevcan "Bu kalabalıkta masa bulduğunuz için ballı olmasınız" dediğinde sırıtarak "Selaniklim sayesinde" diyerek tatlı bir şekilde ağzına patates kızartması atınca "Bal gözlüm sayesinde bence. Onu gördüğümden andan beri çok şanslıyım" dediğimde gülümseyip "Asıl ben seni gördüğümden beri çok  şanslıyım sevgilim" dedi yumuşacık ses tonuyla "Şurada kendimi intihar edesim geldi. Eros size okunu atarken aşk sihrini fazla mı kaçırdı acaba?" diye Ahmet sırıtarak araya girince "Hiç tutmayım seni tekne kazıntısı aşık. Bak burası tam da müsait bir yer" diyerek masanın yanındaki camı gösterince "Ölmeme bugün amma meraklısın Maya" dedi kaşlarını çatarak "Kim? Ben mi? Haşa. Kimsenin ölmesine meraklı olmam ben asla. Sadece biricik arkadaşıma  yardımcı olmak amacıyla dedim" deyip elini kalbinin üzerine koydu gücenmiş bir şekilde masum rolü oynarken "Belli canım çok belli" dedi sırıtarak kafasını iki yana sallayınca hepimiz bu hâllerine tekrar gülmeye başladık. Gülmemizi durdurmayı başardığımızda, yemeklerimizi yiyebilmeye geçtik. O kadar abur cubur yememize rağmen yine de hepimiz çok acıkmış gibi yiyorduk. Ahmet "Arkadaşlar bir aradayken hazır size bugün aldığımız taze haberi verelim dedik" deyince gülümseyerek "Yok artık. Yoksa Villiy'im yine hamile mi?" diye sorunca şaşkınla "Maya'cım nerde...Ahmet tutturdu ufaklık anaokuluna başlasın öyle yapalım. Neymiş iki küçük çocuk zor olurmuş büyütmesi" dediğinde iç çekerek "Neden zor olsun ki ?Özgün o kadar küçük değil ki hem" dedi kendinden emin bir ses tonuyla "Bende öyle diyorum ama dinleyen kim? Bir de kızımız olursa Özgün büyük olması lazım ki onu koruyup kollamasını  kolaylaştıracakmış" diyerek içini dökerken Sevcan yarası deşilmeyi bekliyormuş gibi "Niye Özgün koruyor ki? Kendi kendini koruyabilir pekala. Bak bana. Abim var mı? Hayır" dediğinde "Bende öyle diyorum ama maçoluğu tuttu mu tutuyor Ahmet'in biliyorsun" dedi kızgın bir ses tonuyla Ahmet 'e baktığında "Hem onun kıyafetleriyle de büyümüş olur. Çok pahalı el kadar şeyler. Geçen gün Yağmur'a bir elbise baktım bir karış kumaş parçasına yüz Türk Lirası demez mi? Bunlar kafayı yemişler resmen. Ya en fazla bir ay giyebiliyorlar sonra hop boy atıyorlar. Kıyafet kalıyor yepyeni" deyip bir yudum su içtiğinde ''Aynen vallahi Maya. Bende bit hurç kıyafet yaptım tundan tuna saklıyorum. Hepsi yepisyeni" diyerek ona katılınca "Hanımlar konuyu nereden nereye getirdiniz?" diye Ahmet aralarına girince "Sus sen hiç konuşma tekne kazıntısı aşık. Şurada ev ekonomisini kurtarıyoruz sen engel alıyorsun" deyip Ahmet'i azarlayınca bal gözlüm "Allah'ım ben nasıl bir günah işledim de Maya'yı sardın başıma" diyerek ellerini dua eder gibi havaya kaldırınca "Beni ceza değil ödül olarak görmen lazım. Ben olmasam hâlâ Sevcan'ı anca rüyalarında görürdün!" dedi kızgın bir şekilde ve kendinden emin bir ses tonuyla "Ahmet, Maya doğru söylüyor. Bak yaşım geçtikçe daha da zor geçecek hamileliliğim. Bunu en iyi sen bilmen lazım" dediğinde tek kaşını kaldırıp Ahmet'e bakıp olumlu bir cevap beklerken "Sevcan'ım bunu sonra konuşsak. Asıl mevzuya geçsek" diyerek konuyu değiştirmeyi çalışınca "Klasik Ahmet işte" dedi bilmiş bir şekilde sırıtarak bal gözlüm "Maya!" deyip uyarınca "Ne var tekne kazıntısı aşık?" diyerek sakince arkasına yaslandı. Gözlerini devirip "Asıl konumuz. Neydi sahi? Unuttum asıl konuyu sizin yüzünüzden!!!" deyince kaşlarını çatarak "Alziermer olabilir mi acaba?" diye sorduğunda sinsi sinsi sırıtarak Öz'üm, Sevcan da dahil herkes kahkahalarla gülmeye başladılar."Heh. Asıl mevzu biz Edirne'ye taşınıyoruz arkadaşlar" dediğinde Ahmet gülümseyerek bal gözlüm içtiği suyu karşında oturan Ahmet'in yüzüne püskürtüp "Ne? Edirne'ye mi taşınıyorsunuz? Ne zaman? Nerede oturacaksınız? Hangi hastanede çalışacaksınız? Niye en son benim haberim oluyor? En Son Babalar Duyar'daki Mehmet amca mıyım ben?" diye şaşkınlıkla soru yağmuruna tutarken benim  şaşkınlığımı da bal gözlüm sesli dile getiriyordu. Ahmet homurdanıp üzerini temizlerken, gülüp "Yavaş kız Maya motor su kaynatacak soru sorarken" dedi Sevcan "Hadi cevap verin. Dalga geçmeyin be!" deyince meraklı bir ses tonuyla "Edirne'de yeni açılacak hastanenin sahibi Ankara'dan arkadaşım Mestan'ın babası. Bize güzel bir teklifle gelince Sevcan'ım ile kabul ettik. Ev işini de bugün çözünce size söylemenin zamanı gelmiş oldu. Fazla uzak değil sizinkinden bir kaç apartman ötede evimiz de" diyerek cevaplayınca Ahmet üzerini temizlemeye devam ederken ''Hayırlı olsun kardeşim" deyip gülümseyerek tebrik ettiğimde "Sağol abicim. Bundan sonra daha sık görüşeceğiz. Uzun zamandır bu anı bekliyorduk" dedi gülümsemeyle karşılık vererek. Bal Öz'üm ise ayağa kalkıp Sevcan ile sarılıp öpüşerek bu anı kutlamayı tercih ettiler. Hep beraber bunun üzerine birer dilim pasta alarak kutlamayı tatlandırmaya karar verdik. Pastalarımızı yerken tatlı, neşeli ve atışmalı sohbetimiz de devam etti. Bal gözlümün yüzünde güller açıyordu resmen. Arkadaşlarının tekrar yanında olacak olması onu çok mutlu ediyordu. Benim için de tabi ki en sevdiğim dostum Ahmet'e daha yakın olmak neşeme neşe katıyordu. Tek pürüz yanlarından bir saat içinde ayrılacak olmamdı. Öz'ümün hasreti her hafta içimi yakıp kavuruyordu. Onun yanına gelene kadar kendimi eksik hissediyordum. Kollarımın arasına alıp, kokusunu içime çekmek için durmadan saliselerimi sayıyordum. Onsuz bunca zaman nasıl hayattan zevk aldığıma dair bir fikrim yoktu. Onunla herşey güzeldi. Herşey sevgi doluydu. Herşey eğlenceliydi. Kısacası herşey onunla tamamdı. Onu öyle tatlı bir şekilde konuşurken bile izlemek ayrı zevkti. Atışırken bile. Ne olursa olsun yada ne engel çıkarsa çıksın onun için aşmaya her zaman hazırdım. Bundan beni kimse alıkoyamazdı. Sınırlar da buna dahildi. Ömrümüzde sadece bir kez bu şansı yakalabiliyorduk. Ve bu şansı en güzel şekilde kocaman sevgi dolu bir aileye çevirmek bizim elimizdeydi. Bende bunun için elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret gösteriyordum. Göstermeye de ömrümün sonuna kadar devam edecektim. Sonsuza dek aşkla...

Devam edecek beya...👓👟💉💊

SINIRDA SINIRSIZ AŞK (KALBİMİN SAHİBİ SERİSİ #1) (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin