B.O.B-Airplanes (ft. Hayley Williams)
Sabah, gecenin ona bırakmış olduğu rahatsız edici hislerle birlikte gözlerini açtığında, bulunduğu mekanı sorgulayarak etrafına bakındı. Zihninde beliren görüntüler kesik kesikti ve bu sinir bozucuydu. Zihni onun hatırlamak isteyip istememesini önemsemiyordu ve her şeyi bir anda oraya yığıyordu. Ve ne yazık ki, Jeon Jungkook, her şeyi net bir şekilde hatırlıyordu. Nefesi kesilmişti hatırladıkları yüzünden, yumruklarını sıkıp gözlerini ovuştururken sessizce küfretti ve ayağa kalktı. Üzerinde ona nereyse tam olan bir tişört vardı ama altındaki eşofman bileklerini kapatamayacak kadar kısaydı, üstelik dardı.
Kendi kendine güldü, kendiyle ve içinde bulunduğu durumla dalga geçiyor gibiydi gülüşü-ki yaptığı tam da buydu.
Merdivenlerden aşağı indiğinde mutfak bölümünde oturan iki kişiyi fark etti. Jimin masaya yaslanmış, sandalyede oturan Yoongi ile konuşuyordu ve Jungkook'u fark ettiğinde sırıttı. Yoongi'nin arkası dönük olduğu için onun yüzünü göremiyordu.
"Prens hazretlerimiz de uyanmış, bugün nasıl hissediyorsunuz, efendim?"
"Birilerinin ağzını yüzünü dağıtmak istiyormuş gibi hissediyorum," dedi tersçe ve daha sonra kaloriferin üzerinde duran kıyafetlerini gözüne kestirdi.
"Sol tarafından mı uyandın? Yoksa gecenin etkisini atlatamadığın için mi bu kadar sinir bozucusun?"
Kıyafetlerine doğru yürümeden önce Jimin'e kaşlarını kaldırarak baktı, o sırada Yoongi dönüp ona bakmıştı. Jungkook onu görmezden gelmeyi tercih etti. Tıpkı dün geceyi unutmayı tercih ettiği gibi. Tamam, unutamazdı ama en azından başka şeylerle oyalanabilirdi.
"Hayır," dedi. "Bu benim genel halim ama yine de kendimden birazcık taviz verdim. Fark etmedin mi?" Pantolonunu eline aldığında alaylı bir ifadeyle Jimin'e baktı.
"Bilemiyorum," dedi Jimin kollarını göğsünde birleştirirken. "Bir teşekkür cümlesi duysam ancak o zaman memnun olabileceğim sanırım."
"Teşekkür etmek? Oh, bunu kesinlikle yapmayacağım." Jungkook dudaklarının kenarlarını kıvırdı. "Özür dilemen gereken cümlelere yazarsın."
Kıyafetlerini eline aldığı gibi az önceki asma kata çıktı ve orada hızla üzerini değiştirip o evi terk etti. Sanki oraya hiç gitmemiş gibi.
*
"Biz çıkıyoruz!" Annesi seslendiğinde onun göremeyeceğini bilse de başını salladı ve önünde duran kahvaltılıklarla oynamaya devam etti. Aklı fazla dağınıktı. Sabah baktığında Jungkook odasında yoktu ve kendini biraz garip hissetmeden edemedi. Onu çok da umursadığından değildi, Taehyung meraklı bir insandı ve dün gece hakkında düşünmeden duramıyordu. Önündekileri itti ve iç çekerek arkasına yaslandı. Bu kadar meraklı bir insan olmayı tercih etmezdi elbette.
O sırada Jungkook öksürerek mutfağa girdi ve buzdolabını açıp süt kutusunu kafasına dikmeye başladı. Taehyung onu fark eder etmez ayağa kalkmıştı. Sonra kendi kendine kaşlarını çatıp yeniden yerine oturdu.
"Dün gece eve gelmedin mi?" Diye sorduğundaki kesinlikle onu umursadığından değildi, sadece meraklı bir insandı oJungkook buzdolabının kapağını kapatıp ona döndü. "Yani gelmedin, biliyorum. Çünkü annem seni göremeyince endişelendi. Telefonunu da açmamışsın. Onu bu kadar endişelendirmeye hakkın yok." Söyledikleri yüzünden kaşlarını biraz daha çattı. Neden konuşmaya devam ediyordu?
"Az önce onunla konuştum, hyung. Sorun yok yani," dedi Jungkook yavaşça. Yorgun, bitkin duruyordu.
"Hasta mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
White Rabbit |vmin&yoonkook| ✓
FanfictionNasıl kazanılacağını öğrenmek için kaybetmek zorundasın.