Pipeti mısır gevreğimin içine soktum ve kendime çektim.
"Abla o kahvaltılık gevrek, çikolatalı süt değil. Daha düzgün yer misin?"
Evde de kutu taktığım için pipetle yiyordum bazı şeyleri. İşte görüntü kirliliği yapmıyordum.
"Beni izle, Jimin." Pipetteki gevreği son derece hızlı bir şekilde içime çekerken bir parçanın boğazıma kaçtığını fark edip öksürmeye başlamıştım.
"Boğularak öleceksin sonunda."
Aynen, olabilir. Haklısın.
"Sen de dene, Jimin." Denemeye kalktığında bir daha konuştum. "Tadı daha iyi değil mi?" Onu izlerken sırtını pat patladım. "Daha var. Biraz daha var. Hadi!" Saçmalamayın, tabii ki de kardeşimi öldürmeye çalışmıyorum.
"Daha fazla devam edemem."
"Güven bana, tadı daha iyi."
"Farklı değil. Eğlenceli de değil. Kaşıkla ye, aynı."
Babam araya girince bir an duraksadım.
"Ae Ra. Uzun zamandır sana söylemek istediğim bir şey vardı ve bunu yapmamandan korkuyordum. Ama artık hazırım ve söyleyeceğim. Söylemek istediğim..."
Lafını söylemeden Jimin hemen atladı.
"Yoksa kanser misin? Babacığım olamaz."
Öyle diyince doğal olarak ben de girdim araya.
"Bu senin başına gelmemeliydi, baba." dedim üzülerek babam da,
"Öyle değil." dedi. "Şey, ben..."
Bu sefer ben atladım.
"Yoksa eşcinsel misin? Ah baba! Yemek ve ev işlerinden anlamana şaşmamalı."
Annem öldüğünden beri çok güzel temizlik yapıyordu. Yemekleri de harikaydı.
"Eşcinsel değilim. Söylemek istediğim Ae Ra, okula geri dönmen gerekiyor."
Boğazıma kaçan birkaç gevrekle yine öksürmeye başladım. O sırada Jimin, sırtıma fırsattan istifade sertçe bir iki kere vurmuştu. Şu an sırası olmadığı için onu azarlayamadım.
"Yine mi baba?"
Onu kırmaktan korkuyordum ama gitmek istemiyordum.
"Artık 11. Sınıf oldun. Bu yüzden seni Jimin ile aynı okula kaydettirdim. Yarın okula gitmek zorundasın."
"Hayır, baba. Gitmiyorum." dedim kaşlarımı çatarak.
"Okula gitmek zorundasın!" İlk defa bana karşı bu kadar sinirli görüyordum.
Çok güzel 'yavru kedi bakışı' yapıyordum ve babam hemen yiyordu ama bu sefer işe yaramıyordu.
Kutunu çıkarmadın, aptal...
Ah, doğru. Unutmuşum.
"Baba, evde dersleri gayet iyi yürütüyorum."
"Ama hayat kitaplarda yazmıyor. Sosyal bir hayata ihtiyacın var."
"Ama sosyal hayattan nefret ediyorum. Kafama ne geçiriyorum, görmüyor musun?" dedim elimle kafamı göstererek.
"O zaman çıkar gitsin!" dedi ve kutumu çıkarmaya çalıştı. Çok güçlü bir çığlık attım, korkmuş olmalı ki geri çekildi.
"Kutuma dokunma! Lütfen okula gitmeme de zorlama. Benim yerime kendini koy ve düşün nasıl hissedersin?" Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. "Baba, insanlar bana sataşıyor. Onlar her gün benimle dalga geçecekler. Böyle yaşarsam ölürüm." İnsanların hâlden anlamaması çok kötü bir duyguydu.
"Vay, bu sefer gerçekten kararlı ama bu kutuyu ne yapacağız, baba?" dedi Jimin.
"Eğer çıkarmak istemiyorsan bu şekilde okula git!" diye bağırdı.
"Senden nefret ediyorum, baba!" dedim ve odama son hızla yürüdüm.
-
Odamda yatağıma uzanmış oturup ağlıyordum. O sırada Jimin dans ederek odaya girdi.
"Sen ablanla dalga mı geçiyorsun, serseri?"
"Dalga geçmiyorum. Sadece ağlamanı kesmek istemiştim. Vay, kutun çok eskimiş. At gitsin."
Doğru söylüyordu çok eskimişti. Ben de kutumu çıkardım sanırım yenisini yapacaktık.
"Neden bana öyle bakıyorsun? Çok çirkin görünüyorum, değil mi?"
"Evet, çünkü ağlıyorsun." ya da çirkindim.
"Okula gitmek istemiyorum,"
"Herkes böyle hisseder. Ben de okula gitmek istemiyorum."
"Gerçekten mi? Okula gitmeme gerek yok, değil mi?" dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Hayır, var. Bir günlüğüne git, tadını çıkar. Eğer sevmezsen, eve geri dönersin. Biliyor musun? Okulda, tam bir baş belasıyımdır. Eğer biri seninle uğraşırsa gelip bana söyle. Senin için anında yere sererim. Havalı, değil mi abla?"
"Salak mısın? Ne tür bir baş belası her gün eve yara bere içinde gelir?"
"Yaralar iyidir. Havalı izler bırakır." dedi ve göz kırptı. Kafasına vurdum.
"Serseri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ugly duckling don't | jungkook
Fanfic"Sorunlardan asla kaçamazsın, burnunu soktuğun için durdurmak istemiyorum. Sorunlarla başa çıkmak için kendini hazırla, Ae Ra." ~Tüm hakları Ugly Duckling Don't, aslında bir tayland dizisi.