0.5

1.1K 66 28
                                    

Neredeyse kendimi odaya kapatalı 3 gün olmuştu. Kapıyı kilitlemiş bir durumdaydım. Kapının ardından yine sesler geliyordu.

"Ae Ra, uyandın mı tatlım? Bugün, sevdiğin peynirli sandviçten yaptım. Çok güzel kokuyor. Gelip denemek ister misin? 

Ae Ra, neredeyse kendini odaya kapatalı 3 gün oldu. En azından dışarı çıksan da iyi olduğunu görsem. Hepsi benim hatamdı. Seni okula gitmeye mecbur bırakmamalıydım. Dışarıdaki hayat küçük kızım için gerçekten de çok fazla." ağlamaktan başka yapacağım bir şey yoktu. Dışarıya çıkacak bir özgüvenim de yoktu.

"Baba, okula geç kaldım. Önce beni okula götür sonra geri dönüp burada ağlarsın. Geç kalacağım. Hadi acele et, baba." dedi Jimin. Okul kelimesini duymak istemiyordum.

Gittiklerinden emin olmuştum. Bilgisayara girdim ve kendi ana sayfama geldim.

Çirkin olduğum için insanların karşısına çıkacak cesaretim yok.

Ağlıyordum ve daha da çok ağlamak isteği geliyordu içimden.

-

Akşam olmuştu. Birisi pencereme taş atıyordu. Ama aldırmıyordum. Taş sesleri durunca bir anlık pencerenin kenarından baktım. Babam, kardeşim ve karşılarında Jungkook vardı.

"O nasıl?"

Aşırı derecede şaşırmıştım, evime gelip bunu sorması?

Şu anda babam bir şeyler söylüyor ama fazla bir şey anlamıyordum. O ise pencerelere bakıyordu. Anladığım bazı kelimeler hayatı, perişan, hafta, çıkmadı gibi şeylerdi o kelimeleri ise pencerenin çok az açık camına yapışmamdan kaynaklanıyordu. Ama daha fazla kelimeye ihtiyacım vardı, daha çok dinlemeye başladım, babamın ağızını okumaya çalışsamda başaramadım bu konuda çok kötüydüm bir ara çalışmam lazımdı.

Babam sinirlenip daha yüksek sesle konuştu.

"Biliyor musun o kutunun kızım için ne kadar önemli olduğunu. Onu böyle acı bir duruma düşürmeye nasıl cesaret edersin? Şimdi mutlu musun?"

Babam içeriye girmişti ama Jimin hala orda duruyordu. Biraz daha dinlemeye çalıştım.

"Bunun için sana yalvarıyorum. Lütfen kız kardeşimi rahat bırak. Eğer onu tekrar ağlatırsan bu sefer yanına bırakmam!" dedi ve içeriye girdi. 

Ailemi seviyordum. Beni çok sevdiklerini de biliyordum. Bende onları seviyordum gerçi. Jungkook ise hala orada dikilip etrafa bakıyordu. Umursamadım, umurumda değildi. 

Odamda, sonsuza kadar geberip gidebilirdim.

-

Dışarıdan Jimin'in "Taehyung!" diye bağırdığını duydum. Ardındanda "Nasılsın" dedi. Çok yüksek sesle konuşuyordu. Yorganı kafama kadar çektim. Maalesef Taehyung bu kadar sesli konuşmadığı için onu duyamadım. Tabii ki o geldiği için dışarı çıkmayacaktım. Bir kere odama girmiştim sonuçta.

Bir kaç dakika sonra kapı çaldı. Jimin, "Ae Ra, aç mısın?" diye sordu. Kapıyı açmamakta kararlıydım. İnatçıydım sonuçta. Herhalde bu da Jimin'in oynadığı oyunlardır diye geçirdim içimden. "Sana yiyecek getirdim." karnım gerçekten çok açtı. Neredeyse 1 haftadır ağzıma lokma sürmedim -odamda ki abur cuburlar hariç- . Bu kadar dayanıklı olduğumu bilmiyordum. Kapının arkasından yine ses geldi, gitmemişti sanırım. "Eğer açsan, lütfen kapıyı aç ve al. Buraya bırakıyorum kapının önünde. Şimdi gidiyorum. Aşağı iniyorum." dedi. Çok açtım, aşırı derecede açtım, ölecek derecede açtım. 

Birkaç dakika bekleyip kapının önündeki yemeği alacaktım ve sonunda o güzel yemek benim olacaktı. Kapı kolunu çevirdim. Yavaşca kapıyı sadece kolumun geçeceği derecede araladım. Kolumu uzattım. Elime hiçbir şey gelmiyordu. Kandırmıştı beni pislik! Bir dakika, bu da ne? Yavaşca elimi gezdirdim. 

ugly duckling don't | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin