•55•

2.7K 129 168
                                    

«»«»«»
Don't wanna call you in the nighttime
Don't wanna give you all my pieces
Don't wanna hand you all my trouble
Don't wanna give you all my demons
You'll have to watch me struggle
From several rooms away
But tonight I'll need you to stay
«»«»«»

Kendini aşağıya bıraktığı sırada iri yapılı adam elindekini genç adama fırlatmak üzereydi, Peter gözlerini yumarken sert bir şekilde yere düştü. Hala tamamen iyileşmemiş dizinde keskin bir acı hissederken acıyla bağırdı, büyük çalılıklar ve çiçeklerle donatılmış bahçede gözlerini gezdirdi fakat acıdan dolan gözleri yüzünden görüşü net değildi. Adamlardan biri pencereden aşağıya baktı ve diğerlerine bahçeye inmelerini bağırdıktan sonra oradan ayrıldı.

Dizi yüzünden ayağa kalkamayacağı belliydi, yine de denedi ve ayakları üzerinde doğrulmaya çalıştığında bu sefer çok daha keskin bir acıyla bağırdı. Eli refleksle tekrar bacağına giderken, dizinin hemen üzerindeki şeyle duraksadı. Yaşlı gözleri oraya inerken korkuyla açıldılar; dizinin üstüne, baldırına saplanan siyah bıçağa baktı.

"Hayır, hayır, hayır."

...
Genç adam nefes nefese uyandığında alnında oluşan ter damlalarını elinin tersi ile sildi, ardından kalın pantolon kumaşının üzerinden bile hissedilebilen kabarık yara izine dokundu ve acısını dindirmek adına ovaladı. Yara kapanmış olabilirdi, yine de bu kadar derin yaralarda hücreler yaranın üst kısmını dış etkenlerden korunmak adına sadece orayı kapatmaya uğraşır ve alt kısmı açık bir halde bırakırdı, bu şekilde alt kısmın iyileşmesi zorlaşırken süreç aylar alırdı ve bu sırada zaman zaman yara izinin rengi koyulaşır, kaşınır ve can yakardı, dikiş ile müdahale edilmiş olsa da bu pek kaçınılabilecek bir şey değildi, hele yaranın sahibinin hareketleri göz önünde bulundurulursa.

Nefesleri düzene girerken gözlerini kırpıştırdı ve doğruldu.

Bu lanet şeyden kurtuldum sanıyordum.

Rosaline'in odasından çıktı ve banyoya doğru ilerledi, alt kattaki televizyonun sesini duyabiliyordu. Kapıyı kapattıktan sonra ellerini lavabonun iki yanına dayayarak başını eğdi ve derin bir nefes aldı. Vücudunun ısınmış ve terden nemlenmiş olduğunu hissediyordu, üzerindeki tişörtü çıkarttı ve klozetin üzerine bıraktıktan sonra aynadaki yansımasına baktı. Çikolata kahvesi gözler karşısındaki yansımanın her bir noktasını inceledi; derisinin deforme olmuş küçük kısımlarını, belirginleşmiş elmacık kemiklerini ve kurumuş dudaklarını. Genişlemiş omuzlarına ve uzamış olduğu belli olan boyuna baktı. Son birkaç ayda aniden büyümüş gibiydi. Oysa hala on yedi yaşındaki çocuktu. Ardından gözler tam karşısını buldu, soğuk ve ifadesiz bakışlar. Sıradan bir on yedi yaşındakinin yaşamadığı şeyler yaşamıştı, tecrübeleri onu akranları kadar çocuk yapmazdı. Sıradan bir on yedi yaşındakinin bakışları bu şekilde olmazdı, en azından olmaması gerekirdi.

Bakışlarını yansımasından kaçırdı ve geri çekilerek sırtını görmek adına döndü, ayna aracılığı ile göz ucuyla oraya baktı. Onu boşvererek yüzünü soğuk su ile yıkadı ve avucuna biraz alarak gövdesine çarptı, buz gibi suyun damlaları sırasıyla karnının aşağısına kadar süzülürken serinlediğini hissetti ve musluğu kapattı, tişörtü giymek yerine eline alarak banyodan çıktı. Saat kaçtı? Uykusunu almış gibi hissediyordu.

"Harry?"

Harry kafasını Rosaline'in bacaklarının üzerine yaslamış, genç kız da sevgilisinin saçlarını okşarken, ikisi de duyduğu sesle bakışlarını televizyondan çekerek yukarı baktı.

Bound To YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin