22.BÖLÜM: "KARIN AĞRISI"

12.2K 658 411
                                    

22.BÖLÜM: 'KARIN AĞRISI'

Dünya ile bağını koparan ruhların fısıltısını işitmek misali bir mücide doğdu. Mûcize diye bilinerek yazılan kader döngüsü tarihi tekerrür ederek anne karnına düşürdûğü efsanevi kandan bir can doğurarak filmi başa aldı. Bir nefes, bir soluksuz kalan cana nispet yapar gibi derince ciğerleri doldurdu.

Beden tir tir titrerken korku-endişe hepsi bir oluyor ve ruhu sarsıyordu. Kalp sıkışması gibi bir acı doğdu ve sonra duyulan tek bir cümle bedeni rahatlattı. Hiç birşey olmamış gibi...

"Ah Elem..."dedi Gâye masaya vardığımda yüzündeki garip bir gülümsemeyle. Az önce kulaklarıma gelen telaşlı sesin sahibi değilmiş gibi rahattı.

"Benim acil gitmem gerek. Taksi bekliyor. Ama önce telefonu numaranı verir misin? Konuşuruz buluşuruz arada."

"Tabii."derken masada öylece duran telefonu ona doğru sürükledim.

"Bu arada."diyerek dudaklarındaki gülümsemeyi büyüttü. Kısılan gözlerimle her hareketini gözlemlerken ondan gelecek cümlenin ağırlığını tarttım. Gözlerini hemen yanında dikilen Yiğit'e çevirdi.

"İki hafta sonraki nişanımıza senide bekleriz."

Birşey oldu. Hatta birçok şey. Beynimi yakan cümle ağır bir darbe ile sarsılırken boğazım kurudu. Soluk borum tıkanarak nefes almamı engelledi. Kan akış hızım kesilerek donarken kalbimde tarifi belirsiz acı hissettim. Miğdem bulanmaya başladı. Ama bunlar sadece içtendi. Dışımdan ise; ifadesiz bir bakış sunmakla yetindim. İçimdeki acı katlanırken dişlerimi sıktım.

Yiğit'in parmaklarına sarılan el dikkatimi bozarken gözlerimi kırpıştırarak Gâye'nin benim telefonumdan kendini çaldırmasını izledim. Söyleyecek cümlelerim seri bir katilin elinde can vermişti.

"Görüşürüz aşkım." Yiğit'in pürüzsüz kirli sakalına konulan bir öpücük. Ve sonra terkedilen masa...

Gâye'nin gitmesinin ardından beklemeden bizde dışarı çıkmıştık. Tabi benim buradan kaçmak için Kuzey'e olan baskılarımın katkısı çoktu. Kuzey ve ben yanyana yûrürken Yiğit'in nereye kaybolduğunu bile umursamıyordum. Öyle donuk bir haldeydim ki, ruhum bedenimden çekilmiş gibi hissediyordum.

"Erkek Güzeli ha?"dedi Kuzey gülerek. Arabaya doğru yürüyorduk ve sanki birkaç adım ötemizdeki araba kilometrelerce uzaklıktaydı.

"Ben seçmedim." Bir yandan sinirle homurdanırken Kuzey'in durmadan gülmesine kaşlarımı çatarak ters bir bakış attım. Gerçekten sinir bozuyordu ve ben şuan şaka kaldıracak gibi değildim.

"Keser misin gülmeyi?!" Arabanın yanına vardığımızda durarak öfkeli bedenimle ona doğru döndüm.

"Tamam."dedi ellerini havaya kaldırarak teslim oluyormuş gibi yaptı. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını farkettiğimde öfkeyle üzerine doğru yürüdüm.

"Kuzey hiç komik değil!" Sinirle omuzuna sertçe bir yumruk attım. İnleyerek benden uzaklaştığında hâlâ gülüyordu. Elimi saçıma atarak ayağımı sinirle yere vurdum. Sabrımı mı sınıyordu bu herif? Ne vardı da bu kadar gülüyordu?

"Bencede komik değil." diyerek bir mırıldanma işittiğimde hızla arkama döndüm. Yiğit, elleri cebinde kısık bakan eşsizleriyle bizi izliyordu. Onun burada olduğunu bile unutmuştum.

Onu düşünerek varlığını unutmak nasıl bir duyguydu böyle?

Adımlarını yanımıza doğru ilerletmeye başladığında bedenim gerilmeye başlarken elimi saatlerdir kaşınan boynuma atarak tekrar kaşımaya başladım. Bunun nedenini tahmin etmek zor değildi. Çikolataya olan alerjim yıllar sonra gün yüzüne çıkmıştı. Hatta ben iyileştiğimi sanıyordum ancak yinede cesaret edip çikolata yememiştim. Şuana kadar...

KIRIK DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin