Genç kadın gözlerini açıp sağ tarafına döndüğünde saçları alnına ve yüzüne dağılmış adamın kolları arasında buldu kendini. Uyumadan evvel çok uğraşmıştı yanaşmaya ama izin vermemişti Hilal. Bir yanı ona evet demeyi çok istiyordu lakin haber vermeden geç gelmesine o kadar kızmıştı ki sırtını dönmüş, Leon'un bütün hamlelerinin boşa gitmesine sebep olmuştu.
Genç adam karısının omuzlarını okşamış, geceliğinin askılarında parmaklarını gezdirmiş, kulağına güzel sözler fısıldamıştı ama nafileydi. Hilal'in inadı, adama karşı hissettiği arzuya galip gelmişti ve Leon, onu endişelendirdiği için bunu hak ettiğini düşünse de şansını denemeden edememişti. Bir kaç dakika sonra uyumuş numarası yapan Hilal'in ensesini öpüp kolunu beline sarmış, kadına sokulup o da uykunun gizemli kapısından içeri girmişti.
Hilal ertesi sabah ablasını ziyaret etmeye niyetliydi. Erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırlayacak, onu uyandırmadan çıkıp gidecek ve eve geç geleceği halde haber vermemeyi Leon'a ödetecekti, adı gibi biliyordu genç adam. Gerçi hak etmişti de, matbaada Yakup ve Lütfü ile imzalanacak anlaşmalar, ülkenin ve dünyanın durumu üzerine bir sohbete dalıp zamanın nasıl geçtiğini fark edememişti. Sabah karşı ayrıldıklarında Yakup, Yıldız'dan yiyeceği fırçadan endişeliydi. Leon da Hilal'den... İkisi de kuyruğu dik tutmaya çalışsa da hem Yıldız'ı hem Hilal'i bilen Lütfü onların haline katıla katıla gülmüştü.
Leon, Yakup'un da benzer bir muamele ile müşerref olacağına emindi lakin Yakup, hamile olan karısının gel gitlerine alışık olduğundan pek etkilenmeyecekti tabi. Asıl işi zor olan Leon'du. Evlerinin önüne geldiğinde Yakup'un genç adamın omzuna vurup "Hadi gazamız mübarek olsun. Bu geceden sağ çıkarsak bize karada ölüm yok" deyişi de bundandı elbette.
Onları camdan görüp kapıya vurmalarına fırsat vermeden açan Hilal, eniştesine ters ters bakıp "Ablam uyudu" demişti.
Bu, Yakup'un fırçadan kurtulduğu anlamına geliyordu ama Leon o kadar şanslı olmayacaktı.
"Ben yarın erkenden geleceğim" dedi eniştesine. Leon'a bakmamıştı henüz. Pabuçlarını giyerken dayanmak için kapıya uzandı ama uzağındaydı kapı, Leon öne atılıp elini tuttu. Hilal yine bakmadı ona, bir saniye için birleşen ellerine baktı sadece ve pabuçlarını giydi. Ardından nihayet kızgınlıkla adama bakıp elini çekmeye çalışsa da Leon izin vermedi. Yakup'a veda edip kendi evlerine giderken hiç konuşmamasına rağmen elini çekmemesini bir umut ışığı olarak görmüştü Leon.
Eve varıp ayakkabılarını çıkardıklarında Hilal hiç bir şey söylemeden odaya girip üstündekileri çıkardığı sırada yanına gelmişti Leon. Girişte bir şeylerle oyalanmıştı ama öfkeli genç kadın bunu o an fark etmemişti. Hoş, fark etse de sormazdı, inadı tutmuştu bir kere.
Hilal'i üstündekileri çıkarıp geceliğini giyerken görmenin Leon'un üzerindeki etkisi her zaman aynıydı. Gerçi Hilal'in yaptığı belli başlı pek çok hareketin Leon üzerindeki etkisi benzerdi ya, kendi odalarında aslında son derece rutin olan bu giyinme-soyunma eyleminin etkisi daha başkaydı.
Leon yutkunup yatağın etrafını dolaşmış, kadına gözlerini dikerek pijamalarını giymeye koyulmuştu. Sözsüz bir tartışmaydı onlarınki. Leon mağlup olmak istiyordu, Hilal ise genç adamın onu mağlup etmesine izin vermemeye çalışıyordu. Leon'un bu gece Hilal'den göreceği tek samimi hamle "Hayırlı geceler" temennisi olacaktı.
Hilal sabah kalktı, etrafı toparladı, kahvaltıyı hazırladı. Çaydanlığın içine suyu, demliğin içine çayı koyup ocağın üstüne bıraktı. Kalanını da Leon yapacaktı artık.
"Çok bile" dedi Hilal kendi kendine.
Eşarbını düzeltirken içerden Leon'un sesini duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız
FanfictionAy ışığı ve yıldızlar şahit oldu verdikleri sözlere. Kalpleri ve ruhları gibi bedenleri de bir olmuştu artık. Yeni bir ortak noktaları vardı. Leon Hilal'e, Hilal Leon'a asla doymayacaktı.