"Gguk'un bana bir sürprizi varmış," Dedi Taehyung heyecanla elini sıkıca tuttuğu annesine. Birlikte hastanenin dönen otomatik kapısından içeriye giriş yapmışlar ve ilaç kokusunu ciğerlerine çekmişlerdi. "Ne olduğunu çok merak ediyorum, söylemedi de gıcık."
Taehyung'un aniden somurtup dudak büzerek etrafa bakınmasına kıkırdayan annesi, numara yaptığını bilecek kadar oğlunu iyi tanıyordu. Taehyung hiçbir zaman sürprizler konusunda 'lütfen söyle' tarzı ısrarlarda bulunmazdı çünkü bunu saçma bulurdu. Sürpriz, sürprizdi sonuçta.
"Eminim ki çok seveceğin bir şeydir, çünkü Jeongguk seni çok seviyor." Annesinin dedikleriyle kocaman gülümsemiş ve al al olmuş elmacık kemikleri ile öne doğru atılmıştı. "Hadi, hadi. Hızlı olalım biraz!"
Bayan Kim her zaman olduğu gibi karşılaştığı ve artık tamamen tanıdığı hemşire ile doktorlara kibarca selam verirken Taehyung yerinde zıplıyor, bazen annesinin elinden kurtulmaya çalışıyordu fakat başaramıyordu. El mahkum onunla aynı hızda ilerlerken şişirdiği yanaklarıyla birlikte duvarlara asılmış olan posterleri inceliyordu.
Bir an önce küçük tavşanının yanına varmayı diliyordu. Ona sıkıca sarılmak ve görüşmedikleri iki günün acısını çıkarmak. Yaz tatilinde olmalarına rağmen Jeongguk ile her saniye görüşememek canını sıkıyordu. Ayrıca annesinin telefonda bu yaz için bir tatil planı yapmak hakkında dediği şeyleri de duymuştu ve çok kızgındı. Tatile gitmesi Jeongguk'u yalnız bırakması demekti. Bunun olmasını istemiyordu. Dayanamazdı ki onsuz!
Çıkartmalı kapının önünde durduklarında Taehyung sevinçle cıvıldayarak kapıyı açacakken annesi cıklamış ve küçük oğlunu kendisine çevirerek onun boyuna gelmek için yere çökmüştü.
"Ben kafeteryada olacağım, yaramazlık yapmak yok, tamam mı?" Taehyung oflayıp annesini geçiştirmek amacıyla kafasını hızlı hızlı sallamış ve onu kollarından tutarak ileriye iteklemişti. "Tamam, hadi git, git!"
Bayan Kim gözlerini devirip gülümserken kısaca el sallamış ve yeniden uslu durmalarını tembihleyerek oradan ayrılmıştı. Taehyung ise derin bir nefes almış, boğazını temizlemiş, saçını ve üstündeki kıyafetleri düzelttikten sonra da sabırsızca içeriye girmişti. Jeongguk'u yatakta oturup kendi kendine hafifçe sallanarak bir şeyler mırıldanırken gördüğünde tebessüm etmişti. Beyaz tenli çocuk o kadar çok odaklanmıştı ki söylediği şeylere, Taehyung'un geldiğini bile fark etmemişti. Kaşları belli olmayacak derecede çatılmış, dudakları büzüşmüş ve yanakları kızarmıştı. Taehyung bu sevimli görüntüyle kalp krizi geçirebileceğinden emindi. Gerçi geçirse ne olurdu ki? Sonuçta hastanedelerdi. Onu kurtarabilecek bir doktor illa ki vardı.
Parmak ucunda ses çıkarmadan büyük adımlar atarak Jeongguk'un yanına gelmiş ve elini ağzına koyarak kıkırdamıştı. Anında Jeongguk'un bakışları ona dönerken Taehyung kendisini tutamayarak daha çok gülmüş ve küçük tavşanının önüne oturmuştu. Jeongguk'un kaşları çatık bir şekilde yüzüne baktığını fark edince yutkunmuş ve endişeli bakışlarını göndermişti.
"Ggukkie, ne oldu, yanlış bir şey mi yaptım?" Telaşla sorularını sıraladı ve durmak bilmedi Taehyung. "Sorun yatağına oturmam mı? Özür dilerim. Dışarıda hafiften yağmur yağıyordu ama çamur falan gelmedi üzerime, yemin ederim. Temizim yani."
Jeongguk, Taehyung'un söylediklerine takılmadan beyaz pikesini avuç içinde sıkan gergin eli kendi ellerinin almış ve başını hafifçe eğerek titrek bir nefes vermiş, sonra da üstüne küçük bir öpücük bırakmıştı. Bunu yapmasıyla birlikte Taehyung aniden durgunlaşmış, gözlerini kırpıştırmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us
Fanfictionso never tell yourself you should be someone else stand up tall and say i'm not afraid |fluff|