2 ay sonra...
----
Yaz tatili.
Karnelerini alalı çok olsa da Taehyung, yüksek notlarıyla birlikte hava atmaktan hiç çekinmiyor ve Jeongguk'un ona gururla bakmasını sağlıyordu. Dışarıdan bu ego, kibir veya küçük görme gibi görünebilirdi ama Taehyung'un amacı kesinlikle bu değildi. Daha çok çalışkan olduğunu göstererek Jeongguk'un dikkatini çekmeye çalışıyordu. Fark etmese de bunu başarmıştı, gerçi bu konuda bir şey yapmasına da gerek yoktu ki! Jeongguk'un dikkati her zaman ondaydı.
Evde yatmak, Jeongguk'u ziyaret etmek, arada sırada alışveriş merkezlerine gitmek ve parkta tek başına oyun oynamak derken Taehyung yaz mevsiminden ne kadar çok nefret ettiğini bir kez daha anlamıştı. Sıcaktı, vücudunun her bir köşesi ter kaplıydı ve yapacak hiçbir şey yoktu. Bunun verdiği sıkılma hissi ne yaparsa yapsın üzerinden gitmiyor, iki de bir oflamasına neden oluyordu. Pekala, tatil gerçekten de çok güzeldi ama kış mevsiminde olsalardı daha da güzel olabilirdi.
Şimdiyse elindeki oyuncak arabalarla kendi başına oynuyor, doğanın tadını çıkarmaya çalışıyordu. Annesiyle birlikte piknik alanına gelmişlerdi, ayrıca birkaç arkadaşı ve tanımadığı çocuklarda buradaydı. Kendisini onlardan soyutlamıştı çünkü hem çok konuşuyorlardı hem de fazla hareketliydiler. Bu sıcak nasıl onlara işlemiyordu anlayamıyordu Taehyung. Şuan ölmek üzereydi, birkaç saniyesi bile kalmış olabilirdi.
Derin bir nefes alarak elini uzamış olan saçlarının arasına attı ve alnına yapışmış olan telleri yanaklarını şişirerek geriye çekti. Şimdi saçları biraz karışmış ve yüzü hafiften kırmızı olmuştu ama en azından rahatlamıştı. Neredeyse hissedilmeyecek olan rüzgar alnına geliyordu çünkü.
"Taehyung!" Fazla uzaktan gelmeyen sesle birlikte düşüncelerinden sıyrılmış ve kafasını kaldırarak yanına oturan Jimin'e bakıp gülümsemişti. Şuan toplanan çocuk grubundan en sevdiği kişi Jimin olabilirdi çünkü o kendisine uyum sağlamayı çok iyi biliyordu, aynı zamanda da sakindi. Diğerleri çıldırmış gibi kahkaha atıyor, gereksiz gürültü yaratıyor ve iki de bir oynadıkları oyunu değiştiriyorlardı. Jimin ise sakindi, sessizdi, gülümserdi.
"Oyun oynamak ister misin?" Omuz silkerek cevapladı arkadaşını Taehyung. Oyun oynayacak havası yoktu aslında ama arkadaşını da üzmek istemiyordu.
"Ne oynayacağız?" Jimin dudağını büzüp ellerini arkasına koydu ve yükünü kollarına verdi.
"Bilmem ki, istersen Mingyu'ların yanına gidelim?" Başını hafifçe arkasına çevirdi Taehyung. Mingyu, Minghao ve birkaç çocuğu bir kelebeğin peşinden koşarken gördüğünde suratını buruşturdu.
"Burada oturmak daha eğlenceli sanırım." Jimin aldığı cevapla gülümsedi ve ayaklarını kendi uydurduğu bir ritimle hareket ettirmeye başladı.
"Jeongguk nasıl?" Yüzüne kare gülümsemesi yerleşirken zihnine hükmeden dostuyla birlikte iç çekti Taehyung. O da burada olsaydı birlikte çimenlerin üzerine yatar, bulutlara bakarak neye benzediklerini söylerlerdi birbirlerine.
"Çok daha iyi, seneye bizim okula geliyor." Jimin duyduğu haberle küçük çaplı bir çığlığı serbest bırakırken Taehyung hızla ona dönmüş ve iyi olup olmadığına bakmıştı. Jimin ise kısaca gülmüş, Taehyung'un şaşkın bakışlarına aldırmayarak soru sormuştu yeniden.
"Peki ya saçları?" Boğazını temizledi. Bunu anlatabilecek uygun bir kelime düşünüyordu ama bulamıyordu. Kelime dağarcığı o kadar gelişememişti henüz. Yanlış bir şey söyleyip Taehyung'u kızdırmak veya kalbini kırmak istemiyordu. "Şey yani, onlar çıktı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us
Fanficso never tell yourself you should be someone else stand up tall and say i'm not afraid |fluff|