18. BÖLÜM

215 17 12
                                    

"Sen yarın ilk uçakla Amerika'ya geri dönüyorsun!" Dediğinde içimde oluşan derin acının tarifi yoktu. Çıplak ayakla cam kırıklarının üzerinde koşuyormuşum hissi bırakan sözleri sıkı sıkı gözlerimi yummama neden oldu.

Olamazdı.

Olmazdı ki. Yarım kalırdık biz. Artık ben onsuz olamazdım.

"Hiçbir yere gitmiyorum!" Diye kükreyen aşık olduğum adamın hiddetli sesini duyduğumda gözlerimi geri açtım. Bizim için savaşıyordu. Aşkımız için. Ama benim öylece durup göz yaşlarıma hakim olamamaktan başka yaptığım hiçbir şey yoktu. Benden aşkımız için savaşmamı istemişti ama benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Gözlerim annemle babama kaydığında hala öylece oturduklarını gördüm. Olanları izliyorlar ama müdahale etmiyorlardı. Ne bir söz, ne bir tepki, ne de bir mimik.. Hiçbir şey yapmadan sadece sessizce dinliyorlardı. Annemin dolan gözlerinin sebebini de ayrıca merak etmiştim. Neden bu tepkiyi verdiler? Neden sevgili olmamızı istemiyorlar? Ve Demir herşey için beni suçladığını biliyorum derken neyi kastetmişti? Bilmiyordum. Ve bunu öğrenmek istediğimi de düşünmüyorum. Zaten ailemi yeni kabullenirken, şimdi Demir'le sevgili olmamız istemeyen ailesinin neden böyle bir tepki verdiğini kaldıracak durumda değildim. Ben o kadar güçlü değildim. Benim bu hayatta tek güçlü yanım vardı. O da Demir. Ona olan aşkım. Benim ailem ile ilgili gerçekleri kaldırabilmemin imkanı dahi yoktu Demir olmasaydı. Onun bana umut olan gülüşü, huzur veren kokusu, ve bana bana verdiği sonsuz güven duygusu olmasa sanırım hala bir köşede ağlıyor olurdum. Ama o vardı ve benim ayakta durmamı sağlıyordu. Sevgisiyle, aşkıyla... Şimdi karşımızda duran ve bizim bir olmamızı istemeyen bu insanların onu benden almasına asla izin vermeyecektim. O herşeye rağmen, hiçbir zorunluluğu olmadan benim yanımda olan iyi kalpli güzel adamdı. Demir'imdi. Ve ben onu yeni bulmuşken hiç kimseye değişmezdim. Değişmeyecektim de...

"Oğlum.. Yapma." Diyen annesiyle gözlerim tekrar Demir'e döndü. Bana bakıyordu. Omuzlarının düşürdüğünde bunu ağladığım için yaptığını anladım. Ellerimi kaldırıp göz yaşlarımı sildim. Dudaklarımı oynatarak konuştum.

'Seni seviyorum...'

Gözlerini yumdu. "Baba beni anlayın." Diye konuştuğunda gözleri bendeydi.

"Aşık oldum ben. Onu düşünmeden uyuyamıyorum. Kokusunu almadan geçirdiğim her dakikam zehir, her saniye kor gibi saplanıyor göğsüme. Yanımdayken bile özlüyorum, nerede olduğunu bilsem bile her an acaba güvende mi, acaba iyi mi diye kendi kendimi yiyip bitiriyorum..."

"En büyük korkum da ne biliyor musunuz?" Diye sorup annesi ve babasına baktı. Onlarda bizi izliyordu. Sakinleşmiş gibiydiler biraz daha. Bense gözlerimi hiç ayırmadan onu dinliyordum. Tamam itiraf ediyorum ettiği iltifatlar bu karışıklığın içinde bile beni mutlu etmişti. Ben onu asla bırakmazdım. Amerika'ya gidecekse bile giderdim peşinden.

"Birinin o güzel gülüşünü görüp, benim hissettiklerimi hissetmesi."

"Anlıyorum.. Gerçekten anlıyorum sizi. Ama olmaz. Siz olamazsınız oğlum. Yol yakınken gelin vazgeçin." Dedi annesi Demir'in gözlerinin içine bakarak.

"Vazgeçin demekle vazgeçer mi gönül? Hani biz vazgeçmeyiz de, Allah korusun bitti sayalım herşeyi, artık bir bütün olmuş kalplerimiz sadece birbiri için atarken birbirinden ayrı kalınca nolucak bunu hiç düşündünüz mü? Herşeyi geçelim de artık bir daha nefes alabileceğimizi düşünüyor musunuz siz?" Dedim ve ikisine de baktım. Durmuş öylece dinliyorlardı. Annem ve babamın ise bakışları bana dönmüştü.

"Demir yarın Amerika'ya dönünce nolucak ki? Unutucak mıyız birbirimizi? Görmeyince sevmiycek miyiz? Siz aşkı böyle bir şey mi sanıyorsunuz? Eğer böyleyse kusura bakmayın ama siz aşkın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz." Dedim ve benden hemen sonra sözlerimi devam ettiren Demir'ime aşk dolu bakışlarımı gönderdim.

UÇURUM: BİRLEŞEN KADERLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin