"Taehyung, seni pislik. Neden aramalarıma cevap vermiyor?"
Jungkook mırıldanarak, "Önce sakin ol." dedi, nasıl sakin olmamı bekliyordu ki? Kapının önündeydik ve babamın duymasını da fazla istemiyordum.
"Nasıl sakin olabilirim? Üç, dört yıldır ucube gibi yaşamamın sebebi o."
"Önce bir düşün. Başına kutu geçirmenin sebebini bilmiyordum."
Kaşlarımı çattım. "Artık biliyorsun. İlan-ı aşk ettim ve bana çirkin diyerek beni reddetti."
"Bu muydu?" deyip gülmeye başladı. "Ciddi misin?"
"Komik mi? Neden gülüyorsun? Sana göre küçük olabilir ama bana göre büyük bir şeydi."
"İnsanlar her gün benden dayak yiyor. Tabi kelimelere dökersek çirkin ağır bir kelime. Senin gibi zayıf olsaydım... ben de mi kafama kutu geçirmeliydim?" deyip düşünmeye başladı. Ayaklarımı sinirden yere vurdum.
Telefonumun melodisi kulağıma gelince elime aldım.
"Alo, Ae Ra. Bir sürü çağrı bırakmışsın, beni bu kadar çok mu özledin?" göz devirdim.
Sesimi ciddi tutarak konuştum. "Taehyung, konuşmalıyız."
"Bana cevabını mı vereceksin?" Onu cevapsız bıraktım.
"Yüz yüze konuşmak istiyorum. Yarın sabaha ne dersin?"
"Tamam, yarın sabah seni görmeye gelirim."
-
Saçımı toplayıp dışarıda beni bahçe kapısında bekleyen Taehyung'un yanına gittim. Bana gülümsüyordu ama benim ona gülümseyecek halim hiç yoktu.
"Günaydın, Ae Ra." dedi gülümseyerek. "Çok gerginim." kafamı aşağı yukarı salladım.
"Ben de çok gerginim."
"Uzun zamandır bu anı bekliyordum. Başta arkadaşın olmak istediğimi söylemiştim, ama seni daha da tanıdıkça güzel biri olduğunu hissettim. Bu yüzden daha fazla olmak istemiyorum." Arkasındaki ellerini açığa çıkardı ve elindeki kurabiyeleri elimi tutarak tutmamı sağladı. Ellerini çekmedi. Acaba bu ona tanıdık geliyor muydu? "Senden hoşlanıyorum, Ae Ra. Peki sen?" Gülümsedim. Ellerini ve kurabiyeyi geri ittim. Suratıma ciddileşerek baktı. Şaşkın bir ifadesi de vardı.
Kendimden emin bir şekilde konuştum. "Senden nefret ediyorum."
"Sorun ne, Ae Ra?" diye sordu. Bilmemiş gibi mi davranıyordu?
"Her şeyi öğrendim. İlkokuldan beri beni tanıdığını biliyorum. Sen, ilan-ı aşk ettiğim çocuksun. Beni reddeden çocuksun." biraz sesimi yükselttim. "Ve benim, herkesin içinde çirkin olduğumu söyleyen çocuksun!"
Yüzünde hiçbir duygu kırıntısı yokken konuştu: "Nasıl öğrendin?" gözlerimin dolmasına izin vermedim. Onun için bir defa daha ağlamayacaktım. O zamanlar döktüğüm gözyaşları birer bulut olup uçmuş bir daha geri gelmemek üzere başka şehirlere hatta başka ülkelere gitmişti.
"Bunu ne için yapıyorsun, Taehyung? Hayatımı mahvettin zaten! Neden bana karşı iyiymiş taklidi yapıyorsun?" içimde kandırılmanın burukluğu vardı.
"Taklit falan yapmıyorum, Ae Ra." Bu ciddilik sana fazla değil miydi, Taehyung?
"Eğer yapmıyorsan, neden böyle davranıyorsun? Benden nefret ediyorsun, değil mi?"
"Senden nefret etmiyorum ve hiçbir zaman çirkin olduğunu da düşünmedim, Ae Ra."
Sesimin üzgün çıkmasını istemiyordum. "Neden öyle dedin, Taehyung? O kelime yüzünden hayatım mahvoldu, haberin var mı?"
"Ae Ra, üzgünüm. O zaman çok küçüktüm. Arkadaşlarım tarafından alay konusu olmaktan korktum. Ne yaptığımı bilmiyordum, bu konuda suçlu hissettim. Seni aradım ama taşınmıştın. Bir gün babanla tanıştım, ona her şeyi anlattım. Baban bana çok kızdı. Benden yardım etmemi istedi ve bundan sorumlu tutuldum." bazı şeyleri düşünmeye çalışıyordum. Aklımda tarttım, konuşmaları.
Sonra sinirden güldüm. "Sorumlu mu tutuldun?"
"Sana yaklaşmamı ve seninle yakın arkadaş olmamı istedi."
Ani gelen sinir ile bahçe kapısını çarptım ve "Baba!" diyerek hızlı adımlarla içeriye adımladım. Babamı gazete okurken gördüğümde bir o kadar sinirli bana baktı.
"Baba bütün bunların arkasında sen varsın değil mi? Her şeyi sen planladın, değil mi?" babam ayağı kalkıp,
"Ne diyorsun, Ae Ra?" dedi, birazdan sinirden kahkaha atmaya başlayacaktım. İnsanlar neden bilmiyormuş ayağına yatıyorduki?
"Okula geri dönmemi planladın ve sonra Taehyung'u arayıp arkadaş olmamızı sağladın! Tüm bunların arkasında sen varsın değil mi, baba?" sonunda derin nefes alıp,
"Evet... bendim. Her şeyi ben planladım." dedi.
Hayal kırıklığına uğramıştım. Beni kandırmışlardı. İçimde kalan son güçlü sesimle konuşmaya zorladım kendimi. "Bunu bana nasıl yapabildin?"
"Çünkü senin için çok endişeleniyorum. Normal bir hayat sürmeni istedim."
Gözlerim dolmuştu, ne kadar ağlamak istemesem de serbest bıraktım, göz yaşlarımı. "Tüm bunları endişelendiğin için mi yaptın, baba?" duraksadım. "Endişelendiğin için mi yoksa benden utandığın için mi? Başıma kutu geçirip kendimi odama kilitlediğimden beri değil mi?" babamın da gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Çok duygusal bir adamdı.
"Senin için gerçekten endişelendim. Kendine olan güvenini kaybetmiştin. Biriyle tanışmaktan da korkuyordun. Ben sadece diğer gençler gibi normal bir hayat sür istedim."
Hıçkırıklarım arasından zorla konuştum. "Bir kere olsun bunu bana sordun mu? Gerçekten isteyip istemediğimi sordun mu? Normal bir hayatım yoktu, ama ben mutluydum, baba."
"Ama şimdide mutlusun, arkadaşların var. Sosyal hayatın var. Sana aşık olan erkekler var. Seni kıskanan kızlar var. Bir gencin hayatında bunların olması gerekir. Bir an olsun mutlu olmadığını söyleme bana."
"Beni düşünmene gerek yok. Beni anladığını da sanma. Neden? Neden hayatım samimiyetsiz insanlarla çevrili?" Taehyung'a döndüm. Bana baktı. "Biri çirkin olduğumu söylüyor, ama yine de bana karşı iyi davranmaya çalışıyor." yeniden babama döndüm. "Biri benim için endişelendiğini söylüyor, ama arkamdan planlar yapıyor. Hepinizden nefret ediyorum, duydunuz mu?
Senden nefret ediyorum, baba!"
Daha fazla orada dayanamazdım. Kalbime batan oklar daha derine inmeden, beni daha çok yaralamadan kendimi ittim. Ne kadar zor olsa da, bir aralar güvendiğim insanlardan isteyerek uzaklaştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/66476118-288-k800170.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ugly duckling don't | jungkook
Fanfic"Sorunlardan asla kaçamazsın, burnunu soktuğun için durdurmak istemiyorum. Sorunlarla başa çıkmak için kendini hazırla, Ae Ra." ~Tüm hakları Ugly Duckling Don't, aslında bir tayland dizisi.