Dört duvar ardına sıkışmış Ömrüme, Bir kibrit çak yüreğinle.
Öyle tuhaf bir duygudur ki sevmek. En çok sevdiğine kızar en çok onu düşünür ve onsuz alacağın nefeslerin olmasın istersin. Her saniyen huzurlu geçmesede, tek bir huzur unutturur sana geçmişi.
Sıkıca sarmalandığım kolların arasında hissettiğim huzur gibi. Gözlerim ara ara kayarken Murat'ın çehresine yüzüme yayılan tebessüm gibi. Kokusu işgal etmişgen ciğerlerimi, hızlanan kalp atışım gibi.
Evlendiğim günden bu yana bu kadar huzurlu uyandığım bir başka günüm olmamıştı. Öylesine özel hissettiriyordu ki.
Ne olduğunu anlayamıyor kesik kesik zihnimde dolanıyordu dün gece. En son Murat'ın bana sarıldığını anımsıyordum. Sonrası ise kollarında uyanışımla son bulmuştu.
Murat'ın kıpırdanması üzerine gözlerimi yumum uyanmamışım gibi davranmaya çalıştım. Onu izlediğimi fark etmesi beni fazlası ile gerer ve utandırırdı.
İlk önce boynumun altından yavaşca çekilen kol ve sonrasında yatağın boşalan sağ yanı, yüreğime yükledi tekrar bütün acıları.
Benim onu seyrettiğim gibi seyretmemişti beni. Huzurlu bile hissetmemişti belki de, Ve kokumu çekmemişti derince içine. Eline aldığı hayali bir hançerle boydan boya çizmişti yine, yeniden umutlarımı..
İnsan sevdiğine bu kadar yakın iken, neden yüreğine dokunamazdı ki..!
**
Yeşil vadilere, uzun ırmaklara konumlandırdım zihnimi. Yalnızlığın kaçıncı evresinde olduğumu bilmeden, ellerimle kazımaya başladım. Ben bu hissi hiç sevmedim. Dizlerimi karnıma çekip kollarımla gövdemi sarmaladım. Tükendiğini düşündüğüm nefesimi zoraki bir halde daha da çok içime çektim. Gözlerimi sıkı sıkıya yumup, anlam veremediğim hayatımı bir nebzede olsa anlayabilmeyi istedim.
Sırtımı yatak başlığına yaslayıp batan forjepleri umursamadan alfığım nefesi dışarıya püskürttüm.
Kedilerin çıkardığı sesler ile gözleri açıp onların olduğu bölüme çevirdim.
Dünyadan bir haber birbirleri ile oynamaları en azından birilerinin keyfi yerinde deyip tebessüm etmeme olanak sağladı.
Hayat böyleydi.Aslında her halimize şükretmemiz gerekirken biz insanoğlu hep daha fazlasını ister ve yetinmeyi bilmezdik. Ama benim hüznüm maddi boyuta yada Rabbimin bana bahş ettiği vücuduma değildi. Binlerce kez şükürler olsun ki elllerim ayaklarım tüm azalarım sağlıklıydı ve ben bu vesile ile daha iyi bir şekilde ibadetlerini yerine getirmeye çalışıyordum.
Ruhum boşluğunu bu ibadetlerim sayesinde doldururken insani duygularımı keşfetmem ile hüznümüde engelleyemiyordum.
Sevgiye üşüyordum..!
Peygamber efendimizin eşi H.z Hatice ile olan muhabbetine hasretle imreniyor. H.z Aişe ile olan sevgisini bir tutam dahi olsa eşimle tadmak istiyordum.
Benim kederim yalnızca kendim için değildi. Murat'ın bataklık yollardan vazgeçmeyişi de yüreğimi dağlıyordu.
Ellerimi semaya kaldırıp derdimi her daim koşulsuz dinyene Rabbime sığındım.
"Kalplerimize inşirah ferahlığı ver, evimizi cennet bahçelerinden eyle ve nefslerimizin köleleri olmaktan bizleri muhafaza eyle. Eşimi tövbe kapısına ulaştır kalbinin pasını silip huzura erdir Ya Rabbim..! Amin."
Semayı saran ezan sesi ile yerimden doğruldum. Rabbimin huzuruna çıkmak için seccademi kıbleye çevirdim ve namazımı eda ettim.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Avuç Aşk #Wattys2017
Espiritual#Spirütüelde 13 "Neden ağlıyorsun, seninde mi çocuğun ölecek?" Dedi gözlerini kırpıştırarak küçük Dilruba. Ne de kolay söylemişti yan tarafında uzanan kadına. Kadın, ölmenin anlamından bir haber olan küçüğe çevirdi yaşlı bakışlarını.. Ve devam ett...