G

79 68 30
                                    

"Ne! Delirmiş olmasılın, böyle bir yeyi nasıl planlarsın???" İnanılmaz derecede tepki gösterdi Alebü. Oysa Khan tam tersi bir karşılık bekliyordu, Alebü' nün tepkisine şaşırdı "Hayır, ama bu kadar çabuk karar verme. bi düşünsene, bu şekilde kalmak ne kadar mantıklı? Yani resmen kendimizi olmayan bi suç sonucu cezalandırıyoruz. Bence oturup bir daha düşün, hatta beş-on kez daha düşün; anca yeter..."

Khan kararlıydı, bu gün ya da yarın onu ikna etmesi gerektiğini düşünüyordu. İlk balışta Alebü' nün asla onaylamayacağını düşünebilirdi, fakat bu bakışta rol yapma olasılığını da eklediğimizde sonuçlar değişebilirdi...

Oturdu yanına, çok umutluydu ve hala kaybetmemişti umudunu. Çünkü Alebü' nün içinden gelerek bunları söylemesi olası değildi ve daha önceleri kendisine nasıl baktığını çok iyi hatırlıyordu; hayranlığını gözleri dahi anlatamıyordu, eksik olan bişeyler vardı. Dili değil, göz bebekleri tutuluyordu... Pes etmeye hiç niyeti yoktu Khan' ın.

Alebü' nün inadı üzerine Khan bu sefer düşündüklerini söyledi; "Biliyorum Alebü, bunlar senin düşüncen değil Ve sen daha ayrıntılı biliyorsun ki sonunda yapacağım bunu. Şu an benim bilmek istediğim tek şey 'senin bunları yapma sebebin'. Eğer bunları cidden SEN söyleseydin... Ne bilim; sen böyle bir cevap veremezdin. Vermek istemezdin. Hatta, şu an bile beni dinlemek, gerçekleri duymak istemiyorsun... Alebü, içinden geçeni biliyorsun ve ben bunları duymak istiyorum, Lütfen!!!"

Alebü gerçekleri duyunca duraksadı, uzun süre daldı... Söylemek istedikleri aklından tek tek geçti. Bu teklifi duyunca ne söyleyeceğini defalarca planlamıştı ama inanmak istediği güçlü bir sebep daha vardı. Hatta o sebebe güvenmesi için nedenler de vardı. Ama aniden kararından dönmek istemedi. En azından, Khan'ın, bildiklerinin doğru olduğunun kesinleşmesini istemedi. Eninde düşüncelerinden çıkıp konuşabildi.

"Bence biraz detaylı düşünüp tekrar karar vermeliyiz. Sen de, ben de..."

Khan, Alebü' nün sonradan bu kadar kararsızlık içinde kalmasına sevinmesi gerektiğini düşündü. Çünkü buradan umutsuzluk içinde ayrılmak istemiyordu ve söylediği fikri uygulamakta kararlıydı.

"Peki..." dedi çaresiz gibi...

Alebü bişeyi hatırlamış osa gerek, ani bir solukla "Yalnız ben yarın gelemem, yani en erken sonraki gün...". Khan ona da tamam der gibi başını eğip kalktı oturduğu yerden. 'Görüşürüz' bile demeden yürümeye başladı. Belki birden birederin düşüncelere daldığından unutmuştur, belki de bir daha görüşmet istememiştir...

Kim istemez ki ilk seçenek olmasını... Kim istemezdi ki böylesi güzel birini tekrar görmeyi...

Her zamanki hızlı adımları bu sefer yoktu. Zamana ihtiyacı vardı ve ne kadar doğru bir karar aldığını, mantıklı bir düşünce ile onaylamak istiyordu.

Aklının bir yanı 'saçmalıyorsun' diyor öbür yanı ise 'vazgeçersen en büyük hatan bu olur' diyordu. İnanmanın en zor olduğu anlardan biridi. Ama umut ediyordu ki; Alebü kararını değiştirip onaylayacak. Çünkü kendisini sevdiğinden çok emindi. Hangi nimor bunu reddeder ki? Çılgınca olan kısımı kesilip atıldığında fazlasıyla güzel bir fikirdi aslında. Sonuçlarının ne olduğunu bilmeden yapmak istedi bunu...

Düşünceler yolunu kısaltmış gibiydi. Eve geldiğinde Yogan yoktu. Khan, umursamayıp odasına gitti ve uyumak istedi. uyumaya çalıştı ama çok karmaşık olan aklında buna yer yoktu. Farklı şeyler yapmak istedi ama böyle bir yaşam alanında farklı olan her şey bile birbirine benziyordu...

Gözüne dolabın altındaki kapanmamış çekmece ilişti. İçine ne koyduğunu unuttuğunu fark etti ardından. Merak işte, üşengeçlik tanımıyor; kalktı ve içinde ne olduğuna baktı. Kendisini mutlu edecek birşey olmasını diledi ve çekmecenin içindekileri görünce dileğinin gerçekleştiğini de görmüş oldu.

Harbiltepde yazdığı yazılar, notlar, kitaplar vardı. Açıp okumaya başladı. Ne bilsin hüzünleneceğini. O zamanki güzel italik yazısını özlediğini fark etti. Şu an ne kadar uğraşsa da o kadar güzel yazamıyordu. Uzun parmakları ile dokundu ip gibi satırlara. Ardından yanağından süzüldüğünü hissetmediği damla düştü kağıda. Salgın bir hastalık gibi genişledi ıslaklık kağıt üzeirinde, silmedi; olduğu yere oturdu. Elindekini bırakıp bir defter aldı, Sayfalarını tek tek okudu. Bu kadar çok şey yazdığını hatırlamıyordu. Bunula birlikte sayfaların arasına çizidiği anlamsız grafikleri de unutmuştu. "Bunları ben mi çizdim lan?" diye alay etti kendi ile. Sayfaları karıştırmaya devam ederken bir tarih gördü sayfanın köşesinde, neden yazdığını hatırlamak istedi. 104876. hafta, 5. gün...

Ne olabilirdi ki? Biraz düşündükten sonra boşverdi. Sayfaları çevirmeye devam ederken aynı tarihi tekrar gördü, bu sefer altında bir de söz yazılmıştı; "Kaç aldın?"...

Ama ne bunu ne için yazdığını, ne de yazdığını hatırlıyordu... Harfleri tek tek inceledi, bi farklılık bulma umudu ile. Şüphelenmek istediği birçok şey vardı ama hiçbiri ile ilgisi olamazdı...

Çiğnenmez Kural! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin