"Böö!" Diye tekrardan bağırdığında Taehyung, hastanede olduğunu hatırlayarak utanmış ve yattığı yere iyice sinmişti. Jeongguk onun kendisini korkutma çabasına yeniden göz devirmiş, utanmasına da kıkırdamıştı.
Bugün, bu akşam, birlikte kalıyorlardı. Jeongguk hastaneden çıkamadığı için Taehyung annesinden de yardım alarak Jeongguk'un doktoruyla uzun soluklu bir konuşma gerçekleştirmiş ve zar zor izin almıştı. Tabi ilk önce evde bıcı bıcı yaptıktan sonra buraya gelmişti. Sonuçta Jeongguk'la kalıyordu, normal bir ziyaret saati değildi bu. Temiz ve güzel görünmek istemişti.
Hastanedeki herkes uyumuştu. Birkaç görevli ve gece mesaisine kalanlar dışında tabi. Taehyung ise Jeongguk'un hala nasıl karanlıktan ve onun getirdiklerinden korkmadığını anlayamadığı için onu korkutmaya çalışıyor, başarısız olduğunda da somurtup duruyordu. Jeongguk onun bu tavırlarını seviyordu, Taehyung gözünde daha da şirin bir hale geliyordu ve ellerini yanaklarına koyup ölene kadar oradan ayrılmak istememesine yol açıyordu. Kısacası etkisi devasaydı.
"Ama hiç korkmazsan olmaz bu!" Demişti Taehyung ağzının içinde kelimeleri yuvarlayarak. Pek sessiz konuşsa da Jeongguk onun dediği her bir kelimeyi algılamış ve kullandığı isyankar ses tonunu zihnine kazımıştı. "Annemin izlediği filmlerde böyle olmuyordu. İlla ki birisi korkuyordu ve diğerine sarılıyordu."
Jeongguk güldü, yattığı yerde hafifçe dikleşerek yastığını da dik konuma getirdi. Sırtını vurarak yumuşattığı yastığa yaslarken dudaklarında oldukça samimi bir gülümseme oluştu.
"Birbirimize sarılmamız için ikimizden birinin korkmasına gerek yok ki," Dedi sakin ses tonuyla. Taehyung burnuna kadar getirdiği pikenin arkasından ona büyümüş gözleriyle bakarken devam etti. "İstediğimiz zaman beni kollarının arasına alabilirsin, bende seni alabilirim. Belki fazla cılız ve morluklarla kaplı kollarım var ama sarılmakta oldukça iyiler!"
Esmer oğlan kocaman gülümseyip pikenin altından Jeongguk'a yaklaşmış ve kolunu sıkıca beline sarmıştı. Jeongguk'da kolunu Taehyung'un omuzlarına dolarken onu biraz daha kendisine çekmiş ve hayranı olduğu saçların küçük kalbinin bulunduğu yerde dağılmasına izin vermişti. Dudakları arasından titrek bir nefes çıkarken tebessüm etmiş, burnunu hissettirmeden Taehyung'un saçlarının uç noktalarında gezdirmişti.
"Gguk," Taehyung'un fısıldamasıyla küçük bir mırıltı çıkarmıştı Jeongguk. Taehyung sessizce yutkunmuş, sonra da parmaklarını Jeongguk'un boşta kalan kolunun üzerinde hareket ettirerek konuşmuştu. "Ben karanlıktan çok korkarım."
Jeongguk 'hmm'lamış ve devam etmesi için Taehyung'un omzunda duran elini o güzelim saçlara götürmüştü. İçi yana yana severken bir an aklını kaybettiğini düşünmüş, Taehyung'un hırıltılı çıkan sesiyle de kendisine gelmişti.
"Annem hep şöyle der," Annesinin her gece yatmadan önce dediği şeyleri zihninde toparladı. "Gökyüzündeki yıldızlar aslında insanların gözlerine aitmiş." Jeongguk dudaklarını büzdü. "Nasıl yani?" Taehyung onun sorusuyla kıkırdamış ve yavaşça oturur pozisyona geçerek Jeongguk'u saçlarından mahrum bırakmıştı. Sessizce homurdanan Jeongguk'a küçük bir gülümseme yollayıp bağdaş kurmuş, başını da ellerine yaslamıştı.
"Bunu bende sormuştum," Dedi gülerek. "Eskiden gökyüzünde çok fazla yıldız varmış ve kafanı kaldırdığın an kendini cennette gibi hissedermişsin. Yıldızların ışıl ışıl parıldaması insanların mutluluklarının göstergesiymiş. Hani derler ya, 'sevincin gözlerinden okunuyor' diye, o hesap işte." Derin bir nefes alarak devam etti: "Zaman geçtikçe yıldızlar gözükmemeye başlamış, gökyüzü kararmış. Şanslar iyi giderse çokça yıldız görebiliyorlarmış sadece. Sonra ise tüm yıldızlar akıllarından çıkmış, unutmuşlar. Çevrelerini sahte mutluluklar ve yapay ışık kaynakları sarmış. Yıldızlarda ölür, Jeongguk." Demişti sonlarına doğru sesi kısılırken. "İnsanlar kendi benliklerini öldürüyorlarmış."
Jeongguk'un onu dikkatle dinlemesine sevinmişti ve kendisini çok ünlü bir hikaye anlatıcısı gibi hissetmişti Taehyung. Aniden sırtını dikleştirip elleriyle Jeongguk'un minik ellerini kavrarken insanın içini yakıp kavuracak bir gülümseme sunmuştu dostuna.
"Ama senin yıldızın asla ölmeyecek, Ggukkie. Hatta biliyor musun, ben onu görebiliyorum!" Taehyung'un neşeli ama sessiz çıkan sesi Jeongguk'u hem heyecanlandırıp hem de mayıştırırken yavaşça ağzını şapırdatmış ve gözlerini kırpıştırmıştı.
"Nasıl?" Esmer oğlan, küçük arkadaşının vücudunu yavaşça kaldırarak onun yastığını düzeltmiş ve doğru düzgün yatmasını sağlamıştı. Kendi yastığını da düzelttikten sonra pikeyi üzerlerine örterek Jeongguk'un yanındaki yerini almıştı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarlarken dudaklarını araladı Taehyung.
"Gözlerin o kadar güzel parlıyor ki Jeongguk-ah, sanki bir yıldız değil de kocaman bir galaksi var. Eğer sen karanlıkta yanımda olursan," Minik bedene biraz daha yaklaşmış, tek eliyle onun elini tutarken diğer eliyle de belini sarmalamıştı. "Ben hiç korkmam!"
İkisi o gece ilk defa rahatça uyumuş, birbirlerinin varlığını hissederek huzurla dolmuşlardı.
*****
Hepinizi çok seviyorum. Havanın sıcak olmasına aldanmayın ve üstünüzü sıkıca örtün, uyuyan insan üşür. Ayrıca umarım akşam yemeklerinizi çoktan yemişsinizdir, sakın ha atlamayın bu öğünü<3
Herkese iyi geceler, uyuyacak olanlara iyi uykular, tatlı rüyalar<3
Sizi çok çok çok seviyorum<3
Bai!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us
Fanficso never tell yourself you should be someone else stand up tall and say i'm not afraid |fluff|