Sinan artık eski Sinan değildi sanki. Hediyeyi yatağının baş ucuna koymuş,her akşam onu görmeden uyumuyordu. Leyla'nın bu aralar hastanede çok fazla yorulduğunu bildiği için sadece arama ve mesaj yoluyla iletişim kuruyordu. Tamı tamına üç gün onu görmemişti. Genç adam için bu,sanki üç aydı. Onu özlediğinin farkındaydı. Bu akşam da neredeyse her zamanki gibi yalnız bir akşamdı. Televizyonda hiçbirşey yoktu ve genç adam dışarıdaki eğlencelerden de bıkmıştı. Yatağında ayaklarını uzatmış otururken yine hediyesine baktı. Narin bir cam parçası gibi yavaşça eline aldı. Ona sebebini anlamadığı bir şekilde değer vermişti. Elini yaşadığı ülkenin üzerine koydu. Kalbinden geçen kişi Leyla'ydı. Dünyayı yavaşça çevirdi. Usulca dönüşünü izlerken "Umarım sen de milyarlarca insan içinden beni seçersin." dedi.
Telefonuna gelen mesaj sesini duyunca gülümsedi. Bu saatte nöbette olan Leyla'dan başkası ona mesaj atmazdı. Elindekini bırakıp çabucak mesajı açtı.
*Uyudun mu?
Sinan mesajla cevap vermek yerine aradı. Telefon açılınca "Uyuyamadım."dedi.
"Neden?"
"Seni düşündüm."
Selin ahizenin karşı tarafında bu itirafa gülümsedi. Kalbi kanat çırpıyordu çırpmasına ama o Leyla'ydı. Sinan için bambaşka biriydi. Bu gerçeği ona nasıl itiraf edecekti.
"Leyla?"
"Efendim."
"Yemek yedin mi?"
"Ne yalan söyleyeyim,hayır.Mesaj atmaya bile yeni vakit buldum."
"O zaman on dakikaya oradayım."
"Gerek yok aslında...Alo?..Sinan?" Genç adam Leyla'nın itirazlarına fırsat vermeden telefonu kapatmıştı bile.
En fazla onbeş dakika sonra Sinan hastanenin bahcesindeydi. Leyla'yı dışarda görünce gülümsedi. Yeni lüks arabasından inerken genç kadına göz kırptı. Maksadı bir playboy taklidi yaparak onu eğlendirmekti. Leyla kıkırdayıp gözlerini devirince ne kadar yerinde birşey yaptığını anladı. Sinan yanına yaklaşırken Selin bir yandan yerinde duramıyor bir yandan da vicdanıyla boğuşuyordu. En azından bu gecelik göz ardı etmek istedi. "Yeni araba yapmışız."
Sinan tek kaşını kaldırarak "E artık iş sahibiyiz,müşterilerime elit görünmem gerek."
"Ha sebebi bu yani."
"Aynen. Hadi gel,karnını doyuralım."
"Bu saatte mi? Yakınlarda açık bir yer olduğunu sanmıyorum. Kokoreç yemeyi de düşünmüyorum."
Sinan bu kez kahkahasını bastıramadı. "Kokoreç mi? Bu lüks arabayla seni kokoreç yemeye götüreceğimi düşündürecek ne yapmış olabilirim?"
"Öyleyse başka bir fikrin var?"
Sinan koşup arabadan bir paket çıkardı. Üzerinde meşhur bir restorant zincirinin logosu vardı. Paketi Selin'e dogru sallayarak "Senin için." Selin genç adama bakıp güldü, hala bu Sinan'a alışamamıştı.
Leyla'yı küçük bir çayın yanına götürdü. Yol boyunca aydınlatan beyaz lambalardan sonra ağaçlara bağlı kablolarda rengarenk ışıklar vardı. Çay boyunca paralel uzanan piknik masaları ve her birinin de üzerinde eski moda bir gaz lambası vardı. Sinan Selin'i belinden destek vererek ilerideki bir masaya yonlendirdi. Hemen çakmağıni çıkarıp gaz lambasını yaktı. Selin gaz lambasının ve etraftaki rengarenk ışıkların güzelliğini mutlulukla izledi.
"Eee nasıl buldun?" dedi genç adam.
Dikkati dağılan Selin,Sinan'a hayranlıkla baktı. "Burası...gerçekten mucizevi. Istanbul'da böyle bir yer olabileceğini tahmin bile etmezdim." Selin konuşurken genç adam sandviçi çıkarmıştı. "Hmm..bunu çok severim."dedi Selin uzanarak. Fazlasıyla acıkmıştı. Sinan Leyla'sını sevgiyle izliyordu. Sonra hiç düşünmediği birşey yaptı.
"Leyla?"
"Efendim."
"Benimle evlenir misin?"
Selin elindekini bırakıp genç adama baktı...baktı...baktı. Bu bakış o kadar uzun sürdü ki,Sinan müdahale etmek zorunda kaldı.
"Leyla?!" Bir süre sonra gözünden birkaç damla yaş süzülünce Sinan artık telaşa kapılmıştı.Uzanıp elini tuttu. "Hemen cevap vermek zorunda değilsin,yanlış birşey mi yaptım?"
Selin buna hazır değildi. Hiçbir şeyi hatırlamayan eski kocası-ama hala deliler gibi sevdiği adam- karşısında adını bile yanlış bildiği bir kadına evlenme teklif ediyordu. Artık buna dayanamayacaktı. Başını masaya,ellerini de başının arkasına koydu ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Sinan hiçbir şey yapmadı. Sadece onu izledi . Eninde sonunda rahatlayacaktı. Genç kadın birkaç dakika sonra kıpkırmızı olmuş gözleriyle başını kaldırdı. Uzanıp masanın üzerinden bir peçete aldı.
"Afedersin,ben..çok özür dilerim."
"Sorun değil Leyla.İyi misin?"
Selin hızla dönüp ona baktı. "Bana Leyla deme!"
Sinan ne olduğunu anlayamadı. Evlenme teklifini çok yanlış bir zamanda yaptığını anladı. Daha Leyla'ya onu sevdiğini bile söylememişti. Ama kendinden emindi. Onunla gerçekten evlenmek istiyordu. Bunu ona anlatmak zorundaydı.
"Biliyorum erken oldu ama inan bunu öylesine söylemedim." dedi Sinan.
"Sinan.."
"Bak, Seni seviyorum tamam mı? Bu öyle basit birşey değil. Seni sanki yüzyıllardır tanıyormuşum ve hep sevmişim gibi hissediyorum. Hemen cevap vermene gerek yok,ben beklerim. Yeter ki hayır deme."
Selin ona bakıp ağlamaya devam ediyordu. Sinan eski kocası mı,yabancı biri mi? Bundan sonra ne yapacak? Sorular aklına bir bir dizilmişti. Ama bu kadar kandırmaya hakkı yoktu. Onu kaybetme pahasına da olsa,derin bir nefes aldı.
"Sana birşey söylemem gerek."
"Söyle tabi."dedi genç adam. Teşvik edercesine tatlı çıkan sesi Selin'i daha da üzmüştü.
"Ama nasıl söylenir bilmiyorum...korkuyorum."
"Neden korkuyorsun?"
Selin gözlerini kapattı. Yaşadığı bu ikilem korkunçtu. Tekrar cesaretini topladı ve bir çırpıda söyledi. "Adım Leyla değil!"
Sinan o tanıdık şaşkın ifadesiyle olanları anlamaya çalışırken bir ses duydu.
"Selin?!"
Ardından tanıdık bir ses daha...
"Yenge?"
Selin karanlığa doğru baktı. Mert ve Hicran ikisine doğru yürüyordu. Bu herşeyin mahvolduğu andı. Deprem ve sonra enkaz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT MEVSİM [Tamamlandı]
Romansa♧Berbat bir evliliği sonlandırmaya karar vermiş iki genç; hayatın onlara oynadığı oyunları atlatıp, yüzeysel yaşadıkları aşklarını derinlere taşıyabilecekler mi?♧