Hamam

4.7K 124 7
                                    


Sabahın erken saatlerinde kimselere görünmemeye gayret ederek evin kapısını anahtarla açıp içeri girdiğinde evin tamamen boş olmasını beklemiyordu Hilal. Leon'un ardı ardına göreve gitmesi, kendisinin sürekli annesine gidip geliyor olması derken günlerdir birbirlerinin yüzüne hasret kalmışlardı. Arada bir yetimhane-karargah arasında gidip gelen pusulalar da olmasa Hilal'in Leon'dan, Leon'un Hilal'den haberi olmayacaktı.

Evi boş görünce huzursuz oldu Hilal. İyice sarındığı çarşafı çıkardı üzerinden. Terkedilmiş gibi duran salona baktı. Yatak odasına gidip her yerin dağınık olduğunu görünce anladı ki Leon uğramış olsa dahi çok fazla vakit geçiremiyordu burada. Böyle bir dağınıklık Leon'un huyu olmamıştı hiç bir zaman. Genç kadın hayal kırıklığı ile odayı toplamaya başladı. Leon gelmezse bir not yazacak ve geldiği gibi kimseye görünmeden gidecekti.

Yatak odasının zeminine atılmış pantolonları, gömlekleri, yatağın üzerindeki dağınıklığı topladı. Odanın her yerinin düzgün olduğuna emin olduktan sonra mutfağa gitti, kirlenmiş bir kaç parçayı yıkayıp kurulayarak yerine koydu. Son olarak yazı masasına çeki düzen verirken açılan kapının sesiyle irkildi genç kadın. Olduğu yerde hareketsiz bekledi. Leon içeri girene kadar da sesini çıkarmadı.

Üç gündür dur durak bilmeden dayısının verdiği ayak işleri ile uğraşan Leon, nihayet görevlerini tamamlamış, dayısının insaflı tarafına denk gelince bu günlük evine erken gidebileceği için sevinmişti. Evine doğru hızlı adımlarla yürürken, hamama girip günlerdir üzerine yapışan ter, toz ve kirden arınmayı daha sonra da Hilal'i görmeye gitmeyi düşündü. "Keşke Hilal şimdi evde olsaydı" diye geçirdi içinden. Günlerdir görmemişti sevdiği kadını. Yorgunluğunu, keyifsizliğini, bezginliğini tek bir bakışla üzerinden atardı Hilal olsaydı.

Anahtarı kilide sokup çevirdi, Hilal olmadan ona soğuk gelen eve adımını attı. Kapıyı kapatıp içeri doğru ilerlediğinde kapının yanındaki komodinin üzerine bırakılmış çarşafı gördü. Kaşlarını çattı. İçerden gelen yumuşak sesle önce şaşırdı, sonra ağzı kulaklarına vararak gülümsedi.

"Leon?"

Genç kadının tedirgin ve kısık sesle söylediği isim bir şarkı gibi gelmişti adama. Günlerdir özlem duyuyordu sevdiği kadının sesine. Adımlarını hızlandırdı, yazı masasının başındaki Hilal'i gördü ve ona doğru yürüyüp kadını kollarının arasına aldı. Hilal'in hareket etmesine, konuşmasına fırsat vermeden sımsıkı sardı onu, dudaklarını dudaklarıyla buluşturdu. Çölün ortasında günlerce susuz kalmış bir adamın suya hasreti gibi hasretti bu yumuşak dudaklara. Hilal'in üst dudağını içine çekti, onun karşılık vermesine müsaade etmeden alt dudağını da dudakları arasına aldı, emdi. Tekrar üst dudağına uzanıp dilini kadının ağzına ittiğinde ıslak dilleri çarpıştı. Hilal, Leon'un yakasına asılmış, bıraksa düşecekmiş gibi tutunuyordu genç adama. Leon ellerine söz geçiremiyordu o sırada. Başta Hilal'in beline koyduğu eller önce kalçasını sonra bacaklarını bulmuştu. Okşarken kendine bastırdığı kadının yumuşak bedeni ona yaslandığında hemen orada bütün ağırlıklardan kurtulup bir olmak istedi onunla.

Öte yandan Hilal her ne kadar çok fazla özlemiş olsa da Leon'dan gelen kokuya kayıtsız kalamadı daha fazla. İyice üzerine abanan ve dudaklarını hiç bırakmamacasına sömüren ağızdan kurtardı kendini. Leon'un kollarına tutunup uzaklaştı.

"Leon, bu halin ne?"

Hilal'in kendisinden kurtulan dudaklarına bir hamle daha yapan Leon, genç kadının başını geri çekmesi ile istemsizce cevap verdi.

"Ne hali?"

"Üstün, başın, her yerin toz içinde. Sen hayatta bu kadar pis gezmezsin"

"Sen kocana pis mi diyorsun, ne ayıp!"

SınırsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin