well are you thinking of me now

5.6K 788 98
                                    

Taehyung elindeki kağıttan uçakla oyun oynarken yattığı hastane yatağından kalkmayı düşünse de annesinin ona ayağa kalkmaması gerektiğini söylediği aklına geldi. Yanaklarını şişirip gözlerini devirdi, minik elleriyle gözlerine düşen kumral kahküllerini geriye ittirdi.

Hemşireler birkaç dakika önce gelmiş, Jeongguk'u alıp gitmişlerdi. Taehyung'da onlarla birlikte gitmek istemişti ama hemşireler izin vermemişlerdi. Jeongguk ise zaten yorgun düşen bedeni ve neredeyse kapanmak üzere olan gözleriyle ağzını açıp tek bir kelime bile söyleyememişti.

İyileşmek ne zaman bu kadar zorlaşmıştı? Jeongguk, iyileşmeye başladığından beri hiç görmediği ama onun küçük vücuduna fazlasıyla ağır gelen ilaçları alıyordu. Gününün yarısı uyumakla geçiyordu o ilaçlar yüzünden. Vücudunda kan değil de, ilaç dolaşıyormuş gibi hissediyordu.

Halsizliği yüzünden gitar derslerini de aksatmıştı. Taehyung'a yapmak istediği sürpriz bu iğrenç hastalık yüzünden mahvoluyordu. Hemen kalkıp derslere devam etmek istiyordu ama gözlerini kırpmaya dahi mecali yoktu.

"Jeongguk gelsin artık!" Diye sızlandı Taehyung, ayaklarıyla pikeyi tekmelerken. Kimsenin onu duymamasını fırsat bilirken kafasını yastığa gömüp küçük bir çığlık bıraktı. Duyguları birbirine girmişti, hem canı sıkılıyordu hem de Jeongguk için endişeleniyordu.

Fark etmişti tabi ki küçüğünün çektiği acıları. Gülümserken nasıl kendini kastığını, hareket ederken suratını buruşturduğunu... Hepsini kendi gözleriyle görmüştü Taehyung ama ses çıkarmamıştı. Jeongguk ona güçlü görünmeye çalışıyordu. Onun yaşlarındaki çocuklar şuan parkta uçurtma uçururlarken, Jeongguk sadece hastane odasında yaptığı kağıttan uçakları camdan fırlatabiliyordu.

En acısı da buydu işte, çocukluğunu yaşayamamak.

Bazı insanlar lösemi hastalığını hafife alırlardı. 'Aman, zaten illa ki iyileşecekler. En fazla ne olabilir yani?' der, geçerlerdi. Oysa tahmin bile edemezdi o çocukların girdiği psikolojiyi. Erken yaşta büyümek denilirdi buna, bir hastalık yüzünden hem de. Kiminin kurtulmak için bir şansı vardı, kiminin ise dayanamayıp gözlerini yumduğu zamanlar.

Diğer çocuklar sımsıcak evlerinde ailelerine saçlarını ördürür veya yaptırırken, buradaki çocuklar dökülen saçlarına gözyaşlarını da eklerlerdi.

Diğer çocuklar güzel bir sabaha, mükemmel kahvaltı kokusu ve annelerinin kadife sesleriyle uyanırlarken, buradaki çocuklar bazen yorgunluktan gözlerini bile açamazlardı. Duydukları tek şey ise hemşire veya doktorların sesleri olurdu.

Bazen bazı aileler tedavi bile ettiremezlerdi çocuklarını. Maddi sıkıntıları olabiliyordu çoğunun. En çok da bu koyuyordu da, en çok da o çocuklar görüyordu hayatın karanlık yüzünü.

Jeongguk ise tedavi için özellikle bu hastaneye kayıt ettirilmesinden dolayı tanrıya şükrediyordu her akşam. Çünkü burada olmasaydı Taehyung'la tanışamaz, onunla ilgili hayaller kuramazdı. Başka bir hastanede olsaydı ve Taehyung'la tanışmasaydı, şuan iyileşmeyi beklerken takvim yapraklarını yırtıp atıyor olurdu herhalde.

Bu evrenin bir takdiriydi.

"Burası onsuz çok sıkıcı ve ürpertici," Diye mırıldandı Taehyung gözlerini çıt çıkmayan hastane odasında gezdirirken. Yutkunup tekmelediği pikeyi aldı ve kafasına kadar örtüp bacaklarını kendisine çekerek yattı.

Gözlerini kapatıp içinden Jeongguk'un ne zaman geleceğiyle ilgili söylenmelerine devam etti. Resmen göz açıp kapayıncaya kadar ortadan kaybolmuştu çocuk! Sorun çıktığını düşünmeye başlamıştı artık esmer olan. Dudaklarını ısırıp yara yapmaktan başka elinden bir şey gelmiyordu.

Kapının açılıp kapanma sesini daldığı düşünceleri yüzünden duyamayan Taehyung, kafasını yastığa gömmeye devam etti.

Jeongguk ise hemşirenin yardımıyla küçük adımlarla yatağa ulaştı ve zar zor yukarı tırmandı. Derin bir nefes alıp bembeyaz olmuş eliyle alnındaki teri silerken pikenin altındaki çocuğa kıkırdadı.

Yavaşça yaklaşıp kafasını açtı ve arkasından sarıldı. Taehyung korkuyla hıçkırdığında ise burnunu kumral saçlara sürttü, sevmediği hastane kokusunu bastıran güzel kokuyu ciğerlerine armağan etti.

İlacı Taehyung'du resmen. O yanında olduğu her gün, her saat, her dakika ve her saniyede iyileştiğini hissediyordu.

"Taehyung-ah," Diye mırıldandı çatlak çıkan sesiyle. "Benim, korkma."

Taehyung hızla vücudunu Jeongguk'a çevirmiş ve küçük bedeni kollarının arasına almıştı. Jeongguk ellerini Taehyung'un göğsüne yerleştirmiş, başını da boynuna koymuştu.

O gün Taehyung sadece Jeongguk'un küçük sürprizleri tarafından korkutulmayı diledi, hemşireler tarafından götürülüp uzun zaman gelmemesi yüzünden değil.

******

Bayağı zamandır bölüm atmıyordum. Yazdım bir şeyler, umarım beğenirsiniz.

Hepinizi seviyorum. Kendinize dikkat edin, dersler yüzünden de moralinizi bozmayın. Hepsi gelip geçici. Siz istediğiniz zaman her şeyi yapabilirsiniz.

Görüşmek üzere!

nothing like us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin