Evlilik yemini sonrası Leon'un henüz ev tutmadığı, çiçekçide buluşmaya devam ettikleri dönemdeyiz. Leon hala konakta yaşıyor, Hilal zaten kendi evinde. Sınırsız'ın çıkış noktası evlendikleri gece o kulübede evliliğin tamamlandığı varsayımına dayanıyor, bunu hatırlatmak istedim.
--
Hilal, kendisini çiçekçinin arka tarafında bekleyen Leon'a yürüdü hızla, ona kollarını açan genç adama doğru atıldı. Fakat daha doğru dürüst sarılamadan geri çekildi Leon. Başını diğer tarafa çevirerek iki kez hapşırdı, burnunu çekerek Hilal'e döndüğünde gözleri ve burnu kıpkırmızıydı. Hilal'in endişeli gözleri Leon'un yüzünü incelerken eli alnına gitti.
"Leon, hasta mı oldun yoksa? Dur bakayım ateşin var mı?"
Alnında dolaşan elin serinliği ile gözlerini kapatırken gülümsüyordu genç adam.
"Merak etme bir şeyim yok. Biraz üşüdüm sadece, ondan olmuştur, geçer"
Hilal, yarı kızgın yarı endişeli parlayan gözlerler genç adama baktı. Bu bakışlara gülümseyip genç kadınn yanağını tuttu Leon.
"Zevcem benim için evhamlanıyor öyle mi?"
Hilal'in yüzünü bastırdığı elin sıcaklığı Leon'un rahatsızlığının söylediği kadar önemsiz olmadığına işaretti. Genç kadın o eli alıp avuç içini öptü usulca.
"Evhamlanırım elbet. Burnun, gözlerin kızarmış, ellerin yanıyor, ateşin var ama sen farkında değilsin"
"Ateşim var evet" dedi Leon. Yavaşça sokuldu Hilal'e. Elleri kadının sırtını bulurken konuşmaya devam etti.
"Yanıyorum ama hastalıktan değil"
Hilal'in dudaklarına eğilip ondan pek de masum olmayan bir öpücük çaldığında genç kadın gülümseyerek karşılık verdi adama. Avuçları arasına aldığı yanaklar hala yanıyordu lakin bu kez o kadar sıcak gelmemişti Hilal'e. Zira kendi elleri de tüm vücudu gibi sıcacıktı Leon'u öperken.
Öpülmekten şişmiş ve kızarmış dudakları ayrıldığında sırtını okşayan ellerin kalçasına indiğini fark etti Hilal. O da kollarını Leon'un beline saracaktı ki Leon yine arkasını dönüp hapşırdı bir kaç kez.
"Leon şifayı kapmışsın sen. İyice terlemen, dinlenmen lazım"
"Nasıl terleyeceğim?" dedi Leon çapkın bir gülüşle sırnaşarak, "Var mı bildiğin bir yol?"
"Aklın fikrin onda" dedi Hilal cilveli bir şekilde gülerek.
"Senin değil mi?"
"Belki öyledir, belki de değildir" diye cevap verdi Hilal.
"Hımm... Nasıl anlayabiliriz acaba?"
Leon, tekrar Hilal'in dudaklarına eğildi. Kadının üst dudağını dudaklarının arasına aldığında bulduğu karşılık beline sarılan kollar ve bedenine yaslanan beden oldu. Genç adam, artan bir istekle öpücüğün boyutunu değiştirip kadını arkasındaki duvara doğru geriletirken nefes almakta zorlandığını fark edip geri çekildi tekrar. Hilal, birden bire ayrılan adama bakıp hayal kırıklığı ve endişeyle ile karışık baktı adama.
"Keşke hala hastanede çalışıyor olsaydım. Bir iki gün yatsan yeterdi, bakardım sana. "
"Yine bakarsın"
"Keşke" dedi Hilal, Leon'un çenesine bir öpücük kondurarak. Genç adam gözlerini kapatıp kızaran burnunu çekerken Hilal, adamın belindeki ellerini tuttu.
"Gidip iyice dinlen, olur mu? Üzerini iyice ört, bir güzel terle. Söyle evdekilere sana sıcak çorba, ıhlamur yapsınlar. Sakın içmemezlik etme. Tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız
FanfictionAy ışığı ve yıldızlar şahit oldu verdikleri sözlere. Kalpleri ve ruhları gibi bedenleri de bir olmuştu artık. Yeni bir ortak noktaları vardı. Leon Hilal'e, Hilal Leon'a asla doymayacaktı.