16-Yürek Yası

4.6K 385 73
                                    

Selamun Aleyküm camaati müslimin :)) Bu bölümü beni sabır ile bekleyen tüm Bir Avuç Aşk ailesine ithaf ediyorum hatalarım var ise afola inşallah beğenirsiniz :)

Umudun sesi kesilmiş uzak diyarlara uçup gitmişti bir kuş misali. İnsanoğlu gaflete düşüpte hiç yapılmayacak şeyler, hiç söylenmeyecek sözler sarf ettiği sürece, o uzak diyarlardanda gelmezdi bir müddet.

Belki de insanoğlunun başaramadığı tek şey sevmekti.Kıskançlık hep ağır basmış ve dipsiz kuyulara iteklemişti o kutsal duyguyu.

Son sözlerim sanki defalarca yankılanmıştı kulaklarımda.Kıskançlığımın ağır bastığı o saniyelik zamanda. Oysa ki yalnız bir defa söylemiş ve pişman olmuştum idrak ettiğim anda. Ne desem bu saatten sonra nafile. Sözde bir kere çıkar ağızdan, yürekte tamir olmaz parçalandığı yerden.

Neden sustun bile diyemeyecek kadar yabancılaştık aniden. İçten buruk bir gülümseme geçti o kırılan en hassas yerimden. Ve bir fısıltı daha

"Ne zaman tanışdık ki?" diye

Hep bir mesafe hep bir yorulmacalar dolanmadımı eteğimde. Gözyaşım karışmadı mı geceye?

Önce parmakları gevşedi kolumun üzerinde sonra tamamen geriye çekti kendisini..

-Ne dedin sen?

Fısıltıyı andıran bir tonda konuşan Murat'a tekrar edemedim söyediklerimi..

Sahi ne dedim ben..!

Boşanmak istiyor muydum? Gururum muydu bana bunu söyleten. Elbette gururumdu. Çünkü yüreğim son çırpınışlarını gerçekleştiriyordu can havliyle..

Gözlerine baktım Murat'ın, yine donuk ve geceden karanlık tonuna bürünmüş bakışlar atarken yine ötekileştiğimi haykırıyordu içime.

Yattığım yataktan doğruldum usulca kalbimin ve aklımın savaş verdiği bu durumda ne yapmam gerektiğini bilmiyor ve korkuyordum. Küçük bir çocuk gibi oturup avazım çıktığı kadar ağlamak istiyordum. Bile isteye ağlamak ister miydi insan hiç? Ama istiyordum işte..

Aniden sırtını döndü ve çıkıp gitti sevgisine üşüdüğüm adam.

Yine hüzün yine pişmanlık yükledi omuzlarıma.

Murat'ın çıkması ile kendimi yatağa bıraktım tekrar. Görmem bulanıklaştığında anlamıştım ağladığımı.

Ne kadar süre geçti bilmiyordum. Çalınan kapının ardından araladım gözlerimi. Mukaddes hala içeriye girdiğinde yataktan kalktım. Bir tuhaflık sezdim bakışlarında..

-Kusura bakma kızım kaç kere çaldım en sonunda içeriye girdim. Saatte epey geç olunca merak ettim.

Demek o yüzden di mahcubiyeti.

-İyi yaptım hala.

Ardından gözlerimi duvarda ki saate sabitledim. Öğle vaktinin çıkmasına bir saatten az kalmıştı. Bu kadar uyumuş olmama şaşırsamda yaşanılanlar aklıma geldiğinde ruhumun bitkin düştüğünü anladım.
Sana kahvaltı hazırlayayım Murat'ta yemeden çıktı zaten .

-Zahmet etme Mukaddes hala öğle namazım geçiyor ben namazımı eda edeyim açta değilim zaten.

-Ne zahmeti kızım sen kıl namazını in aşşağıya..

Mukaddes halanın tavrı ele veriyordu kendisini. Duymuş bizi, sesinden bakışlarında ki mahcubiyetten belliydi. "Oysa senin bir sucum yok ki hala" diyemedim. Hafifce başımı sallamakla yetindim.
**
Mukaddes hala aşşağıya indiğimde güler yüzüyle selamlamıştı beni. Sıcacık gülümsemesi annemin kokusunu burnuma getirmiş direğini adeta sızım sızım sızlatmıştı. Zorlada olsa bir iki lokma yiyebilmiştim.
Zaman geçmiyor, gözümün önüne sabahın görüntülerini seriyordu. Mervede Muratta evde yoktu. Aklım gönlüme binbir darbe indiriyor ve ben sadece beklemekle yetiniyordum.
Birde dudaklarımda sahte bir tebessüm benliğime vurduğum en büyük darbe idi.. Şimdiye kadar hislerimle hareket etmiş nasılsam öyle davranmıştım.Ama şimdi yüzümü asıp Mukaddes halayı üzmek istemiyor olmam kendime olan ihanetime alkış tutmam gerekirdi. O bir anne idi. Cennetin kapısı yeryüzünün mükafatı idi.
**
Ay ışığı pencereden içeriye süzerken derin bir ah çekmiştim içime. Gök yüzü Yaradanın kusursuz nizamını gözler önüne seriyor ve biz kullar sığınacak liman aramaktan vazgeçmiyorduk. Oysa ki en büyük ve en güzel liman Dua idi bizler için. Ama zaman zaman düştüğümüz gaflet çamuru içine çektikce çekiyor ve o limanı unutturuyordu bize..

Bir Avuç Aşk #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin