Kalabalık davet salonunda mavi elbisesi ile etrafı süzen Hilal, gözleri yine aynı kadına takılınca kaşlarını çattı. Yüzünü tam göremediği için emin olamıyordu, bir kere arkasını dönse Leon ile konuşan kadının düşündüğü kişi olup olmadığını görecekti.
Yunan konağındaki davete tüm aile katılmışlardı bu kez. Yakup yetimhanede telgrafın başındayken Yıldız ve Hilal'in oralarda olmamasını sağlamak için Cevdet özellikle almıştı onları yanına. Yıldız'ın zaten umrunda değildi ya, Hilal'in tek geliş nedeni Leon'du, zaten başka ne olabilirdi ki?
Fakat genç kadın içeri girdiğinde Leon'u bir kadınla konuşurken görmeyi de beklemiyordu. Üstelik kadını daha önce de görmüş gibiydi ama emin olamıyordu. Leon'un tavırları rahatsız görünse de kadının kahkahaları duyuluyordu bazen. Yanlarında başka bir subay daha vardı, erkekler hafifçe tebessüm ederken kadının sesli gülmesi bir şeyleri aşikar ediyordu aslında.
Kadın salona göz gezdirmek için arkasını döndüğünde şüphelerinde haklı olduğunu fark etti Hilal. O sinemada Leon'un yanında gördüğü, postanede çalışan kadındı bu. Buraya ne vesileyle gelmişti bilmiyordu ama geldiği gibi Leon'u bulduğu yeterince açıktı.
Leon, Hilal'in geleceğini düşünmediğinden keyifsizdi lakin General Cevdet'in ailesiyle geldiğini anlayınca göz ucuyla onun da aralarında olup olmadığını anlamak için baktığında gözleri etrafı tarayan kadını fark etti. O vakte kadar ifadesiz olan yüzü şimdi gülümsüyordu. Bunu kendisinin söylediği şeyler sayesinde olduğunu zanneden Sofia genç adamın koluna dokundu.
"Nihayet seni güldürmeyi başardım Leon" dedi gözlerini süzerek.
Leon, kolunu kurtarırken nezaketi elden bırakmadan cevapladı.
"Özür dilerim, bir arkadaşımı gördüm, ona selam vermem gerekiyor"
Sofia'nın yüzü düşerken yanındaki diğer subaya baktı. Subay ne olduğunu anlamamış bir şekilde ona kolunu uzattı.
"Hadi gel Sofia, seni General ile de tanıştırayım"
Genç subay ve kadın, Filipos'un yanına giderken Leon da Hilal ile göz göze gelmeye çalışıyordu. Hilal, ablasının yanında durmuş, çatık kaşlarla kadını takip ediyor, gözlerini bir an bile ayırmıyordu ondan. Evliliklerini bütün karargahın öğrenmemiş olması imkansızdı. Gerçi bunu komik bir şaka gibi gördüklerine emindi ama o akşam sinemada gördüğü ve Leon'un sadece görev icabı yaklaştığı bu kadının, muhtemelen bu durumu bilmediğinden hala Leon'dan bir beklentisi olduğu da kesindi.
Filipos babası ile konuşurken yanına giden genç Teğmen'in kadını adama takdim ettiğini gördü, onların yanına ilerledi. Başını eğerek selam verdiğinde çatık kaşlarını ve öfkeli yüz ifadesini değiştirmeye çalıştı.
"İyi akşamlar" dedi kontrol etmeye çalıştığı bir sesle.
"İyi akşamlar Hilal hanım" dedi Filipos üstten bakan bir edayla "Tanıştırayım, Smyrna'ya yeni atanan başarılı subayımız Teğmen Skoulidis ve kuzeni Sofia hanım. Küçük hanım da General Cevdet'in küçük kızı Hilal hanım"
Kadın elini uzatırken yüzünde küçümseyen bir bakış vardı.
"Memnun oldum" dedi Hilal'e.
Hilal, kadının uzattığı eli sıkarken aynı şekilde karşılık verdi.
"Ben de memnun oldum"
Sofia, sinemadaki o geceden sonra Leon'un kendisini aramamış olmasını garipsemiş, ona ulaşmayı denese de başarılı olamamıştı. Bir kaç gün önce buraya atanan kuzeni sayesinde ona yeniden ulaşmaya çalışmış, kuzeni gelir gelmez öğrendiği dedikoduları ona iletince sinirlenmişti. Leon, bir Türk kızıyla evlenmişti öyle mi? General Cevdet'in kızıyla. Üstelik bu evliliğin geçerliliği bile yoktu. Düşündükçe içten içe gülmüştü kadın. Demek Leon gönül eğlendiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız
FanfictionAy ışığı ve yıldızlar şahit oldu verdikleri sözlere. Kalpleri ve ruhları gibi bedenleri de bir olmuştu artık. Yeni bir ortak noktaları vardı. Leon Hilal'e, Hilal Leon'a asla doymayacaktı.