NCT U - Seventh Sense
Büzüştüğü duvar köşesinde sadece görünmez olmayı diliyordu.
Kaç gün geçmişti, kaç güneş doğmuştu bilmiyordu ama yıllar gibi geliyordu o süre. Dizlerinin etrafında sardığı kollarına yaslamıştı başını da. Belki o etrafındakileri görmezse, etrafındakiler de kendisini görmez sanıyordu.
Tony'nin yerini öğrenmek için birçok yol denemişlerdi elbette ve Jungkook için hiçbiri iç açıcı olmamıştı. Yerini bilmediğinden söyleyemezdi ancak bilse de vereceğini sanmıyordu.
Jimin gibi olmayacaktı, geride bırakmayacaktı kimseyi. Hayal kırıklığına uğratma yacaktı, sevdiklerini satmayacaktı. Her ne kadar vazgeçtiğini düşünse bile hala onun döneceğini düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. Jimin kendinden güçlülere ka fa tutmayı severdi, Jimin'de aptal cesareti vardı, Jimin sevdiklerini kurtarmak için kendi hayatını ortaya koyardı. Koymuştu da, ancak belli ki sevdiği Jungkook değil de Yoongi'ydi.
Onu suçladı, ondan nefret etti.
Yoongi insanlara zarar vermeyi sevmezdi hani? Yoongi Jimin'e geri dönmesini söylememiş miydi? En azından polisi de arayabilirdi, o zaman kimse zarar görmezdi?
Unutulduğunu biliyordu.
"Kalk, çocuk." Birisi hafıfçe sırtına ayağıyla vurduğunda başını kaldırdı. Biri ona seslenene kadar hayati belirtileri göstermiyordu. Gerçi Tony'nin yerini söylemediği sürece açlıktan ölmeye bırakılacaktı. En azından su verecek kadar insafiıydılar.
"Ne?" dedi cılız bir sesle. Hala onları kızdırmakta üstüne yoktu.
Adam bir şey demeden onun kolunu tuttu ve zorla ayağa kaldırdı Jungkook'u. Jungkook ne olacağını biliyordu, günün belirli saatlerinde gelir ve ötmesi için onu zorlarlardı. Gerçi şu ana kadar konuşmadığı göz önüne alınırsa sadece birkaç adamın stres attığı bir kum torbası ya da deney aracı olmuş olabilirdi.
"Gidiyoruz," dedi adam.
Jungkook nereye olduğunu sormak istedi ama onun dudaklarını kapamasına ve her şeye rağmen gülümsemesine neden olacak o sesi duydu.
Polis sirenleri.
Gece vakti olduğundan duvarlara yansıyordu mavi ışık ve Jungkook maviyi severdi.
"Siktir!" Adamın isyanı manidardı, hemen ardından gelen silah sesleri bile gülümsemesini soldurmadı Jungkook'un.
Sonra çıkan göz açıp kapayıncaya kadar geniş odayı polisler doldurdu, onların arkasında da tanıdık bir beden vardı.
Tony.
*
"Ben de geliyorum."
Beklenmedikti.
Tam kapıdan çıkmak üzerelerken merdivenlerden seslenen Taehyung, takım elbise giymiş Taehyung, gerçekten beklenmedikti. Sabahın erken saatinde uyanmış olması da çok ayrı bir konuydu.
"Pardon?" Diye sordu Bay Kim kaşlarını kaldırarak. O sırada Jungkook ilk şoku atlatmış, cebinden Çıkardığı telefonuyla gizlice onun fotoğraflarını çekmeye çalışıyordu. Taehyung asla takım elbise giymezdi. Sahi, nereden bulmuştu üzerindeki siyah takımı? Ve geriye doğru taranmış saçlar? Ve tekrar, Taehyung?
"İzin verirsen eğer, toplantıya ben de katılmak istiyorum,“ dedi babasına, merdivenlerden inip hemen önlerinde durmuştu. "Jungkook, beni çekmeyi kes artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
White Rabbit |vmin&yoonkook| ✓
FanfictionNasıl kazanılacağını öğrenmek için kaybetmek zorundasın.