"Bundan emin misin, Taehyungie? Doktor kızabilir," Jeongguk öne doğru büzdüğü dudakları ve birden içine doğan sinirden dolayı kızaran boynu ile şirinliğini gözler önüne seriyor, Taehyung'un gününe ışık oluyordu. "Seni azarlamasını istemiyorum."
"Merak etme, Ggukkie." Tekerlekli sandalyeyi sonunda Jeongguk'un yatağına ulaştırabildiğinde tekerleklerin neden bu kadar ağır hareket ettiğine öfkelenmiş, güçsüz olduğu için de homurdanmıştı. "Daha kaç kez diyeceğim? İzin aldım işte. Kimse bir şey demeyecek bize."
Çok fazla ses çıkarmadıkları sürece tabi.
Hastalıktan yeniden yorgun düşmüş çocuğun bu halini gören doktorun da keyfi pek yerinde değildi. Bu yüzden Taehyung, Jeongguk mutlu olursa herkesin mutlu olacağı kanısına vararak ona bu kocaman hastanede küçük bir tur attırma teklifi ile gelmişti. Doktor ilk başta kabul etmeyerek Taehyung'a gülmüş, daha çocuk olduğu için söylediklerini pek takmamıştı. Taehyung ise zar zor, yalvar yakar iznini almış ve görevini tamamlamış olmanın verdiği gururla Jeongguk'un odasına güzel bir tekerlekli sandalye ile dönmüştü.
Amacı onu mutlu etmekti. Jeongguk güldüğü zaman bu iç karartıcı hastanede güneşin doğacağına bile inanıyordu.
Jeongguk emin olamasa da Taehyung'a güvenmenin daha doğru olduğuna karar vererek başını sallamış, deminden beri kendi kendine büyüttüğü şüphesinden ötürü havaya kalkan omuzlarını indirmişti. Kollarını esmer çocuğa uzatıp kucağına alması için küçük bir mırıltı çıkardığında Taehyung kıkırdamış, ellerini acıtmamaya özen göstererek Jeongguk'un ince beline yerleştirmişti. Cılız kolların durağı ise çok sevdiği arkadaşının güzel kokulu boynu olmuştu.
Taehyung içten içe Jeongguk'u taşıyabildiğine seviniyordu ama bunun nedenine de üzülmeden edemiyordu. Jeongguk kendisi gibi her saat başı tıkınmıyordu ki, göbüşü bile yoktu. Bazen aynanın karşısına geçip kendisini sorgulamıyor değildi.
Minik bedeni dikkatlice tekerlekli sandalyeye oturttuğunda zaferle gülümsemiş, sonra da hastanenin içi biraz soğuk olduğu için kahverengi, deri koltuğun üzerindeki minik battaniyeyi Jeongguk'un bacaklarına örtmüştü. Taehyung'un bu davranışına kocaman gülümseyerek göz kenarlarının kırışmasını sağlayan Jeongguk, onun yanında geçirdiği her vaktin özel olduğunu çok iyi biliyordu. Seve seve de bu anların çoğalmasında rol oynayacaktı.
"Sevgili yolcumuz, lütfen şu an iyi hissettiğinize dair bir işaret veriniz." Aslında Taehyung Jeongguk'un çok mutlu olduğunu biliyordu, hatta sanki kalpleri aynıymış gibi kendisi de bunu iliklerine kadar hissediyordu ama şakalaşmanın ve işi biraz eğlenceye çevirmenin kimseye bir zararı olmazdı.
Jeongguk oturduğu yerde birazcık yükselerek zaten dibinde duran Taehyung'un yumuşacık yanağına dudaklarını değdirmiş, yaşadığı sevincin imzasını oraya bırakmıştı. Taehyung ağzı açık bir şekilde kapıya bakmıştı bir süre, Jeongguk ise gülmüştü onun bu haline. Sonunda kendisine gelebildiğinde esmer oğlan, ikisi de koridora çıkmak için hazırlanmışlardı.
"Kim Taehyungie Havayolunu tercih ettiğiniz için teşekkür eder, çok ama çok keyifli dakikalar geçirmenizi dileriz. İyi yolculuklar!"
Jeongguk tekerlekli sandalyenin hareket etmesiyle heyecanla ellerini çırpmıştı, üstündeki tüm yorgunluk bir sünger tarafından emilip alınmış gibiydi. Ayağa kalkabilir, koşabilir ve zıplayabilirdi sanki. Tabi bunların hepsi sadece duyguydu, bacaklarının bir spagettiden farksız olduğunu görebiliyordu.
Taehyung parmak uçlarında, önünü görmeye çalışarak zaten açık olan kapıdan çıkmış ve tekerlekli sandalyeyi normal bir hızda ilerletmeye başlamıştı. Arada komik şeyler söylüyor, Jeongguk'un gülmesine, hatta büyük kahkahalar atmasına sebep oluyordu. Okulda iken ona bir sürü dede şakası öğrettiği için Seokjin Hyung'una minnettardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us
Fanfictionso never tell yourself you should be someone else stand up tall and say i'm not afraid |fluff|