Mert kapıdan çıkarken yerde oturan,perişan adamı gördü. Uzanıp omzuna dokundu. "İyi misin dostum?"
Sinan başını sağa sola salladı yavaşça. Sanki bir el boğazını sıkıyordu da konuşamıyordu."Selin'i görebilirsin."diyerek onu yalnız bıraktı Mert. Yalnız kalmıştı kalmasına ama o odaya girmeye cesareti yoktu. Eğer onun yanında olsaydı bebeği yaşıyor olabilirdi. Üstelik ona ulaşamamasına ragmen gerektiği kadar umursamamıştı.
Nasıl bu hale geldim ben? dedi saçlarını çekiştirirken.Bir eline dayanarak yerden kalktı ve derin bir nefesten sonra odaya girdi. Selin kim olduğuna bakmak için başını çevirmesiyle aynı yöne tekrar döndürmesi bir oldu.
"Selin..."dedi genç adam yatağa otururken.
"Sus! Bana söyleyecek hiçbirşeyin yok! Bundan sonra işimiz mahkemeyle."
"Yapma,şimdi olmaz."diyebildi Sinan.
Genç kadın tam o anda alev saçan gözlerini dikti genç adama. "Asıl tam sırası. Biz hiçbirşeyi haketmiyoruz. Ben daha fazla bu şekilde devam edemem. Git buradan Sinan!"
Sinan her zaman olduğu gibi şimdi de savaşmamayı seçti. O böyleydi. Evliliği boyunca herşeyi kabul eden taraftı. Şimdi de boşanmamak için savaşmayacaktı. Kendi de istiyordu zaten değil mi? Bebeğini kaybetmişti. Bu süreyi birlikte atlatmaları için henüz olmaz demişti ama Selin bir an bile onunla vakit geçirmek istemiyordu.
Öte yanda Sinan'ın arkasından bakan Selin İşte sen busun dedi. Bana hiç zorluk çıkarmazsın lanet olası. Bir kere bile hayır demezsin.
Birkaç saat sonra Mert odaya girdi. "Nasıl hissediyorsun?"
"Hangi anlamda sorduğuna bağlı."dedi genç kadın.
"Her iki anlamda da."
"Sağlık açısından iyiyim."
"Pekala. Gayet iyi anlıyorum. Sinan geldi değil mi?"
Selin dizlerini karnına doğru çekmeye çalışırken bir sızı hissetti ve vazgeçti. "Keşke gelmeseydi."
Mert her ikisine de üzülüyordu. Selin ne kadar çocukluk arkadaşı olsa da Sinan'ı da onun kadar seviyordu. Usulca genç kızın yanına oturdu. "Ona biraz zaman ver."
"Hak ediyor mu?"
"Ne kadar kahrolduğunu görmüyorsun Selin. Buradan çıktığımda kapı önünde oturmuş ağlıyordu."
"Sinan mı?"dedi Selin şaşkınlıkla. Onu en son ağlarken gördüğünde nişanlılardı.
"Evet. Bu yüzden ona zaman ver diyorum. Onun da bebeğiydi. Böyle olacağını bilemezdi."
"Beni biraz olsun önemseseydi,yanımda olurdu. Dün gece onu çağırdım."
"Her neyse bunları kendiniz konuşursunuz. Seni taburcu edeceklerini söylemeye gelmiştim."
Selin birkaç saat sonra hastaneden çıktığında bir önceki günü düşündü. İşte tam da burada,bu çiçeklere bakarken,karnındaki bebeğinin zamansızlığına üzülüp endişelenirken ,şimdi onun yokluğuna kahroluyordu. Ne kadar nankörüm dedi sessizce.
Eve gitmek için taksiye bindiğinde dilinde sadece Affet Allahım kelimesi vardı.Evin kapısını açmak için kilidi soktuğunda kilitli olmadığını farketti. Sinan'ın evde olmayacağını düşünmüştü ama oradaydı. Koltukta uyuyor muydu? Gözü sehpaya takıldığında boş bir şişe ve yere düşen bardağı gördü. İçine ufacık bir an acıma duygusu dolsa da kısa sürmüştü. Gelseydi,dedi. Onu çağırdığımda gelmeliydi,giderken haber vermeliydi.
Üzerini çıkarıp,çantasını astı. Terliklerini giymeye çalışırken Sinan gözlerini açtı. "Seni almaya gelecektim."dedi yattığı yerden doğrulurken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT MEVSİM [Tamamlandı]
Romansa♧Berbat bir evliliği sonlandırmaya karar vermiş iki genç; hayatın onlara oynadığı oyunları atlatıp, yüzeysel yaşadıkları aşklarını derinlere taşıyabilecekler mi?♧