1.2

753 45 2
                                    

Hocanın bize dediği tatil köyüne yaklaşık yarım saat önce gelmiştik ve şu Eun Soo denen güzel kız, küçük -gereksiz- bir konuşma yapıyordu. Size burayı güzel bir şekilde anlatmak tabii ki isterim lakin sadece ağaçlar ve deniz(?) vardı. Kayıklara binecektik bu yüzden herkese can yeleği dağıtmaya başladılar, sıra bana geldiğinde elinden aldım, kayığa bindiğimiz de giyerdim artık. Başkaları inatla giymemeye uğraşırken -evet kesinlikle bir erkeğe yaptırmayı düşünmüyordu- canım sıkıldığı için fotoğraf çekmeye başladım, bir iki güzel kare yakaladığıma seviniyordum ancak birisi arkamdan beni sarsıp "tutmasaydım düşüyordun" yaptı.  Arkama döndüğümde pek fazla şaşırmamıştım ama  hem yüzmeyi bilmiyordum hemde telefonum elimde çok az sıçradığı için acayip korkmuştum, 

"Aptal, ne yapıyorsun!?" diye bağırdım. "Yüzmeyi bilmiyorum ve telefonum az kalsın düşüyordu!"

"Ben seni kurtarırım, bir can yeleği fırlatırım sana buradan." Ne kadar akıllıydı(!) ya. Artık bir gram korkmuyordum, yaşasın can yeleği. Can yeleğini tutup bana giydirdi ve öndeki ipleri bağlamaya başladı. Biraz yakınlaştığı için heyecanlansam da -her zaman birisi bana yaklaşmıyordu- belli etmedim.

"Can yeleği her zaman işe yarar, merak etme yaramasa bile gözlerimi üstünden ayırmam, korkak." dedi ve gözünü kırptı. 

"Hey! Hey! Hey! Sen bana korkak mı diyorsun? Bir iddia'ya girelim, hiçbir aktivitede suya düşmeyeceğim!"

1 saat sonra

Hiçbir aktiviteye katılmamıştım, ama şuan zorla Taehyung beni kayığa bindirmişti ve millet kürek çırparken ben ortada oturuyordum, zorla binmiştim birde kürek mi çarpacaktım? Taehyung elime kürek sıkıştırdığında yapmamak için dirensemde yapmıştım o kadar zor değildi ama sıkıcıydı bu yüzden kürekle Taehyung'a su fışratmayı ihmal etmiyordum. Bir süre sonra gerçekten eğlenmeye başlamıştım ve aktivitelere katılıyordum. Suyun üstündeki minderlere sırayla basıp yürümeye çalışıyorduk, sıra ben ile Taehyung'a geldiğinde yavaş yavaş yürümeye başladım. Taehyung düştüğünde güldüm çok komik görünüyordu ve ben onu geçmiştim. Gülerek devam ederken ayağım kaydı ve tam mindere düştüm, suya düşmediğim için güldüm ve arkamdan Taehyung yine düştü. Örümcek gibi elleri ve ayakları ile yürürken ona fark attım ve kazandım. Ellerimi havaya kaldırıp mutluluk nidaları yolladım dışarıya. Onu beklemeden iskelede bir banka oturmuştum. Yanıma da Gyu Na gelmiş sohbet ediyorduk. 10 dakika sonra Taehyung yanımıza oturdu.

"Taehyung, berbatsın!" deyip gülmeye başladım. Taehyung gülüp konuyu değiştirmeye çalıştı, 

"Biraz daha oynayalım mı, bu sefer ben kazacağım biliyorum!" 

"Yoruldum, biraz dinleneceğim." Gyu Na'ya sordu bu sefer. Taehyung, Gyu Na'yı gaza getirdiği için birlikte gitmişlerdi. Kavgaları komikti. Yanımda bulunan soğutucu kutudan bir içecek çıkardım açmaya çalışıyordum ama olmuyordu, tişörtümün ucuyla deneyeceğim sırada bir anda içecek elimden çekildi ve çaprazımdaki tabureye Jungkook oturdu. İçeceği açıp bana verdi.

"Çok güçsüzsün, kutu kafalı kız."

"Ben gevşettiğim için açabildin." doğruydu çünkü kapağına resmen tecavüz etmiştim ve sonunda açacaktım lakin elimden alınmıştı? Ben mi güçsüzdüm yani. İçeceği içtiğim sıra soğuk olduğu için çok iyi gelmişti. "Oh, çok ferahlatıcı!" 

"Seninle bunu tartışmayacağım ve daha hiç ıslanmamışken ne ferahlaması bu?"

"Mükemmel bir insan olduğum için suya düşmeden de eğlenebiliyorum!" Gözlerimi devirdim.

"Islanmadan eğlencesi olmaz." tartışmak istemiyordu ve başka bir tartışma konusu açıyordu, bu çocuğun hiçbir şeye saygısı yok muydu?

"Nereden bili-" aniden beni kucağına aldığında korku vücudumu ele geçirdi. Sırtına vurmaya başladım. "Bırak beni! Bırak!" iskelenin ucuna geldiğinde beni fırlatmış gibi yaptı. "Bırak beni! N'olur!" Sonunda bıraktığında rahat bir nefes alacaktım ki bileğimden tutup çekiştirdi ve yüksek bir yere çıkardı beni. Bu korkunç suyun üstündeki ipleri biliyordum. Beni bunlara bindirmeyecekti değil mi? "Aptal mısın? Bunun üstüne hayatta oturmam! Bırak beni! Hem bu ipler beni taşımaz düşüp yaralanırım!" Ne kadar bağırsamda beni dinlemiyordu. Bileğimi kurtarmaya çalışsam da ne kadar işe yarıyordu bilmiyorum.

"Yaralanmak doğal bir şey ve inan çok eğlenceli." Belimden tutup çektiğinde irkildim. Fazlasıyla yakındı. Kemeri taktığını anlamam 1 saniye sürmüştü. Tam bağıracaktım ki beni itti. Çığlık çığlığa havada süzünürken 4 saniye sonra suya değdim. Sanırım buradan sonrasında yüzmemiz gerekiyordu. Bu aptal can yeleği biraz işe yarasada yine de korkuyordum!

"Ölüyorum! Boğulacağım!" Suda çırpınırken "Sende gel!" diye bağırdım. O da oturdu ve geliyordu. Elleri havada, eğlenirken ben sadece çatık kaşlarla onu bekliyordum, nasıl soktuysa çıkaracaktı beni burada yoksa şuracıkta bayılacaktım! Yanıma geldiğinde kollarımı boynuna sardım. "Suyun üstündeki minderlere götür, hadi! Yoksa seni boğarım!" kollarımı sertleştirdiğimde inledi ve minderlere yüzmeye başladı. Mindere oturdum ama o suda kaldı. "Benimle dalga geçmek içindi, değil mi?"

"Hayır, ıslanırsan eğleneceğini söylemiştim." Ona doğru su fırlattım. Sonra oda bana fırlatmaya başladı. "Eğleniyorsun değil mi?" Onun karşı tarafındaki suya atladım, biraz can yeleğine güvenebilirdim değil mi? 

"Yiyorsa buraya gel!" Minderin üstüne çıktı, aptal kafam bunu düşünememişti sağolsun. "Şaka yaptım! Geri dön, geri dön!" Yanıma gelip tekrardan su fırlatmaya başladı. "Yah! Yapma!" 

Yalan söylememeliyim, eğlenmiştim.

ugly duckling don't | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin