"Hayır yüzde yüz eminim sonunda adam ölüyor."
Baekhyun'un elime tutuşturduğu mandalinaların hepsini ağzıma atmadan önce konuştum. "Aptal olma Baek, yaşadığı oldukça açık." Ağzım dolu olduğu için boğuk bir şekilde devam ettim sözlerime. "Üstelik adam cehennemde olduğunu belirtiyor ve kitap boyu dünyayı cehennem olarak gördüğünü söyl-"
Baekhyun ağzıma başka bir mandalina sokarak beni susturduktan sonra konuştu. "Adam kitap boyunca kendinin berbat biri olduğunu ve cezalandırılması gerektiğini söylüyordu. Ayrıca 'cehennemdeyim' değil 'artık cehennemdeyim' demesi de öldüğünün kanıtı. Dediğin gibi olsa 'hala cehennemdeyim' falan derdi."
Oflayıp oturduğum koltuğa daha çok yayıldım. "Bir kere o bir film repliği, neden sözü değiştirsin ki?" Ağzıma bir mandalina daha tıktığında ona dönüp sinirle konuştum. "Hem neden bana mandalina yediyorsun? Canım sıkkın bile değil."
Kaşlarını çatıp konuştu. "Hasta olma diye yediriyorum. Sağlıklı olman için canın mı sıkkın olmalı senin?"
Omuz silkip bakışlarımı televizyona çevirdim. "Her neyse, sonuçta adam ölmedi."
Odayı kaplayan telefon sesinden dolayı Baekhyun daha yüksek sesle konuştu. "Gerçekten Channie, çok saçma düşünüyorsun. Gayet öldü işte."
Uzanıp Baekhyun'un elinden bir mandalina daha kaptıktan sonra geri çekilmeye üşenip kafamı karnına yasladım. "Çok sığ düşünüyorsun. Ayrıca sen karın kası mı yaptın?"
"Asıl sen saçma bir şekilde basit bir konu hakkında derin düşünmeye çalışıyorsun. Ayrıca evet sevişirken daha çok ağzının suyu aksın diye çabalıyorum."
Kahkaha atıp kafamı geriye atarak yüzüne baktım. "Çabalamana gerek yok ki brokolim."
Ben-egodan-oluşuyorum gülüşlerinden birini takınıp eğilerek dudaklarını dudaklarıma sürterek ve nefesini vererek konuştu. "Görmeden karar verme Channie."
Kafamı kaldırıp dudaklarımızı birleştirirken Baekhyun'u omuzlarından tuttuğum gibi altıma aldım. Baekhyun elindeki mandalinaları yere atarken boşta kalan ellerini kalçalarıma getirip sıktığında ağzına doğru inledim ve bu Baekhyun'un gülmesine sebep oldu. Dilimi ağzına ittiğimde ve o emmeye başladığında sanırım telefon dördüncü kez çalmaya başlamıştı.
Baekhyun'un alt dudağını emip bir yandan da dişlerken ellerimi tişörtünden içeriye sokmuş karnında dolaştırıyordum. Baekhyun dudaklarımızı ayırdı ve kafasını yana yatırarak dudaklarını kulağıma getirip fısıldadı. "Bakmayacak mısın artık?"
Dilini kulağımda hissedince hızla kendimi geri çekip Baekhyun'un tişörtünü eteklerinden tutarak havaya kaldırdım. "Vay canına." Anın verdiği hislerle o an karın kasları dünyanın en seksi şeyiymiş gibi görünmüştü gözüme. Belki de zaten öylelerdi, bilemem. "Ne zaman yaptın sen bunları?"
"İş yerindeki spor salonunda takılıyorum birkaç haftadır öğle araları." Gözlerimle ve ellerimle dokunmak beni tatmin etmemiş, Baekhyun'u tekrar koltuğa uzandırarak dudaklarımı da üzerinde gezdirmeye başlamıştım. Pekala, gerçekten ağzımın suyu akmıştı. Dilimle çizgileri takip ederken tekrar çalan telefonda kafamı kaldırıp derin bir nefes aldım.
Baekhyun da doğrulurken gözlerini devirdi. "Sanırım açmamız gerek artık."
Altımda oluşmaya başlamış şişkinlik yürümemi zorlaştırırken mutfaktan telefonumu alıp tekrar kendimi koltuğa attım ve bu sefer Baekhyun gelip kafasını karnıma yasladı. Görüntülü konuşma isteğine baktığımda arayanı görmemle gözlerim irileşti. "Baek! Bak bi bana düzgün müyüm? Kalk kalk toparlan sen de!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ocean [bbh+pcy]
Fiksi PenggemarBroccoli kitabının devamıdır. Arada mesajlaşırlar, arada paylaşım yaparlar, arada düz yazı olur... ama hep Chanyeol ve Baekhyun olur. 𝚌𝚘𝚟𝚎𝚛 𝚊𝚛𝚝: 𝚘𝚝𝚝𝚘 𝚍𝚒𝚡 - 𝚙𝚛𝚊𝚐𝚎𝚛𝚜𝚝𝚛𝚊𝚜𝚜𝚎 •𝚓𝚊𝚗𝚞𝚊𝚛𝚢, 𝟸𝟶𝟷𝟾•