10. " Benden Başkası... "

207 22 6
                                    

"Utanıyorum."

Bazen kelimeler kifayetsiz kalır, bakışlar konuşur ya sadece. İşte öyle bir andaydık.

Susuyorum.

Sessizlik hüküm sürüyor aramızda. Utanıyorum. Çünkü onun bilmemesi gereken bir şeyi söylemiştim ona. Hani deli cesareti derler ya. İşte tam da ondandı benimkisi.

Susuyor.

Anlamaya çalışıyor belli bakışlarından. Ama bakmıyor bana. Yere sabitlemiş bakışlarını, sorguluyor belki davranışlarımı.  Ama bakmıyor bana.

Özlemişim.

Hemde çok özlemişim. Gözlerimin gözlerine değdiği anda içimde olan kıpırdanmaları, bedenimi saran ateşi, terleyen avuç içlerimi 24 saatin dolmamasına rağmen özlemişim. Hemde çok özlemişim...

"Ne." diye fısıldadı. Aynı anda gözlerini gözlerime çevirmişti. Hani demiştim ya 'çok özlemişim' diye. Benim ona olan özlemimi tanımlayacak bir kelime yok.

"Neden?" diye devam ettirdi cümlesini.

Gözlerimi gözlerinden ayırıp terleyen avuç içlerime sabitledim. Böylesi daha iyiydi sanki.

Bana baktığını hissedebiliyordum. Bakışları üzerimde utancımla bir olmuş canımı çıkarmak için uğraşıyordu sanki. Öyle ağırdı ki...

"Bütün gün boyunca böyle davranmanın sebebi benden utanman mı?"

Bakışlarımı ellerimden ayırmadan kafamı salladım.

Sustu. Konuşmadı. Konuşsa ne derdi onuda bilmiyorum ama sesini duymaya ihtiyacım var. Hem de çok.

Tek bildiğim şey benim onun varlığına muhtaç olduğum.

"Asya... Bana bakar mısın?" dedi. Sesi artık hiddetli değil aksine yumuşacıktı. Sanki az önce bir yanar dağ misali öfkesini üzerime püskürten o değilmiş gibi...

Bakmadım. Zaten istesem de bakamazdım ki. Kafamı olumsuz anlamında, iki yana salladım.

Derin bir nefes çekti ciğerlerine, bunu odayı dolduran nefes sesinden anlamıştım. Ve ardından harekete geçen adım sesleri... Yanıma geliyordu.

Birkaç adım sonra yatağın kenarına oturdu.

"Lütfen bana bak."

Kafamı hayır anlamında tekrar salladım.

"Asya..."

"Hayır." diye fısıldadım.

Eliyle çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı. Aynı zamanda da o duymayı beklediğim, duymayı özlediğim, ve duymayı çok sevdiğim kelimeyi söyledi.

"Ufaklığım..."

Gözlerine baktığımda ise çok farklı hissetmiştim. Adeta çekiliyordum gözlerine, bir kara delik misali.

Kara delik gözlüm...

"Benden neden utanıyorsun?"diye sordu gözlerimin en derinine bakarken. Bense ona çekilmiştim çoktan.

Artık kaç milyon ışık yılı hapis kalırdım orda bilemiyordum.

"Konuş benimle... Sesini duymayı özledim." dediği anda zaten kan pompalamaktan yorulan kalbim ne kadar dayanır onu hesaplamaya başlamıştım.

Sesimi duymayı özlemiş... Kıyamam ki ben sana yaa...

İçimden gülmek gelse de bunu zar zor engellemeyi başardım.

Gözlerim isteksizce dudaklarına kaydı. Şekilli, yumuşacık dudaklarına... Kendimi toparlayıp gözlerimi tekrar kara delik gözlü Demir'imin gözlerine çevirdim.

Birkaç saniye bakıştıktan sonra "Hmm.." dedi.

"... Seni öptüğüm için mi utanıyorsun?"

Utancım yine tüm vücudumu esir alırken çenemi elinden kurtarmaya çalışmama izin vermedi.

"Öyle mi Ufaklığım?"

"Evet." diye fısıldadım. Gülümsedi. Elini çenemden ilerletip yanağımı kavradı. Diğer elinide belime koyup beni kendine çekti.

Yakındık. Tıpkı beni öperken olduğu gibi...

"Demir..." diye fısıldadım.

"...Yapma çok utanıyorum."

"Şht." dedi ve burnumun ucunu küçük bir buse kondurdu. Sonra alnımdan öptü, aynı zamanda da yanağımı okşamayı ihmal etmiyordu. İçimde git gide büyüyen heyecan ve mutluluk duygusunun tarifi yoktu.

Alnını alnıma yasladı ve gözlerini yumdu. Bende aynı yapıp gözlerimi kapattım. Hiç konuşmadı, birşey söylemedi sadece öyle kaldık. Bu duygu heyecan değildi, mutluluk değildi, utanma değildi. Peki neydi o zaman?.. 

"Benden utanma."dedi ve yanağımda ki eliyle dudağıma değdi.

" Bu dudaklara benden başkası değerse utanmalısın." dedi ve beni öpmeye başladı.

•°•°•°•°•

UÇURUM: BİRLEŞEN KADERLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin