•15•

3.9K 238 160
                                    

"Benjamin demek."

Wade dakikaların ardından gözlerini yoldan ayırmazken sadece bunu söylemişti.

Harry, hastanede çıkışını yapmak için Peter'ın tam adını söylerken onun arkasında diğerleriyle bekleyen Wade bunu duymuştu.

Peter bakışlarını cama çevirirken sıkıntıyla bir iç çekti.

"Sadece Peter."

Wade kafasını; ah hayır, bundan kurtulamazsın der gibi sallarken sırıtıyordu.

Hastanenin ardından Harry eve giderken Peter'ı da götürmek istemişti ama Wade onu kendi arabasına çekiştirince karşı çıkmamış ve oradan uzaklaşmıştı.
Weasel'ı bıraktıktan sonra, ki yolculuk sırasında garip bir sessizlik hakimdi, Wade kendi evine sürmeye başladı.

Evin garajına girerlerken Peter emniyet kemerini çıkardı ve ardından arabadan indi. Midesinde rahatsız edici bir his vardı ve açlığın da yardımcı olduğu söylenemezdi.

Yukarı çıkıp salona girdiğinde arkasından gelen Wade ona bir anda sarıldığında Peter şaşırdı, Wade bir süre öylece kaldı. Sonunda ondan ayrıldığındaysa bir parmağını genç adama doğrultmuştu.

"Bir daha asla,"

Sesi biraz yükseldi.

"Asla böyle bir aptallık yapmıyorsun."

Peter'ı kısaca süzdü, tekrar gözleri buluştuğunda Peter sessizce yutkundu, onun bakışları altında ezildi.

"Yoksa ben seni bayıltmasını bilirim."

Peter ne diyeceğini bilemez bir şekilde ayakta dikilirken Wade'in sert yüzüne bön bön bakmaktan başka bir şey yapamıyordu.

Peter artık iyiydi, yani Wade endişe aşamasını çoktan geçmiş, içinde genç adamın yaptığı şey yüzünden oluşan öfke kalmıştı.

Wade mutfakta buzdolabına yönelirken konuştu,

"Aç mısın?"

Peter sadece kafasını salladı ve taburelerden birine oturdu.

Wade hala Peter'a bakmazken dolaptan hindi ve kremayı çıkardı. Hindi parçalarını dilimlerken bıçağın altında tahta dahil ne varsa en küçük tanesine kadar parçalamak ister gibi sertçe bastırıyordu.

Peter'a kızgındı, hem de çok. Bunu ona o kadar yansıtmak istemiyordu fakat biraz daha dişlerini sıkarsa çenesini kırabilirdi.

Dilimlediği hindileri yağladığı tavaya attı ve ardından tezgaha kalçasını yaslayarak kollarını kavuşturdu ve Peter'a baktı.
Peter gözlerinin içine bakarak ona yavru köpek bakışları atarken
-bunu bilerek yapmıyordu-
Wade mırıldandı.

"Şöyle bakmayı kes. Sana sinirli olmam ve tavır koymam falan gerekiyor."

Peter anlamaz bir şekilde kaşlarını çattı.

"Nasıl bakıyorum ki?"

"Sevgililer günü hediyesi olarak verilmiş de bir hafta sonra sokağa atılmış yavru bir köpek gibi."

Genç adam bakışlarını ondan kaçırdı ve kafasını eğdi.

Wade tekrar tezgaha döndü ve pişmiş hindilerin üstüne kremayı döktükten sonra biraz baharat ekledi. Bir-iki dakika karıştırdıktan sonra onu tabağa koydu ve bir çatalla Peter'ın önüne bıraktı.

Genç adam tabağındakileri yemeye başlarken gözleri mutfaktan çıkan Wade'e döndü.

"Sen yemiyor musun?"

Bound To YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin