but you're beautiful to me

3.9K 612 67
                                    

İnsan iyileştiği zaman gerçekten tüm acıları geçip gidecek miydi?

Jeongguk bir haftadır aynı şeyi düşünüyordu. Bazen kendince cevaplar üretse de sonradan hepsinin saçma olduğu hakkında homurdanıyor ve başını küçük elleri arasına alarak ofluyordu. Taehyung'un da yanına gelmediği günler artınca ne yapacağını bilemiyor ve gününün neredeyse yarısını uyuyarak geçiriyordu. Ama zihninde dönüp duran o sorunun cevabını çok merak ediyordu. Belki de doktoruna veya hemşiresine sorsa onlar açıklayabilirlerdi lakin utanıyordu.

Gözleri kahverengi kapının üzerinde gezinirken odanın artık onu fazlasıyla bunalttığını düşünerek dudak büzdü. Açık camın dışarısından kulağına ilişen kuş cıvıltıları her ne kadar çok güzel olsa da bahçeye çıkarsa onların görüntüleriyle de karşılaşacağını biliyordu. Derin bir nefes alarak üzerindeki pikeyi ayağıyla ittirdi ve yerdeki beyaz terlikleri ayağına geçirdi.

Paytak adımlarla kapıyı açarak koridora çıktığında etrafına bakındı. Hemşirenin olmadığını görünce içinde yükselen adrenalinle bahçe kapısına doğru olabildiğince hızlı koşmaya başladı. Arada bir sendelese de kapıya ulaşmayı başarmış ve hızlanan nefesleriyle birlikte minik bedenini güneş ışığıyla buluşturmuştu.

Bu, tüm gün boyunca altında durduğu floresan lambalardan çok daha iyi hissettiriyordu.

İnsanlara kısaca göz atarken sessizce çiçeklerin olduğu tarafa yanaşıp dudaklarında oluşan gülümsemeyle güllerle iç içe geçmiş papatyalara baktı. Anında aklına Taehyung gelirken gülümsemesi buruklaşmış ve hüzünlü bir nefesi dışarıya bırakmıştı. Neden gelmediğini bilmiyordu, aramıyordu da. Okullarının tatil arasına gireceğini söylemişti, böylece daha fazla görüşebilirlermiş. Bu fikir çok hoşuna gitse de bencil tarafı hiç çekinmeden şimdi de burada olmasını istiyordu. İç çekti, özlemişti onu.

"Jeongguk!" Ona seslenen ince sesle birlikte korkuyla yerinde sıçramış ve hemşirenin olduğu tarafa bakmıştı. Biraz sinirli görünen genç kadın, Jeongguk'un korktuğunu fark edince yüzündeki sert ifadeyi silmiş ve yerine samimi bir gülümseme yerleştirmişti. Hızlı adımlarla küçük çocuğun yanına varmış ve yavaşça elini tutmuştu.

"Birazdan ilaç saatin gelecek, neden dışarıdasın?" Hemşire bu soruyu yönelttiğinde Jeongguk sıkkın bir ifadeyle yanaklarını şişirmiş ve omuz silkmişti. Gözleri tekrardan papatyalara kayarken mırıldandı: "Taehyung'u çok özledim."

Genç kadın çocuğun masum tavırlarına güldü ve elinden hafifçe çekerek onunla birlikte hastaneye doğru yürümesini sağladı. Birlikte içeriye girerlerken konuşmayı unutmadı.

"Buraya gelecek, merak etme." Dediğinde sesi kendinden emin çıkıyordu. Jeongguk kaşlarını çattı ve merakla gözlerini kendisinden bayağı uzun olan hemşirenin yüzüne çıkardı.

"Sen nereden biliyorsun?" Hemşire gülümsedi. Yanından geçen iş arkadaşlarına küçük baş selamları verirken Jeongguk'un sorusunu cevapladı: "Ablalar bilir, Jeongguk."

Küçük çocuğun bakışlarını şaşkınlık ele geçirince yüzünden silmediği gülümsemesi ile çıkartmalarla kaplı kapının önünde durarak elini tokmağa götürdü. Kapıyı açıp Jeongguk'un elini bıraktı ve içeriye girmesini bekledi. Jeongguk odasına girmekten vazgeçip kapı pervazında durunce kaşlarını çattı.

"Ne oldu?" Diye sorduğunda küçük olandan bir iç çekiş duyuldu. Jeongguk hemşireye dönüp kızarmış yanaklarıyla aklına takılıp duran soruyu sordu: "İyileştiğim zaman bir daha hastalanmayacağım değil mi, Noona? Canım acımayacak?"

Genç kadın, Jeongguk'un sorusuyla içinin burkulduğunu hissettiğinde dudaklarını düz bir çizgi haline getirerek siyah saçlı çocuğun boyuna gelebilmek için eğildi.

"Tekrar büyük bir hastalığa yakalanır mısın bilmem ama, küçük hastalıklar elbet ki olacaktır." Dedi sakin çıkan ses tonuyla. Sonra da devam etti. "Hem istediğin kadar hasta ol, biz seni yeniden kurtarırız ki!" Sözlerini bitirdiği an Jeongguk'un kaşları çatılmıştı.

"Kurtarmanız yine bu kadar uzun sürecek mi?" Patavatsızca konuştuğunun farkındaydı ama kendisine engel olamamıştı. Daha saçları bile çıkmamıştı, demek ki hala iyileşememişti. Belki de her şey ters tepecekti ve iyileşemeyecekti. Normal bir çocuk olup okuluna gidebileceğinin garantisini verebilir miydi bu hemşire?

"Je-"

"Jeongguk!" Yanlarından gelen koşuşturma sesiyle ikisi de o tarafa dönmüş ve üstü başı dağılmış Taehyung ile arkasında onu durdurmaya çalışan Bayan Kim'le karşılaşmışlardı. Taehyung, annesinin onu yakalamaması için daha hızlı koşsa da önüne çıkan insanlar yüzünden yavaşlıyordu. Birkaç saniyenin ardından küçük arkadaşının yanına vardığında hızlıca bedenini kolları arasına almış ve sıcak bir kucaklaşmanın içine çekmişti.

Bayan Kim nefes nefese duvara tutunup oğlunun bu haline homurdanırken hemşire ayaklanmış ve iki çocuğu yanlız bırakarak Bayan Kim'e yaklaşarak onunla birlikte hastane kantinine inmeye başlamıştı. İşi yoktu sonuçta.

Jeongguk az önce yaşadığı sinirden dolayı yaşarmış gözleriyle birlikte kendisinden ayrılan Taehyung'a bakmış ve esmer oğlanın kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Anında yanaklarını kavrayan minik ellerle gözünden bir yaş aktığında peşinden de küçük hıçkırıkları gelmişti.

Taehyung telaşla ne yapacağını bilemeyerek tekrardan kollarını Jeongguk'a sarmış ve tüm gücüyle -acıtmayacak şekilde- sarılmıştı. Jeongguk sessizce ağlamaya devam ederken ne olduğunu anlayamadı. Ağlamasının sebebi burada olması mıydı? Gelmesine sevinmemiş miydi?

"Neden ağlıyorsun Jeongguk?"

Kulağına ulaşan sesle başını Taehyung'un omzuna bastıran Jeongguk boğuk çıkan sesiyle konuştu.

"İyileştiğim zaman yeniden hastalanabilirmişim Taehyung. Ben hastalanmak istemiyorum. Hastanede kalmak istemiyorum." Jeongguk titreyen sesiyle derdini anlattığında Taehyung gülümsemiş ve arkadaşının kızarmış kulağına küçük bir buse bırakmıştı.

"O zaman şöyle yapalım mı," Taehyung'un bir şey teklif edeceğini haber veren sesiyle Jeongguk kafasını kaldırmış ve burnunu çekerek kızarık gözleriyle ona bakmıştı. Pamuk eli yavaşça gözünü ovuştururken dudakları büzülmüş ve yüzünün neredeyse tamamı al al olmuştu. Taehyung onun bu sevimliliğine kıkırdayıp devam etti: "Hasta olduğun zaman seni hastaneye götürmelerine izin vermeyeceğim ve sana ben bakacağım. Ne dersin?"

Jeongguk şüpheyle ona baktı. "Gerçekten bakar mısın?" Dedi utangaç çıkan ses tonuyla. Taehyung kocaman gülümseyip kafasını hızlı hızlı salladı. "Tabii ki de bakarım."

"Söz mü?" Küçük çocuk serçe parmağını uzattığında Taehyung'da serçe parmağını uzatmış ve birleştirmişti. Baş parmakları da birbirine değerken Jeongguk'u cevapladı. "Söz."

Jeongguk biliyordu ki, Taehyung her zaman sözlerini tutardı. Orada olmasa bile.

nothing like us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin