Ağaçlar, kaldırımlar, çiçekler arkamda kalırken farkına vardım: Kedim yoldaki köpeklerden korkup ağaca çıkmıştı ve onu almam gerekiyordu. Babam bunu duyarsa bana, kediyi dışarı çıkardığım için kızması ihtimaldi.
"Haydi pisi! Buraya atla gittiler,"
Zıpladım, ağaca tırmanmaya çalıştım ama ne fayda. O sırada yolda geçen biri duraksadı,
"Küçük kız, ne yapıyorsun? Sana yardım etmemi ister misin?"
Sıçrayıp hemen yanımda bulunan kese kağıdını alıp suratıma geçirdim.
"Tuhaf."
"Başına poşet geçirmek nasıl hissettiriyor?" diye sorarsanız, hiç boğucu değildi. Aksine beni sakinleştirip daha da güvende hissettiriyordu ama kese kağıdı kolayca parçalanıyordu bu yüzden kafama geçirmek için bir kutu yaptım.
-
"Ah, yavaş yavaş! Acıyor!"
Böyle bir kardeşiniz olmadığı için sevinmeniz gerekiyordu. Bu yaramazlık cidden çekilemezdi.
"Sızlanıp durma, Jimin." dedim kaşlarımı çatıp, beni hep sinirlendiriyordu.
"Acıdı ama!" elimdeki pamuğu daha çok bastırdım ve daha çok inledi.
Yine bir kavgaya bulaşmıştı. Kolunu vurmuş kanıyordu, ben de temizliyordum. Benim için rutin bir iş olmuştu artık. O sırada babam içeriye girdi.
"Ne yapıyordun? Neden elini kolunu sallaya sallaya geziyordun?" Jimin, babamın sesiyle korkuya kapılmıştı. Titrek sesle konuştu,
"Şey... sadece takılıp düştüm." Sadece takılıp düştüğünü sanmıyordum, zeminden dayak yemiş olamazdı değil mi? Her gün kavgaya karışan bir çocuk için bu gerçekten herkesin tahmin edebileceği bahaneydi ve artık bahaneler tükenmiş olmalıydı onun için.
"Sadece takıldın, öyle mi?"
Birinci aşama: Sinirli bir bakış.
"Demek öyle,"
İkinci aşama: Yukarı bakarak, sabır dileme.
"Yalan söyleme demedim mi? Doğruyu söyle Jimin, tam olarak ne yaptın?"
Üçüncü aşama: Haklı bir sebep bulma isteği.
"Şey... Minnacık bir kavgaya karışmış olabilirim."
Aslında Jimin'e kızmıyordum ergendi ve bu halleri biraz normal görünüyordu, ya da ben eve tıkılmış dönemlerim olmadığı zaman dışarı çıkıp hayatımı onun gibi yaşayabilirdim.
"Neden her gün bir belaya bulaşıyorsun? Sana dediklerimi niye dinlemiyorsun?" diye konuştu yüksek sesle babam, bir o kadar da sinirliydi.
"Beni suçlamayı bırak! Bu ailenin bir numaralı baş belası Ae Ra!"
Konu yine bana dönmüştü. Umurumda değildi ama sinirlerimi bozuyordu. Kendimi kötü hissediyordum. Sadece durdum, tek kelime etmedim.
"Jimin! Ağzından çıkanlara dikkat et, gerçekten yaramazsın!"
Sonra bana döndü.
"Ağlıyor musun, canım?"
Kutu dolayısıyla beni göremiyordu.
"Beni küçük görmekten vazgeç baba, büyüdüm ben. Bunlara ağlayacak değilim!"
-
Favori internet sayfama girdim. Burada bazı insanlar mesajlaşıyorlardı. Kendime yeni bir profil kurdum. Açıklama kısmına geldim.
Benim adım, Ae Ra. Tam bir baş belasıyım. Kafamda hep bir kutuyla dolaşırım. Kendimi gizler evden dışarı çıkmam. Arkadaşlarım ya da sosyal bir hayatım yok. Yıllardır böyleyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ugly duckling don't | jungkook
Fanfic"Sorunlardan asla kaçamazsın, burnunu soktuğun için durdurmak istemiyorum. Sorunlarla başa çıkmak için kendini hazırla, Ae Ra." ~Tüm hakları Ugly Duckling Don't, aslında bir tayland dizisi.