1.5

720 43 6
                                    

O kadar okuma listelerine ekliyorsunuz ama bir vote atmıyorsunuz,,,, pekala :'(

İyi okumalar :*

"Yeni çiftimizi tebrik ederim! Ae Ra ve..." duraksadı. Herkes buraya dolmuştu, karşımdaki kişiye baktığımda Jungkook'u gördüm. Yayılan ani şok dalgası vücudumu ele geçirdi. Herkes konuşmaya başlarken ben onlara şaşkınca bakmakla meşguldüm. Aradan Taehyung geldi. Kalbim bu kadar şeyi kaldıramayacağı gibi, gözümün önüne perde inmeside beni şaşırtmamıştı.

Kabus görmüş gibi aniden yataktan fırladım. Taehyung "Ae Ra, iyi misin? Beni hep endişelendiriyorsun farkında mısın?" diye sordu.

"Taehyung... dün gece hakkında özür dilerim." kafamı eğdim. Bundan başka yapacak bir şeyim de yoktu zaten.

"Jungkook zorla yaptı değil mi? Zaten senin için suratına bir tane geçirdim."

"Hayır, zorla yapmadı." Kaşlarını çatarak "Ne?" dedi. 

"Bir yanlış anlaşılma oldu. Onu sen zannettim." Çatık kaşları düzelirken, şaşkın bir ifade aldı suratı. "Sonra kalbimdekileri döktüm. Ve böyle oldu." suratıma yaklaştı.

"Sen... Onu ben zannederek kalbindekileri mi döktün?" gülümserken kafa salladım. Bir an dans etmeye başladı. Tuhaf tuhaf hareketler yapıyordu. 

"Hey, ne yapıyorsun?" dedim gülerken. Bir an ciddileşti ve,

"Ama onu öptün," dedi.

"Yah! Bilmiyordum, çok karanlıktı!" beni çıldırtmakta üstüne yoktu.

"Bu bir bahane değil. Ona dokunarak da anlayabilirdin! Daha iyi bir cildim var!"

"Daha iyi hissetmen için ne yapabilirim?" diye sordum, haklıydı birazcık. Önüme oturdu. Geriledim.

"Bana söz ver. Bir daha Jungkook'la görüşmeyeceksin. Ona güvenmiyorum" Elini havaya kaldırıp, serçe parmağını uzattı. "Söz ver." Serçe parmağımı uzatıp onun ki ile birleştirdim.

"Söz veriyorum, mühürle!" baş parmağımızı birbirine bastırdık.

-

Babamın bağırışıyla aşağıya indim. "Ne oldu baba? Neden tepen attı yine?" Kafamı karıştırdım. Uykulu uykulu beni çağırmıştı. Telefonu gözüme tuttu ve "Bak ve açıkla!" dedi. Gördüğüm şeyle uykulu halimden gram eser kalmamıştı. "Aa, şey... Bu..." ayağa kalktım ve, "Bu bir yanlış anlaşılma, baba." sıçmıştım, umarım sıvamazdım. Bir an Jimin araya girdi. "Bir şey içeyim derken onun ağızına mı yapıştın? Böyle dudaklarını emdin, sömürdün falan. Tadı güzel miydi?" Babam Jimin'in yanına gidip,

"Kapa çeneni Jimin." demişti. Sonra bana döndü, "Sana güvendiğim için arkadaş olmanıza izin vermiştim, ama biriyle öpüştüğünü internetten görmek zorunda mıydım? Hem de her yere yayılmış durumda. Bunu hakettim mi?" kafamı eğmekten başka bir şey yapmadım.

"Özür dilerim, baba. Bir daha olmayacak."

"Cep telefonunu alıyorum. Gidip getir." Gözlerimi büyüttüm. Canımı alsa daha iyiydi.

"Eğer çok istiyorsan, kendin gidip al."

-

"Bakın öpüştüğü bir erkek var ama başka erkekle okula geliyor." Gyu Na "Susun artık!" diye bağırdı ve bana döndü. "Ae Ra, hoca seninle ve Jungkook'la konuşmak istiyor."

Oradan ayrıldım ve derin bir nefes alıp hocanın odasına girdim, Jungkook oradaydı zaten. Oturdum ve resmi uzattı.

"Bu resim her yere yayıldı! Jungkook nedense hiç şaşırmadım, her zaman başına bela açıyorsun. Ama Ae Ra öyle değil. Baban seninle ilgilenmemi söyledi ama okula geldiğinden beri sende başına bela açıyorsun!" Jungkook'a göre çok rahatsızdım, o rahat bir şekilde oturmuş hiç umursamıyordu. Onun yüzünden başım yanmıştı.

"Özür dilerim, öğretmenim. Bundan sonra başıma bela açmayacağım. Beladan uzak duracağım, bir daha olmayacak." Jungkook'un bana baktığını biliyordum ama ona bakmamak için direndim.

Öğretmenin odasından çıktıktan sonra onu umursamadan yürüdüm zaten odada bile ona bir kez bakmamıştım. Taehyung'a söz vermiştim. Kolumdan tutuldum. "Bırak. Beni rahatsız etmeyi bırak Jungkook! Sen ve ben bir daha görüşmeyelim. Huzur içinde okumak istediğimi biliyorsun ama senin yüzünden bir günüm bile huzurlu geçmedi." Kolumu çektim ve arkama dönmeden yürüdüm. Taehyung yanıma gelmiş ve biz birlikte yürüyorduk, birden bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Hey önümüzde ki spor bayramı için yüzme dalında yarışacağım. Bugün çalışmaya başlıyorum. İzlemeye gelir misin?"

"Vay, demek sana koçluk yapacağım!" deyip gülmeye başladım. "Tabii ki aptal." omuzlarımdan tutup "Hadi havuza gidelim." dedi ve kapalı havuza yürümeye başladık.

Elimde Taehyung'un çantasını sallarken birden gömleğini çıkardı. Sadece sırtını görüyordum ve sırtı bu kadar güzelse kim bilir önü... yuh ne diyorum ben. Dalmış olacağım ki Taehyung "Hey," deyip gömleğini üstüne örttü. "Amma röntgenledin, sapık!" diye bağırınca kendime geldim.

"Ne!? Havuza bakıyordum ben." bir an gömleğini yana fırlatıp üstüme yürümeye başladı. Seksi erkekler gibi olduğunu sanıyorsa yanılmıyordu cidden öyleydi. Sanırım ondan bol sweatler giymesini istemeliydim, kızlar dibine düşebilirdi çünkü. Ya da yarışma günü kaçırsa mıydım? Tuvalete falan kitleyebilirdim. 

"Havuza baktığına emin misin? Bana değil yani?" Kaslarını önüme sererken -bakmamak için kendimi aşırı zor tutuyordum, aksi taktirde üstüne atlayabilirdim-,

"Deli misin Taehyung! Havuza atla hadi." diye bağırdım. Hala kaslarını gösterirken bana doğru daha hızlı gelmeye başladı. Tam önüme gelip durmuştu ki "Aptal!" deyip ittirdim ve havuza düştü. Gözlerini ovuştururken, "Abartma!" diye bağırdım. Bana su fırlatmaya başladı.

"Gerçekten beni izliyordun değil mi?" eğilip ona su fırlatmaya başladım. Bir süre sonra durdum.

"Taehyung, zamanı başlatıyorum." yüzmeye başladı, birkaç kere tekrarladık bunu. En son da 3 saniye fark atmıştı. "Harikayım değil mi?" dedi ve güldü.

"Hem de çok! Aferin TaeTae! Kazanacağına eminim." Elimi kaldırıp eline çaktım ve birden bedenimi kendine çekti, yüzümüzün arasında resmen iki santim vardı. Kalbim hızlanırken o sadece gülüyordu.

"Daha demin bana TaeTae mi dedin?" diye sorup dudağını öpücük haline getirdi ve bana öpücük yolladı. Onu ittim. "Biraz dinleneyim mi?"

"Hayır bir tur daha!" 

-

Kapalı havuzdan çıkmış Taehyung'un motosikletine ilerlemiştik. Tam kaskı takıyordum ki aklıma çantayı unuttuğum geldi.

"Taehyung bir şeyi unuttum alıp geleceğim."

Kapalı havuz salonuna girdikten sonra etrafıma bakınırken önüme çıkan Jungkook'la durakladım. Çantayı uzattı ve "Bu senin mi?" diye sordu. Elinden aldım ve sağa dönüp gideceğim sırada önüme çıktı. "Seninle konuşmam lazım." Gitmeye yeltendim ama yine kolumdan tuttu. Bir şey demeden kolumu çektim ve bekledim.

"Özür dilerim." nefesini saldı. "O serseriyle çıkmaya mı başladın?" Cevap vermedim. Mimik bile oynatmadım.

"Ondan hoşlanmadığını düşünüyorum. Eğer gerçekten ondan hoşlansaydın benden etkilenmiş olmazdın." Dudağının kenarıyla güldü. İğrenircesine baktım.

"Bana karşı hislerin var, kabul edemiyorsun. Kendini kandırma." yaklaştı, yaklaştı ve dudaklarımızın arasında bir iki santim kala geri çekildim, telefonum çalmıştı.

"Alo, Taehyung... Geliyorum." telefonu kapattım. "Taehyung'dan hoşlanıyorum. Senden mi etkilendiğimi mi düşünüyorsun? Kendini kandırma, Jungkook" onu orada bırakıp Taehyung'un yanına gittim.

ugly duckling don't | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin