O-51 (final)

1.1K 151 136
                                    

"Baba, bana masal anlatır mısın?"

"Bebeğim, bebek misin sen, ne masalı. Git de uyu hadi." Eun'un isteğini reddettiğimde dudaklarını büzmesi bile anında pişman olmama yetmişti. Üzüldüğünde ısırarak sevilesi bir köpek yavrusuna benzese de kıyamıyordum üzgün üzgün bakmasına.

"Uyuyamıyorum baba. Kaç kere denedim, gözlerimi kapatıyorum ama sonra geri açılıyorlar."

Ben de Eun gibi dudaklarımı büzdüm ve kollarımı açtım, Eun bir saniye bile düşünmeden hızlıca yatağa tırmandı ve kollarımın arasına girdi. "Kahramanlar gibi kokan babacığım."

Poposuna vurup "Yağ çekme!" diye söylendiğimde ikimiz de kıkırdadık. Kapı açılıp Chanyeol odaya girdiğinde Eun heyecanla ona döndü. "Babam bana masal anlatacak, sen de dinle hadi!"

"Rezil bir seçim Eunnie, benden istemeliydin, ama madem bir kere anlaştınız, dinleyelim bari."

Chanyeol'un kafasına yandaki kendi yastığını fırlattığımda havada yakalayıp gülerek o da yatağa girdi. Eun'un saçlarını karıştırırken eğilip benimkilere de öpücük kondurmuştu. Chanyeol da yatağa uzandığında ve Eun ikimizin arasında rahat bir pozisyon bulup bana doğru dönerek uzandığında boğazımı temizledim.

"Bu prens ve yakışıklı devin hikayesi." Eun kıkırdasa da bir şey demediğinde hikayemi anlatmaya başladım. "Uzak, upuzak bir diyarda yakışıklı bir prens yaşarmış. Bu prens arkadaşlarıyla ve ailesiyle oldukça mutluymuş. Fakat her zaman bu mutluluğun içinde bir şeylerin eksikliğini hisseder, sonra da kendini şımarık biri olduğunu düşünerek sustururmuş. Bunca mutluluk arasında hala bir şeyleri aramanın aç gözlülük olduğunu düşünür, bu hissi asla sorgulamazmış. Ansızın bir gün çamaşır makinesinden bir parşömen çıkmış."

Eun tekrar kıkırdadığında bu sefer sözümü kesmişti. "Ne işi var çamaşır makinesinin sarayda baba ya?" Chanyeol'da Eun'a katılıp kahkaha attığında gözlerimi devirdim.

"Tamam, kuş olsun o zaman." İkisinden de onay dolu bir sessizlik kazandığımda devam ettim. "Ansızın bir gün penceresinden içeriye bir kuş gelmiş ve ona gagasındaki parşömeni bırakıp gitmiş. Prens parşömeni açtığında kendisiyle konuşmak isteyen sevimli birinden olduğunu anlamış ve ona cevap yazıp yine bir kuşla geri göndermiş. Bu mektuplaşmalar uzun süre devam etmiş ve öyle bir aşamaya gelmişler ki, prens geceleri sabah olsun da bu gizemli kişi bana mektup yollasın diye düşünür olmuş. Ayrıca prens henüz farkında değilmiş fakat hayatında hissettiği boşluğu artık eskisi kadar hissetmez olmuş.

"Sonra bir gün prens mektupları kimden aldığını öğrenmiş: bu gizemli kişi yakışıklı mı yakışıklı bir devmiş. Prens mutlulukla gidip devle konuşmuş ve ona çok bağlandığını, her zaman hayatında olmasını istediğini söylemiş, dev de mutlulukla kabul etmiş çünkü zaten yıllardır prense aşıkmış. Çevresindeki çoğu kişi bir prens ve bir devin asla birlikte olamayacağını söyleyip ilişkilerine iğrenç gözüyle bakıyormuş. Yine de prens de dev de onları asla dinlememiş ve birlikte olmaya devam etmişler. Prens hayatının en mutlu günlerini yaşıyormuş, artık hayatı dört dörtlükmüş, hiçbir şeyin eksikliğini çekmiyormuş. Sevimli devi prensi sevgisiyle sarmalayarak dünyanın en mutlu insanı yapıyormuş. Dev ise yıllardır kurduğu hayalin gerçek olmasının verdiği mutluluk sarhoşluğuyla mest oluyormuş.

"Fakat devin açısından bir sorun varmış: içindeki huzursuzluğun çığlıklarını asla dindiremiyormuş. Hep bir tarafı bir gün prensle ayrılacağını, yeniden yalnız kalacağını söyleyip duruyormuş. Dev de bunlara bir son vermek için prense gitmiş ve onunla evlenmesini istemiş. Prens mutluluktan ağlayarak teklifi kabul etmiş ve muhteşem bir düğünle hayatlarını birleştirmişler."

Bakışlarımı tavandan çekip Chanyeol'a çevirdiğimde dolmuş gözleriyle beni seyrettiğini gördüm. Ona ufak bir tebessüm verip hikayeme devam ettim.

"Daha sonra iki kişilik mutlu ailelerine ufak birini daha eklemek isteyip baykuşlardan bebek istemişler fakat baykuşlar kör oldukları için onlara bebek yerine ufak bir canavar getirmiş." Chanyeol ağladı ağlayacak sesiyle ufak bir kahkaha attı. "Bu minik canavarı ikisi de o kadar çok sevmiş ki, ondan asla vazgeçememişler. Yakışıklı prens, yakışıklı dev ve minik canavar hayatlarının sonlarına kadar mutlu yaşamışlar."

Bakışlarımı başını göğsüme gömmüş mışıl mışıl uyuyan Eun'a çevirdiğimde yüzümdeki gülümseme daha da arttı. Eğilip minik canavarımın saçlarına ufak bir öpücük kondurdum ve yakışıklı devime çevirdim bu sefer bakışlarımı.

"Baek," Hmladığımda elini uzatıp saçlarımı okşadı. "Berbat bir hikaye anlatıcısısın." İkimiz de kıkırdadık. Chanyeol yavaşça uzandığı yerden doğrulup bana doğru eğildi ve dudaklarıma ufak, sessiz ama duygu yüklü bir öpücük kondurdu. "Yine de seni seviyorum minik prensim."

Gözlerine parıldayan gözlerimle bakıp hafif yükselerek bu sefer ben öptüm kısaca dudaklarını. "Ben de seni seviyorum yakışıklı devim."

Chanyeol huzurlu bir gülümsemeyle geri yatağa yatıp kollarını Eun'a dolayıp bacağını da benim bacağıma sardığında mırıldandı. "Ben minik ailemi dünyadaki tüm brokolilerden daha fazla seviyorum."

ocean [bbh+pcy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin