Senelerdir fark etmeden mecburiyetler biriktirdim,
Kopamadım hiç birinden kimse kırılmasın istedim,
Üzerine eklendikçe daha da zor geldi tüm yükler..***
Meysa'dan
Alarm sesiyle rüyalarımdan kopup gözlerimi açtım.Uykusuzluktan bunu beceremeyip bir kaç kez tekrar ettim.Erken yatmıştım ama gece yarısı geçtikten sonra anca uyuyabilmiştim.Sonunda gözlerimi açık tutabildiğimde telefonumun alarmı bir kez daha çaldı.Kendi kendime söylenerek yataktan kalkıp banyoya gittim.Alarmı bilerek kapatmamıştım.Sinir olmuştum çünkü.Ve hayır bu garip değil herkes alarma gıcık olabilir.Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra dişlerimi fırçalayıp yüzümü sabunla yıkadım.Soğuk suyla iyice kendime geldiğimde hala telefonumun sesi geliyordu.Pekala Meysa onu kapatman gerek kendi kendine kapanamaz.
Üniformamı giydikten sonra saçlarımı tarayıp elektriklenmemesi için kullandığım sprayden sıktım.Yeterince taradığıma kanaat getirince tarağın üzerinde ki saçları temizleyip yerine koydum.Büyük fiyonklu lacivert bandanayı takıp aynı renkteki deri babetleri çıkarıp giyindim.Beyaz çantamı akşamdan hazırlamıştım zaten.Çantamı ve şarja takmayı unuttuğumdan şimdiden bataryası yarım olan telefonumu alıp odamdan çıktım.Dün ben yatarken Mert daha gelmemişti.Merdivenlerin sonuna geldiğimde Didem'i elinde bir tabakla yemek salonuna girerken görünce Mert'in gece geldiğini anladım.Çantamı girişe koyup bende içeri girdim.Mert her zaman ki yerinde oturmuş bir şeyler atıştırıyordu.
"Günaydın ağabey." dedim yanına geçerken.Bana dönüp gülümsedi.Ayağa kalkıp tek koluyla başımı tutup göğsüne yasladı.Saçımı öptükten sonra eliyle karıştırdı.
"Sanada günaydın uykucu kardeşim benim." Onun keyifli sesine homurdanarak kolunun arasından çıktım.Daha demin ne kadar taradım ben bu saçı..Ama ne yaparsın işte.
"Çok sağol yani bende saçımda bir şeyler eksik diyordum.Sen dağıtınca tam oldu." dedim sitem ederek.Bir yandanda düzeltmeye çalışıyordum.
"Önemli değil canımın içi.Görevimiz sayılır." Bunu derken o kadar büyük bir gülümseme dudaklarında vardı ki iki yanağında ki gamzesi birer çukur olmuştu.Huysuz bakmaya çalışsamda onun bu keyifli hali fazlasıyla hoşuma gittiğinden kendimi sıkmayı bırakıp gülümsedim.Dün hakkında bir şey demeyecektim.Hatırlatıpta onu üzemezdim.O konuşmak istediğinde gelirdi ve konuşurduk.Ağabeyimi tanıyorum.Benden çok çok daha fazla kırılgan ve saman alevi bir öfkeyi damarlarında taşıyan ağabeyimi tanıyorum.
Çayıma şeker attıktan sonra bir yudum alıp düşünüyorum.Annemi ve babamı.Hiç bir suretle açıklaması olmayan bu annelik ve babalıktan çok uzak davranışlarını.Kilometrelerce uzaktan Mert'in üzerinde bıraktıkları bu lanet negatif etkiyi..Şimdiye kadar onlara tek bir kez bile benimle ilgilenmedikleri için kızmadım.Ebeveyn ilgisi benim için çokta önemli veya kutsal bir şey değildi.Kaldı ki doğduğumdan beri yanımda olan böylesine sevmeyi seven bir ağabeyim varken görünmezliklerini hiç hissetmemiştim.Ama Mert öyle değildi.Onun bir ağabeyi yoktu.Ve doğduğundan beri hep yanlızmış.Babam yapım aşamasından annem ise doğum aşamasından sonra hiç bir şey yapmamak için sözleşmişler sanki.Sonra sanki anne-baba olmayı çok becerebilmişler gibi beni yapmışlar.Çirkin bir kelime oldu ama işin özü bu değil mi ? Her neyse abim iki buçuk yaşına yakınken doğmuşum ve ağabeyim eksik parçasını bulmuş.Mert'ten dayak yediğimi hiç hatırlamıyorum.Beni ağlattığını veya kıslandığınıda.Gerçi kıskanılacak bir atmosferde olmamış zaten.Tek hatırladığım daima yanımda olduğu ve hayatımı kolaylaştırdığıydı.Tüm bunları düşündüğümde kendini ne kadar ağır bir yükün altına soktuğunu anlıyorum.Anlıyorum ve vicdan azabı çekiyorum.Benim baskı dediğim şey onun için bir görev.Sevgiyle üstlendiği bir görev..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanatlarım Var Ruhumda
Teen Fiction♡ ♡ ♡ Bana öyle bakma, anlayacaklar.. İkimize karşı bu dünya, Bizi anlamayacaklar.. Bir aşk ne kadar gizli yaşanabilir ki.. ♡ ♡ ♡ ♥ ♥ ♥ #hayriyeerdoğan