Selam arkadaşlar! Oldukça uzun bir aradan sonra merhaba. Aralık ayından beri kendimce halletmem gereken çok şeyle uğraştım, dolayısıyla yazmaya pek vakit ayıramadım ve bunun için hepinizden samimiyetle özür diliyorum. Önümüzdeki bir buçuk ay nispeten daha rahat olacağım, o yüzden daha düzenli yazabilmeyi umuyorum ama işler planladığım gibi gitmezse diye şimdiden anlayışınıza sığınıyorum. Öptüm!
Amber
Dudakları çeneme, oradan boynuma kaydı. Kapalı gözkapaklarımda ışıklar çakarken inlememek için dudağımı dişledim. Bir an sonra nazik öpüşü, dişlerimin arasına kıstırdığım dudağımı buldu, bir kelebeğin kanat çırpışı kadar hafif olan öpüşü karşısında bütün tüylerim ürperirken gözlerimi açtım. Bir nefeslik geri çekildiğinde göz göze geldik, gözlerinin koyu perdesinde her şey anlam buluyordu, geçmiş, bugün, gelecek...
Bu noktaya nasıl geldiğimizi düşünürken öpüşüne karşılık verdim. Esir edici öpüşünden, tenime sürtünen teninden başka bir şeyler düşünmek çok zordu. Dudakları aralandığında, sıcak nefesi nefesime karıştığında bu sefer iniltimin gırtlağımdan yükselmesini engelleyemedim. Hislerim o kadar yoğundu ki en küçük hareketlerde bedenim ona her şeyiyle cevap veriyordu.
Bir gün önce. Bir günde olan onca şeyi düşünmek garipti ama yirmi dört saat, hayatınızın değişmesine yetiyordu işte bazen.
Bir gün önce, yani dün, Hawk'tan ayrılışımın üzerinden bir ay geçmişken ve ben işten çıkmak için bilgisayarımı kapatmaya hazırlanırken mail kutuma bir mesaj düşmüştü. Artık bir yazar olduğum için, dergiye gelen benimle ilgili mailler bana yönlendiriliyordu. Maili açarken üzerine çok düşünmemiştim, ilk köşenin yayınlanmasının ardından gelen dertleşme mektupları düzenli bir artış göstermeye başlamıştı. Niyetim yazıya sadece göz gezdirip eğer tutmaya değer bir şey değilse silmekti ama ilk satırla birlikte donakalmıştım.
"Bu gerçekten çok zor.
Öncelikle, hislerini kelimelere dökmek konusunda iyi biri olmadım hiçbir zaman ama şimdi bundan başka çıkar yol bulamıyorum.
Bir kadına aşığım,"
Bu noktayı okurken kalbim hızlandı çünkü nedense bu satırların bir erkek elinden çıktığını hissetmiştim ve bu, bir erkekten aldığım ilk dertleşme mektubu olabilirdi.
"...ve bu öyle bir aşk ki, geçmişime dönüp baktığımda hatırlamaya değer gördüğüm anların hepsinde onun yüzü öne çıkıyor. İlk tanıştığımız zamanlarda onu narin bir çiçek gibi görürdüm oysa gidişinden sonra şunu fark ettim; o asla narin olmadı. Daha çok bir sarmaşık gibiydi, küçücük bir kökten büyüyüp bütün benliğimi esir aldı. Uzun zaman önce ayrıldık, ikimizin de başka hayatlar kurmasına yetecek kadar uzun hem de..."
Satırları okurken kalp atışlarım da sabit bir ivmeyle hızlanmaya devam ediyordu ama bu sefer sebebi satırları yazan kişinin erkek olması değildi. Bunun çok uzak bir ihtimal olduğunu biliyordum ama yine de...
"...ve ben, bugüne kadar verdiği bütün kararların arkasında duran biri oldum. Uyandığım her günde verdiğime yeni baştan pişman olduğum tek karar, onun gitmesine izin verme kararım. Çünkü onun gitmesine izin verdim ve o şimdi başka biriyle. Onu başka biriyle görmek bir kenarda dursun, başka biriyle hayal etmek bile kıskançlıktan şakaklarımın zonklamasına sebep oluyor. Buna hakkım yok, olmadığını biliyorum ama kıskançlık hissi medeniyet yüzü görmemiş bir yabani gibi ve bundan nefret ediyorum. Onun başkasıyla olmasından, bu konuda bir şey yapamamaktan, onun başkasıyla olmasının bana hissettirdiği bütün bu şeylerden. Biz ayrılalı çok uzun zaman oldu ama o sarmaşık hala aynı yerde duruyor.