"Sınavlar bitti!" Gyu Na ile bahçeye inmiş dans ediyorduk."Tatilin tadını çıkaralım!"
Aynı anda "Evet!" diye bağırdık.
"Nereye gidelim?" diye sordum Gyu Na'ya. Gyu Na'nın telefonu çaldığında uzaklaşıp sessizce konuştu. Konuşması bittiğinde yanıma geldi.
"Ne saklıyorsun bakayım?"
Beni umursamayıp, "Ae Ra, hadi büyük alana gidelim." dedi.
"Neden oraya gidiyoruz?" diye sordum.
Biraz duraksadıktan sonra, "Çimler var, çok güzel." deyip çekiştirmeye başladı beni. Onu durdurdum.
"Bekle. Çim mi? Onun bizimle ne alakası var?"
"Futbolcular var. Ah çok yakışıklılar!" deyip yine beni çekiştirmeye başladı, karşı koymadım.
Gülerek mırıldandım. "Oraya gitmek mi istiyorsun? Vay, bizimki neler karıştırıyor!"
Büyük alana geldiğimizde baya bir kişi vardı burada. Gyu Na'ya döndüm.
"Bu kalabalıkta ne?"
"Bir ana tanıklık etmek için buradalar." dedi, ama yine de ne olduğunu anlamamıştım.
"Ne anı?" derken Gyu Na yine beni çekiştirmeye başlayıp oraya götürmüştü.
Taehyung bir banka çıkmıştı, karşısında da topluluk vardı. Taehyung, okula çabuk dönmüştü. Gülerken "Taehyung!" dedim. "Dönmüşsün."
Elindeki suniyi ağızına kaldırarak konuşmaya başladı. "Selam, Ae Ra." böylece sesi daha yüksek çıkıyordu. "Seni çok özledim!" Herkes alkışlamaya başladı. Elimi ona doğru salladım.
"Neden öyle bağırıyorsun? Shh... alçalt sesini!"
"Alçaltamam, buraya kadar geldim. Farklı olması güzel. Okulların tatil olmasından önceki son gün; cevabını duymak için buradayım."
Sesimi alçalttım. "O zaman sadece sen ve ben olmalıydık. Neden başkalarının önünde bunu yapmak zorundayız?"
"Bu senaryo sana tanıdık geliyor mu? Kaç yıl önce kalbini kırdığım zamanı canlandırmaya çalıştım. Bu yüzden eğer beni üzmek istiyorsan, herkesin önünde söylemeni istiyorum. Ancak böyle kalbim kırılır ve utanırım, aynı o zaman hissettiğin gibi." bunu yapmasına gerek yoktu, ben onu affetmiştim.
"Taehyung," dedim üzgün çıkan sesimle. Bana aldırmadan konuştu.
"Baylar ve bayanlar, beni dinleyin." bana döndü. "Ae Ra, seni seviyorum!"
Herkes 'oo'layıp alkışladı. Gyu Na, "Sadece 'evet' de, Ae Ra. Böyle birini tekrar nasıl bulacaksın?" dedi.
Herkes 'EVET DE' diye bağırıyordu. Şuan zor bir durumda kalmıştım. Bunu yapmak istemiyordum. Taehyung kare gülüşünü yüzüne yayarken, banktan yavaş yavaş inip sendeleyerek yanıma adımladı.
"Ne diyorsun, Ae Ra? Arkadaştan daha fazlası olabilir miyim?"
Aklıma tanıştığımız an geldi.
"Hey kutu kafalı kız! Yarın tekrar buluşalım ve diğer günler de. Çünkü arkadaşın olmak istiyorum."
Sonra kendimi odaya kilitlediğim an.
"Okula geri dön. Hep yanında olacağım. Kimsenin seninle alay etmesine izin vermeyeceğim. Söz veriyorum."
Taehyung'a kutum çıkınca ağladığım, ilk sarıldığım an.
Benim dövüldüğüm zaman yanıma gelip beni koruması.
Yüzme havuzunda beni kendine çekmesi.
"Taehyung..." duraksadım bunu söylemek benim için zordu. "Üzgünüm. Sadece arkadaş olarak kalabiliriz." Bana bakarken, kafasını eğdi. "Açıkcası başta senden hoşlandığımı sanmıştım, ama şimdi..." sözümü kesti.
"Öyle hissetmiyorsun, değil mi?" güldü. "Hadi, Ae Ra. Daha fazla sert kelimelerle ifade etmeliydin. Adıma lakap takmalı ve beni kovmalısın." kaşlarımı çattım. "Ancak bu şekilde kötü hissetmemi sağlayabilirsin." üzüldüğünü biliyordum.
"Seni bu yeteri kadar acıtır, Taehyung." sağ elini alıp iki elimle tuttum. "Üzgünüm, Taehyung ve her şey için teşekkür ederim. Her zaman bana karşı iyi olduğun için. Teşekkür ederim, Taehyung." Kollarımı ona sardım, o da ellerini belime koymuştu. Bana yaşattığı onca güzel anıdan sonra onu nasıl affetmeyebilirdim ki? Gözlerim dolmuş, bir iki gözyaşı akmıştı gözlerimden. Gözlerimi silip ondan ayrıldım.
"Yeteri kadar iyiydi, Ae Ra." saçımı alıp kulağımın arkasına götürdü. "Artık birbirimize hiçbir şey borçlu değiliz." gülümseyip ayrıldı buradan. Onu kaybetmek beni üzüyor muydu? Fazlasıyla. Orada bir dakika öylesine zaman durmuş gibi beklemiştim. Arkamı döndüğümde herkesin beni izlediğini gördüm.
"Ne yazık, kendini beğenmiş."
"Hadi eve gidelim."
"Güzelim çocuğu üzdü."
Herkes dağılıp gitti. Sağ tarafa döndüğümde gidiyordum ki önümü dört kişi kesti.
"Nereye gidiyorsun?
Sol tarafa döndüm. Bu sefer iki kişi kesti.
"Gitmene kim izin verdi?"
"Nereye gittiğim sizi ilgilendirmez." deyip aradan gidecektim ki duyduğum ses buna engel oldu.
"Hiçbir yere gidemezsin." arkamı döndüm. "Söyleyeceklerimi dinlemelisin." o üstüme geldikçe ben arkaya gidiyordum.
"Benimle konuşmak mı istiyorsun? Eğer konuşmak istemiyorsan böyle soğuk davranmana gerek yok." giden kişilerin geri geldiğini gördüm. Laf söyleyenlerde geri gelmişti. Şunlara bak. "Acıtıyor çünkü, anlıyor musun?"
Derin bir nefes aldı. "Aşkını itiraf etmek erkek işidir. Özellikle ilk aşık olan bir erkek için." herkes yine 'oo'lamaya başladı. Ben ise şaşkın şaşkın bakıyordum. Bu yüzden mi benden kaçıyordu? "Seni sevdiğimi itiraf etmeyi düşünüyordum, ama benden önce davrandın. Ve gururum incindi."
Kollarımı birbirine bağladım. "Hay senin şu gururun."
Güldü, "Görgü kurallarına dikkat etmelisin."
"İnsanlar beni delirtiyor. Neden kimse bana ne hissettiğimi söylemiyor?"
"Benim yüzümden bir daha yorulmayacaksın. Benden hoşlandığın gibi bende senden hoşlanıyorum. Hep sana bakmak istiyorum. Seni korumak istiyorum. Tüm sorunları seninle aşmak istiyorum. Bir keresinde sana asla yalan söylemeyeceğime dair söz vermiştim. Bu yüzden inanabilirsin, dediğim her şey doğru. Hiçbir şeyde iyi değilim biliyorum ama daha iyi bir insan olmaya çalışacağım. Aşkımı kabul edecek misin, Ae Ra?"
"Başıma bela açmaktan ne zaman vazgeçeceksin?"
"Yapamam, çünkü ben baş belasıyım."
."Ama seninle tanıştığımdan beri bir günüm bile sessiz geçmedi."
."Her zaman başıma bela açtın, Jungkook!"
."Biliyorum, aslında kötü biri değilsin."
"İkimizde hastayız."
."Kendini kandırma, Ae Ra. Duygularını zorlayamazsın, biliyorsun değil mi?"
Derin bir nefes aldım, "Hayır!" kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ugly duckling don't | jungkook
Fanfiction"Sorunlardan asla kaçamazsın, burnunu soktuğun için durdurmak istemiyorum. Sorunlarla başa çıkmak için kendini hazırla, Ae Ra." ~Tüm hakları Ugly Duckling Don't, aslında bir tayland dizisi.