16. BÖLÜM

243 17 8
                                    

"Üzgünüm.. Söylemek zorundaydım.." dedim Demir'e bakarak. Hala bakışlarını denizden çekmemişti. Diğerleri de susup sadece bizi dinliyorlardı. Hepsinin şaşkınlıkları yüzlerinden rahatlıkla okunabiliyordu. Göz yaşlarım artık yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.. Gerçi bu kadar dayanmam bile şaşılacak şeydi.

Bakışlarımı yere eğdim. Keşke söylemeseyedim onlara. O zaman hem Demir'i üzmemiş olacaktım, hemde aramızı bozmamış olacaktım. Herşeyi mahvetmiştim.

"Ağlama." Diye fısıldadı. Bakışlarımı yerden ayırıp ona çevirdim. Gözlerini kapatmıştı. Ama gözlerinin kapalı olmasına rağmen kafası hala denize çevriliydi. Bakmıyordu bana. Belki de asla bakmıycaktı bu sabah ki kadar güzel...

Olamıycaktık işte. Bir daha eskisi gibi olmayacaktık... Herşeyi mahvetmiştim. Herşeyi...

Koluma değen elle kafamı Eylül'e çevirdim. Bana bakıyordu.

"Biraz hava almak ister misin?" Diye fısıldadı kulağıma. Kafamı aşağı yukarı salladım. Burada biraz daha kalırsam nefes alamıycakmışım gibi geliyordu. Onun kokusu bana oksijenken, onu üzdüğüm de kokusunun bulunduğu yerde nefes alamıyordum. Bu adamı üzmenin benim hayatımdaki en büyük hata olduğunu bir kez daha anlamıştım. Bunu anlamanın bedeli ağır olmuştu ama.

Eylül ayağa kalkıp kolumdan tutarak  benide kaldırdı. Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Görüş alanım bulanıklaşmıştı. Eylül Onur'un kulağına birşeyler fısıldadıktan sonra Onur kafasını sallamış ve Eylül'ün yanağına bir öpücük kondurmuştu. Aklıma bu sabah Demir'in de beni böyle öptüğü gelince göz yaşlarım tekrar akmaya başladı.

Eylül koluma girip beni kafeden çıkardı. Dışarı çıktığımızda tenime nüfus eden soğuk hava irkilmeme sebep olmuştu. Sanki onu üzdüğüm için bütün dünya bana karşı gibiydi. Rüzgar bile bir ayrı yakmıştı canımı, bir ayrı sert esmişti. Niye söyledim ki. Amacım neydi benim? Sanki beni seviyordu..

Salaktım ben! SALAK!!!

Kendi kendime kafamda kurduğum senaryolara inanmıştım. Onun gibi mükemmel bir insanın beni sevebileceğini düşünmüştüm. Aptaldım! Evet. Bu dünyadaki en aptal insandım. Böyle bir şeye nasıl ihtimal vermiştim?

"Buraya oturalım." Dedi ve bir banka oturdu Eylül. Ne zaman bu kadar uzaklaşmıştık, fark etmemiştim.

Yanına oturup kafamı gök yüzüne çevirdim. Hava kararmaya başlamıştı. Havayla birlikte, benim umutlarımda kararmıştı.. Onunla yaşayabileceğimiz güzel günlere dair umutlarım. Hayal ederken bile mutluluktan öldüğüm, masum umutlarım.

"Ona aşıksın değil mi?" Diye sordu Eylül elimi tutup. Bakışlarımı ondan tarafa çevirip şaşkınlıkla gözlerine baktım.

Aşk...

Aşk güzel bir şeydi. Nefes almak kadar güzel ve özel bir şeydi.. Bu hayatta herkesin yaşaması gereken ama sadece bazılarımıza nasip olan dünyadaki en güzel duyguydu.

Aşk ağır bir yüktü. Üç harften oluşuyordu ama bir insanın hayatı boyunca sahip olabileceği herşeyden daha güzeldi. Omuzlarımda bir yük vardı. Ağırdı. Hemde çok ağırdı ama bu neyin ağırlığıydı bilmiyordum. Daha önce hiç böyle hissettmemiştim.

Şaşırmıştım. O da bu yüz ifademe küçük bir tebessüm etti.

"Ben.. Bilmiyorum." Diyip ellerimle alnımı avuşturdum. Beynim yanmaya başlamıştı sanırım.

"Asya aşık mısın diyorum. Bilmiyorum diyorsun. Sevgili değilsiniz ama öyle bir bakıyorsunuz ki birbirinize, bu dünyada ki bütün aşıkları kıskandıracak gibi. Ben anlamıyorum sizi." Haklıydı. Derin bir nefes aldım.

UÇURUM: BİRLEŞEN KADERLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin