F

87 68 25
                                    

"Cümlenin geri kalanı nerde olum, çatlatma beni!" diye sesini yükseltti Şerik.

"Tarlada, benden çok daha fazla çalışan bi arkadaşım vardı..." diye başladı söze, sonra "Rüyasına göre 100 yıl kıtlık çekeceğiz, yani hiç bereket haftası gelmeyecek! Törsefler bereket haftasını önküyor olabilir mi?Yani hir hücre eğer çok fazla törsefle savaşırsa bereket haftası gelmez, az törsefle savaşırsa bereket haftası gelir. Hatırlasana anne ben henüz birkaç yaşındayken, bereket haftası olmuştu. O zamanlar ben hiç törsef görmemiştim, daha doğrusu nerdeyse hiç törsef yoktu..." diye olaylar arası bağlantı kurmaya çalıştı.

Şerik, Khan'ın sözü yarı olmadan aldırmamıştı bile... "Aman be oğlum, bende birşey diyeceksin sandım. Hiç rüya gerçek olur mu? Çocuk musun sen? Geç bunları geç...".

Khan kararsızlık içinde kaldı, her zaman oluyordu...Bir süre öylece kaldı.

"Boşver hadi ye yemeğini, senin için hazırladım bunları." diye konuyu dağıttı bile. Khan aldırmadı "Heeee, benim için hazırladığından benden çok yedin de mi? sen ye ben doydum..." derken de masadan kalktı.. Salona gidip biraz uzandı. yorgunluk hissi ağırlaştı, uyumak istedi fakat evine gitmesi gerekiyordu...

Yatmaya devam ederken "Anne ben gidiyom!" diye seslendi ve kalktı. Şerik ağzındaki lokmayı yutmadan, " E niye geldin, niye gidiyorsun?" Cevap vermeden çıktı Khan. Eve vardığında yogan' ın geldiğini ark ettti ve deminki yorgunluk uçtu gitti...

İçeri girerken kapıyı Yogan açtı. Havada kalan elini yavaşça indirdi Khan. "Kimin 'hoşgeldin!' demesi gerek acaba?" deyip içeri gitti Yogan. Khan "Aman bee... Boşver Hem şart mı ki?" dedi kapıyı kapatıken.

Yogan akşama kadar aynı tavırla konuştu Khan ile. Zaten pek fazla da diyaloglar olmadı, kısa ve seyrek diyaloglar; Yogan' ın canını sıkmaya yetmişti.

Issız geçen akşam kendini sabaha zor bağladı. Khan her zamanki samimiyeti ile "Günaydın!" dileğine bu sefer soğuk bir cevap aldı. "Eee, amma da uzattın hee! Acıktım gittim yani ne var ki bunda?" diye bu tavırlara itirazını dile getirdi.

"A-a! Ne dedim ki şimdi ben?"

Yogan şaşırdı.

"Hiçbir şey demedin ki! Zaten buna tepkim var; ne diye konuşmuyorsun?" diyerek sesini yükseltti Khan. Önünü döndü Yogan, tabaklarla ilgilenmeye başladı. bir süre sonra da "tamam bee, gel! abarttım.." deyip Khan'a rol yapar gibi sarıldı. "Her neyse, tamam. Hazırlayalım şu kahveltıyı da, karnıma dünden beri adamakıllı bişey girmedi." diye kabullendi ve yardıma koyuldu.

Sohbetli bir kahvaltının ardından Khan "Ben çıkıyorum, pek fazla kalmam dışarıda görüşürüz...!" deyip evden ayrıldı. Yogan, yine dünkü gibi yalnız kaldığını düşündü. Bazı şeyleri kendine şikayet etti, 'Neden?' ile başlayan sorular sordu kendine. Ama sonra "Boşver be Yogan, boşverdikçe ömrün uzar..." dedi.

Khan yürürken aynı yolları yürüdüğünü fark edince gülümsedi, sebepsizce, kendine hediye ettiği bu mutlu anın sebebini bilmiyordu. Çok sürmedi, genelde de böylesi anlar çok sürmezdi...

İleride etrafıseyreden Alebü'yü görünce ciddiyete bürünüverdi. Alebü onu daha geç fark etti. "Merhaba!" diye başladı Khan. Karşılık olarak daha farklı bişey bekliyordu, boynuna atılıverdi. "Özlendin, az daha gelmeyeceksin diye gidiyordum" dedi sarılmaya devam ederken. "iyi ki geldin." diye de ekledi.

"Öyle oldu!" dedi sıkıntılı gibi. Aklında birşey vardı ve söylemek için sabırsızlanıyordu. "Iıı, şey ya; Ben bir karar aldım, ama ne kadar doğru, yada doğru mu? Bilmiyorum. Belki de böyle bir şeyi hiçkimse denemedi. Aslında 'İLK' leri ne kadar severim? onu da tam olarak bilmiyorum...Ama..."

Alebü sözünü kesti, "E-hadi söyle artık!"

Heyecan bastırma isteği de arttı tıpkı heyecan gibi. "Peki, ııı tam olarak şöyle;..."

Çiğnenmez Kural! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin