"Jeongguk, durumun gittikçe iyiye gidiyor." Doktor elindeki dosyalara bakarken keyifle mırıldandı. Az önce yatakta yorgun argın yatan küçük çocuğa birçok test yapmışlardı ve sonuçlar eskisine nazaran gözle görülebilecek kadar değişmişti. Jeongguk'un büyük bir gayret içinde olduğunu anlayabiliyordu, gurur duyuyordu. Lakin çocuğun acı çektiğini görmek içten içe yüreğinin burkulmasına neden oluyordu. "Aferin, böyle devam et. Şimdi gidiyorum, biraz dinlen."
Doktor arkasını dönüp gülümseyerek odadan çıkarken Jeongguk'un serumunu bağlayan hemşire de gözleri kapanmak da çocuğa tebessüm ederek derin bir nefes almış ve tuttuğu cılız kolu beyaz pikenin üstüne nazikçe bırakmıştı. Son kontrolleri de yapıp rahatça odadan çıktı.
Herkesin gittiğine emin olduktan sonra Jeongguk hızla gözlerini açmış ve heyecanla etrafına bakınmıştı. Kan akışı hızlanmış, kalp ritmi bozulmuştu. Avuç içlerinin terlediğini hissetti, vücuduna küçük bir titreme hakim olurken ayak parmaklarını kıpırdattı. Dudaklarının içinde oluşan yaralar yavaş yavaş geçmeye başlamışlardı, artık yenileri de oluşmuyordu. Jeongguk sağlığına dikkat ediyordu, önüne konulan her şeyi yiyordu. Arada bahçeye çıkıp ona karşı olan garip bakışlara aldırmadan hemşirenin de yardımıyla spor yapmaya çalışıyordu. Gayret ediyordu, pes etmemeye çalışıyordu. Küçük ellerinin içinde sakladığı duygularını herkesten koruyordu, onlara sahip çıkıyordu.
Böyle bir hastalığa yakalandığı için tanrıya olan kızgınlığı, çocukluğunu fazla yaşayamadığı için oluşan hüznü, birden bire içine dolan yüklü miktarda heyecan, iyileşmek için sergilediği hırsı, hayallerine olan umudu, Taehyung'a karşı beslediği saf ve temiz sevgisi...
Bunlar olmasaydı Jeongguk yeniden elinde tuttuğu küçük el aynasına bakarak dudaklarında çıkan yaraların kabuklarını ağlayarak soyuyor olurdu. Ama Taehyung vardı, ve onunla birlikte gelen yaşam enerjisi. Jeongguk yaşıyordu, hayat denizine dalıyordu. Bazen nefessiz kalacak gibi olsa da en derine gitmekten asla vazgeçmiyordu.
Serum bağlı olan koluna dikkat ederek oturur pozisyona geldi ve dudaklarının arasından çıkan küçük kıkırtıya engel olamadı. Sonra kıkırtıların arkası geldi, büyüdü, göz bebekleri sevinçle doldu, burnuna buram buram bahar çiçeklerinin kokusu geldi; kahkaha attı. Jeongguk, kalbindeki paslanmış zincirleri bir kenara fırlattı, yıkık dökük her yeri onardı, ruhunun yükselmesine yardım etti. Kendi kendini yaşattı. Şirin gülücükleriyle cansız odaya renk getirdi.
O sırada kapısı tıklatıldı, melodik bir şekilde. Kahkahası durdu ama kocaman gülümsemesi yüzünden silinmedi. Kontrol altına alamadığı ses tonu yüksek çıkarken dışarıda duran kişiye içeriye girmesi için izin verdi.
Taehyung, koridorda Jeongguk'un odasına doğru hızla koşarken doktordan duyduklarıyla birlikte sevinçle gözleri dolmuştu. Sarsak adımları ve birbirine geçen ayakları yüzünden arada sersemlese de sonunda çıkartma dolu kapıya ulaşmış ve Jeongguk'un en sevdiği şarkının melodisiyle nazikçe tıklatmıştı.
"Benim küçük yıldızım," Titrek sesiyle söylerken içeriye girdi ve arkasından kapıyı kapattı. Küçük bedeni, dağılmış saçları, kızarık gözleri ve ıslanmış yanaklarıyla birlikte burnunu çekerek Jeongguk'un yanına yaklaştı, tırmanarak yatağa çıktı. Jeongguk Taehyung'u görmesiyle birlikte elinde olmadan tekrardan gülmüş ve sağ eliyle onu tutarak kendisine çekmişti sarılmak için.
"Parıldıyorsun, Jeongguk. Gün geçtikçe parıltın artıyor." Esmer oğlanın ince mırıltıları Jeongguk'un gülüşüne karıştı. Siyah saçlı çocuk birden kaşlarını çattı ama dudaklarına hala küçük bir tebessüm hakimdi. Sağ elini Taehyung'un omzuna yerleştirdi ve onu hafifçe ittirip yüz yüze gelmelerini sağladı. Etrafı kıpkırmızı olmuş güzel gözleri inceledi, büzülmüş dudaklarına baktı. Sağ eli bu sefer saçlarına çıktı, onu sakinleştirmek adına her bir teli teker teker sevdi. Açılan alnına dudaklarını değdirdi, gülümsedi.
"Taehyungie, neden ağlıyorsun?" Taehyung eliyle gözlerini sildi ve yeniden burnunu çekti.
"Çünkü mutluyum." Jeongguk kıkırdadı. Serum bağlı olan kolunu istemeden de olsa hareket ettirdiği için canı acısa da pas vermedi ve gülümsemeye devam etti.
"Ne oldu?" Esmer oğlan kaşlarını çattı, hafifçe Jeongguk'un kolunu dürttü. Jeongguk güldü ve başını 'ne var?' anlamında salladı. Taehyung gözlerini kocaman açtı, inanamıyormuş gibi ona baktı.
Sonunda ikisinin de hayalleri gerçekleşiyordu. Jeongguk iyileşiyordu, belki de yakında saçları çıkacaktı. İstediği gibi gülüp oynayabilecekti, kimse onunla dalga geçmeyecekti. Her zaman birlikte olacaklardı.
El ele okula gideceklerdi.
"İstediğimiz her şey bir bir oluyor, Gguk. Birlikte parkta oyun oynayabileceğiz, lunapark'a gidebileceğiz, ders çalışabileceğiz, istediğimizi yapabileceğiz!" Gözleri tekrardan dolarken, titrek çıkan sesine tezat kocaman gülümsedi Taehyung. Göz pınarlarından kaçak bir gözyaşı döküldü yanaklarına, yaktı tüm esmer tenini. Gözleri kısıldı, ağlamaya devam ederken kafasını hafifçe yana yatırdı.
"En önemlisi ise asla ayrılmayacağız, Jeongguk. Birlikte, el ele çiçekli yollarda yürüyeceğiz."
Eli yavaşça Jeongguk'un eline kaydı, parmaklarını birbirine kenetledi, acıtmadan sıktı. Dokunuşlarıyla 'ben buradayım' dedi.
Taehyung her zaman buradaydı.
"Ve biliyorum, önceden ben yoktum diye kapıldın bu hastalığa. Ama artık ben varım, hiçbir zaman hasta olmaman için elimden gelen her şeyi yapacağım!"
Aniden gelen duygu sarsıntısıyla Jeongguk'un da gözleri doldu. Taehyung'un tek başına ağlamasına dayanamadı, yanaklarında ki yükü paylaşmak için o da ağlamaya başladı. Zaman geçti, iki çocuk başlarından geçen her şeyin acısını çıkarmak için ağlamaya devam ettiler. Durmadılar, seslerini kısmadılar, hıçkırıklarını tutmadılar. Dışarıdaki herkes duydu onların çığlıklarını, şayet tanrının duyması için daha çok ağladılar. Birbirlerine sarıldılar, sıkı sıkı kalplerine tutundular.
Jeongguk gözyaşlarıyla cennet bahçesini sularken Taehyung, Jeongguk'un boynuna çiçek açtırdı. Kocaman, naif bir orman oluşturdu oraya. Her daim saklanabileceği, çizgifilmlerde ki gibi korkutucu olmayan bir orman.
Harikalar diyarı.
******
Diğer bölümü hemen yazıp en yakın zamanda atacağım çünkü bu biraz ucu açık gibi, yetersiz oldu.
Sizi seviyorum. Kendinize iyi bakın. Havalar çok sakat, üşütüp hasta olmayın. Öğünlerinizi de aksatmayın. Sağlığınız her şeyden önemli.
Görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us
Fanficso never tell yourself you should be someone else stand up tall and say i'm not afraid |fluff|