i'm thinking of you every night, every day

3.4K 508 132
                                    

Zaman, tembel insanlardan nefret ederdi. Yerinde sayan ve hala icraata geçmeyenleri sevmezdi. Bu yüzden onlara iyi davranmazdı. Acımasızdı. Gelip geçerdi, fırtınada esen sert bir rüzgar gibi.

Jeongguk tam olarak üç gündür kendisini suçluyordu; zamanını düzgün kullanamadığı için. İyileşme sürecinde olması ve durumunun iyiye gitmesi, bunun için kendisinin de gayret etmesi harikaydı ama bundan bahsetmiyordu zaten. Her şeyin başından söz ediyordu, olumsuzluğun çepeçevre sardığı ruh halini düşünüyordu. O zamanlar pek bir umudu yoktu iyileşeceğine dair çünkü hastaneye geldiği ilk haftada iki tane ölüm haberi gelmişti kulağına. Küçüktü, aklı yetmez diye yanında konuşuyordu hemşireler ama Jeongguk her şeyin farkındaydı. Korkuyla dinlemişti onları, üstündeki kötü kokan pikenin onu koruyacağını düşünüp sığınmıştı umutsuzca.

Sonunun o ölen çocuklarla aynı olacağını biliyordu. En azından öyle zannediyordu. Gri bulutlar bir türlü peşini bırakmazken vücudunun çoktan benimsediği yaralara ve iki de bir kanayıp duran burnuna alışmaya çalışıyordu. Çok zordu, çocukluğunun bir hastane odasında ve ilaçların arasında geçmesi onu üzüyordu.

Sonra ise Taehyung geldi, Kim Taehyung. Bir okul gezisi imiş onun gelişinin nedeni, belki de kader. İçeriye girmesiyle koskocaman güneşi de küçücük binanın içine soktu. Sağlıklıydı, neşeliydi, çok da güzeldi. Ölüm kokan bu topraklarda cennet çiçeklerinin yetişmesini sağlayan kişiydi. Jeongguk'un da kahramanı.

Taehyung biraz alıngandır, fazlasıyla da kırılgan. Duygularını en uç noktalarda yaşar, tepkileri çok sevimlidir. Ama hiç yanlışı olmaz, olursa da hemen düzeltir arkasında iz bırakmaz. Bardağın dolu tarafından bakar, pozitif bir düşünürdür. Sıkılmaya hiç gelemez, sürekli hareket halinde olmak ister. Jeongguk ise bu özelliklerin tam zıttıdır. Alıngan değildir ama kırılgandır, duygularını belli etmekten kaçınır. Çokça yanlışı olmuştur, hiçbirini de düzeltememiştir. Bardağın dolu tarafı ise gözyaşlarıyla kaplıdır, yani bakılacak gibi değildir. Negatiftir, her şeyin kötüsünü düşünerek hazırlar kendisini. Sıkılmaya alışmıştır, tekerlekli sandalyesi olmadan iki adım ileriye gidemez.

Aralarında dağlar kadar farkın olduğunu biliyordu Jeongguk, bu yüzden Taehyung'a 'kahramanım' diyordu. Esmer çocuk o dağların hepsini tek bir tebessümü ile yıkmış, Jeongguk'un karlı kalbine en güzel ilkbaharı getirmişti. Kulağına da güzel şeyler fısıldamıştı, çok güzel şeyler. Jeongguk'a göre Taehyung en büyük kurtarıcıydı.

O zamanlar fazla hareket edemediği ve sürekli yorulduğu için Taehyung'la fazla vakit geçiremezdi. Genellikle sadece onun anlattıklarını dinler, mimikleriyle de tepki verirdi. Oldukça sıkıcıydı bu Jeongguk'a göre ama Taehyung'un hiçbir zaman sıkıldığını görmemişti.

Üç gün. Sadece üç gün öncesine kadar istediği gibi hareket edebiliyordu. Hatta dizlerinde yer edinen morluklara inat koşuyor, eğleniyordu. Lakin şimdi, yani şu anda hiçbir şey yapamıyordu. Jeongguk yeniden yorgun düşmüştü, minik ve hasta bedeni bu kadar güzel şeyleri kaldıramamıştı. Vücudu beyaz çarşafların arasında, avucunun içindeki gri pikeyi sıkıca tutuyordu.

Eski günlerdeki gibiydi. Bu hiç hoşuna gitmemişti.

Jeongguk'un tüm morali yerlerdeydi. Saçları çıkmamıştı ama en azından hareket edebilmesi, Taehyung'la oyunlar oynayabilmesi ona yetiyordu. İyi düşünmeye çalışarak eksikliklerini hala tam olarak iyileşmemiş olan eksiklikleriyle kapatmaya çalışıyordu. Yapışkanı giden bir yara bandını kocaman bir çiziği kapatmak için kullanmak gibiydi.

Mutlu olabileceği bir şeyin olmadığını düşünüyordu kendi bedeninde. Oldukça güçsüzdü, çelimsizdi ve kıpırdayamıyordu. Ölümcül bir hastalığa kapılmıştı sanki. Gerçi zaten öyle değil miydi?

nothing like us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin