that the world is ugly

6.1K 860 234
                                    

Birkaç saat önce, birçok şey oldu.

Futbol maçı kazanıldı fakat Taehyung, karşı takımdan birisinin ona çelme takmasıyla sertçe yere düştü. Büyük bir gürültü, insanların sahaya toplanması ve Taehyung'un çığlığı.

Hastaneye gelene kadar çığlık atmıştı. Ağlıyor, sızlanıyor ve ayak bileğinin çok fazla acıdığını söyleyip duruyordu. Bayan Kim'in eli ayağı boşalmıştı resmen, hastaneye bile zor yetiştirmişti çocuğunu. Aklında bir Taehyung'un sağlığı, birde çelme takan çocuğun annesiyle yapacağı sert konuşma vardı.

Kısacası acı dolu saatler yerini hastane yatağı ve alçıya bırakmıştı.

Taehyung'un ayak bileği çatlamıştı.

Hala biraz sızlasa da umursamamaya çalışıyordu. Dudaklarını ısırarak stresli bir şekilde karşısındaki beyaz duvara bakıyordu. Parmaklarıyla oynuyor, ne yapacağını düşünüyordu.

Şuan Jeongguk'un olduğu hastanedeydi ve tüm hemşireler ikisini de tanıyorlardı. Bu olay Jeongguk'un kulağına gitti veya gidecekti, tahmin edebiliyordu. Ama arkadaşını boş yere endişelendirmek istemiyordu Taehyung. Zaten ilaçlar yüzünden halsiz olan minik bedeni, birde endişeyle harap etmek kalbine hiç iyi gelmiyordu.

Eliyle sertçe kafasına vurup ofladı.

"Aptal Taehyung!"

"Hep üzüyorsun onu!"

Kendi kendini azarlarken içeriye kimin girip çıktığını fark etmemişti. Kafasına vurmaya devam ediyor, sinirle bir şeyler mırıldanıyordu. Sinirden kıpkırmızı olmuştu ve dudakları büzülmüştü. Kaşları hafiften çatıktı, dağılan saçları gözlerini gizliyordu.

"Taehyung?" Jeongguk endişeli sesiyle tekerlekli sandalyesinin tekerleklerini hızla arkadaşının yattığı hastane yatağına doğru ittirdi. Onun burada olduğunu öğrendiği an kalbi teklemiş, kan akışı durmuştu. Bir ara gözleri bile dolmuştu Taehyung'un acı çektiğini düşündüğü zaman.

Yanında olamamıştı.

"J-Jeongguk?" Dedi fısıldarcasına esmer oğlan. Eliyle saçlarını geriye ittirip yutkundu, diğer eliyle de gerilerek beyaz pikeyi sıktı.

"Sen iyi misin?" Dedi dişleriyle dudaklarındaki yaraları deşerken, Jeongguk. Eliyle hemen Taehyung'un pikeye işkence eden elini tutmuş, avuç içine alarak üzerini okşamaya başlamıştı yavaş dokunuşlarla. Gözleri sıkıntılı bir şekilde Taehyung'un gözleri ve alçıya alınmış ayağı arasında gidip geliyordu.

Taehyung, Jeongguk'un endişesini parmak uçlarına kadar hissetmiş, titremişti. Tüm sorunlardan, hatta sinek vızıltısından bile uzaklaştırmak istediği minik beden, şimdi kendisi yüzünden sıkıntıya giriyordu. Suçluluk duygusu ağır basıyordu.

Jeongguk ise buraya doğru gelirken nefes alıp almadığını dahi hatırlamıyordu. Öyle çok endişelenmişti ki en sevdiği için, bir an tekerlekleri tırnaklarıyla yırtabilecek seviyeye gelmişti.

Taehyung'un acı çektiğini görmek hayatta isteyeceği son şey bile değildi, olamazdı.

"Ben iyiyim, sorun yok.." Dedi mırıltı gibi çıkan sesiyle. Jeongguk kıkırdayıp onun çenesinin altını sevmiş, sonra yavaşça saçlarına dokunmuştu. Birbirine karışan tutamları ayırmış, gözlerini kapatmasını engellemiş ve şekil vermişti. Bunları yaparken öyle yavaş ve hafifti ki dokunuşları, bir kuş tüyünün yere inmesi kadar zarifti. Sanki biraz daha hissettirse kendini, dokunuşlarını, Taehyung'un canı acıyacakmış gibi hissediyordu.

Dokunmaya korkuyordu ama dokunmadan da yapamıyordu.

"Çok acıdı mı?" Diye sordu, Taehyung'un kendisine olan hayran bakışlarından utanıp sessizliği bozduğunda. Omuz silkip kafasını olumsuz anlamda salladı esmer oğlan.

"Hayır, hissetmedim bile." Dedi gülümseyerek. Jeongguk anında kaşlarını çatmış ve alayla Taehyung'u taklit etmişti.

Sinirlenmişti.

Elbette ki biliyordu canının acıdığını. Onu bu hale kimin getirdiğini deli gibi öğrenmekte istiyordu ama öğrendikten sonra en fazla ne yapabilirdi ki? Bu haldeyken elinden hiçbir şey gelmezdi.

Taehyung'u koruyamazdı.

"Bana yalan söyleme, şapşal."

"Ya daha kötüsü olsaydı?" Taehyung her şeyi saklardı. Jeongguk'a asla ama asla hiçbir derdini, acısını söylemez, her zaman güler geçerdi. Yoldan geçen biri onun dertsiz tasasız, monoton, normal bir insan gibi görebilirdi ama hayır, değildi.

Bu dünyada acı çekmeyen kimse yoktu.

Jeongguk'da buna sinirlenirdi ama en çokta kırılırdı. Bazen güvenilmez biri olup olmadığını sorgular, Taehyung'un özelini paylaşmamasını buna yorardı. Kendi kendine dertlenirdi.

Böyle olsun istemiyordu.

Jeongguk'un acıları tüm çıplaklığıyla Taehyung'un karışısında iken, esmer oğlanın acılarının bir sandığa kapatılıp unutulmasını istemiyordu.

"Keşke tek derdimiz ayağım olsa, Jeongguk." Dedi zar zor gülerek Taehyung. Bakışlarını ayağına çevirmiş, sonra diğer ayağına bakıp iç çekmişti.

"Aptal!" Diye bağırdı birden Jeongguk.

"Sağlıkla ilgili 'keşke tek derdimiz bu olsa' gibi bir cümle kuramazsın!"

"Hayattaki en önemli şey sağlık iken, bu tip bir şey söyleyemezsin."

"Kendine dikkat etmelisin. Dikkat etmek zorundasın, Taehyung. Dizinin kanamasını geç, parmağını kağıdın kesmesini bile istemiyorum. Sen acı çektikçe, bana bir sürü ilacı aynı anda veriyorlarmış gibi hissediyorum."

"Nefes alamıyorum."

Suratını buruşturarak cümlesini bitiren çocuğa baktı Taehyung, hayranlıkla. Jeongguk'a hayrandı. Kalbine, inancına, hayallerine, umutlarına, her şeyine. O, büyük bir hastalığı vücudunda taşırken aynı zamanda kocaman bir sevgiyi de kalbinde taşıyordu.

Taehyung'a olan sevgisi.

"Üzgünüm." Dedi alt dudağını ısırırken Taehyung. Jeongguk kıpkırmızı olmuş bir şekilde derin derin nefesler alarak ona bakarken tebessüm etmiş, tekrardan esmer oğlanın elini tutmuştu.

"Üzgün olma.."

"İyi ol."

"Benim için."

Taehyung, ağlamak istedi; Jeongguk ise aldığı ve verdiği tüm nefeslerini Taehyung'un akıtacağı gözyaşlarının yerine geçmesini diledi.

Ömrüne ömür katsın.

******

SıKıCı

nothing like us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin