Bölüm, sevgili myflopvato'ya ithaf edilmiştir. Bir günlük gecikmeyle yayınlıyorum.
Bölüm şarkımız Deniz Tekin yorumuyla Ederlezi. Konuyla ilgisi yok ancak yaşattığı hüzün duygusuna bayılıyorum. Fırsatı olan Çingeneler Zamanı'nı(*) izlesin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Hermione iksir şişesiyle bir süre ortak salonda oturduktan sonra kafasındaki cevapsız sorulardan sıkılıp yatakhaneye gitti. Yan odada, okulda kalan diğer Gryffindor kızları her şeyden habersiz gülüşüyordu. Acaba Dumbledore neler olduğunu anlatacak mıydı? Zaten okulda kalan çok az kişi vardı, Jess ve Tom'un yokluğu merak uyandıracak mıydı? Aynı masaya oturduğunda Malfoy gözlerine bakabilecek miydi?
Malfoy zaten başlı başına kafa karıştıran bir konuydu. Önce uygunsuz bir sahneye tanık olmuştu, sonra bir tür aşk itirafına. Ardından kıskançlık gelmişti, en son ise koruma çabası. Yalan söylediğini düşünmüyordu, Hermione bir insanın yalan söylediğini rahatlıkla anlayabilen bir insandı. Harry'nin imperius lanetine direnci gibi, Malfoy'un doğal bir zihinefendar olması gibi, Luna'nın insanların aurasını görebilmesi gibi. Luna. O da ayrı bir konuydu. Harry ile nasıl olup da yakınlaştıklarını merak ediyordu, Harry'nin Ginny'ye aşık olduğundan emindi çünkü. Bir yandan da hoşuna gitmişti açıkçası, ikisinin çok uyumlu olacağını düşünüyordu. İkisi de kendi kulvarında sıra dışıydı bir kere. İkisinin de kusurları vardı ama iyi kötü idare ediyorlardı. Harry'nin çabuk alevlenen tabiatını Luna dengeleyebilirdi. Birbirlerinin tuhaflıklarına karşı sonsuz tolerans gösterecekleri de kesindi. Hermione kendi kendine gülümsedi, tatlı çift olacaklardı.
Bedeni yorgunluktan yıkılıyordu ama zihni çalışmakta ısrar ediyordu. Kendini yatacak kadar iyi hissetmiyordu, sanki uyursa savunmasız kalacakmış gibi. Malfoy'un verdiği şişeye baktı. İçerse sekiz saat kesintisiz uyuyacağını biliyordu. Uzun süre şişeyle bakıştıktan sonra "Neyse ne" diyip hepsini içti. Pijama giyme zahmetine katlanmadan sadece cübbesini çıkarıp asası elinde yatağa girdi. Yorganı kafasına çekip bildiği bütün küfürleri sıralayarak uykuya daldı.
***
Kahvaltıda okul hiçbir şey olmamış gibiydi. Jess, masadaydı ve neşeyle kahvaltı ediyordu. Draco kıza baktığında yüzündeki dinç ifadeden iksiri kullandığını anladı. Kızın ona güvenmiş olması hoşuna gitmişti, gözlerini kaçırsa da, Hermione bakışındaki anlık yumuşamayı yakalamıştı.
Kahvaltıdan sonra Tonks gelip Hermione'yi buldu. Boş sınıfların birine girip olanları konuştular. Ölüm yiyenler Dumbledore ayrılınca, okulun savunmasız ve boş kaldığını düşünüp, bilgi toplamak için okula girmişlerdi. Nerden girdikleri belirsizdi ama kaçış yolları saçmalık derecesinde basitti. Süpürgelerini okulun etrafında uçacak şekilde büyüleyip okulu turlamaya başlamışlardı. Ancak Remus ve Tonks'un devriye gezmesi amaçlarına ulaşmasını engellemişti ve Dumbledore da gelince tüymüşlerdi. Jess ve Tom yollarına çıkma talihsizliğine uğradıkları için yaralanmışlardı. İkisi de saldırganı görmemişlerdi, Jess'in hafızasını geçici olarak silmişlerdi, Tom ise St. Mungo'daydı, Ravenclaw kulesine giderken düştüğünü zannediyordu. Saldırı hakkında kesin bilgi edinilene kadar kimseye bilgi verilmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLAR SONRA - DRAMIONE ONE-SHOT HİKAYELER
FanficHogwarts Savaşı'ndan yıllar sonra Hermione ve Draco karşılaşırsa neler olur? Güncelleme: Dramione temalı kısa ve orta uzunlukta hikayeler. Bazıları 15+ ve 18+