"Leon daha sert çiğne şunu"
"Çiğniyorum Hilal, daha ne yapayım!"
Bir eli artık beş aylık olmuş karnında, bebeğini korumak ister gibi kavramış, diğer eli bu aralar sıkça ağrıyan belinde ayakta duran Hilal, Leon'dan bir kaç adım uzakta talimat veriyordu kocasına. Büyük leğenin içindeki ılık suya bastırdığı battaniyeyi çiğneyen, pantolonun paçaları dizlerine kadar kıvrılmış Leon ise bir yandan Hilal'in talimatlarını takip etmeye çalışıyor, bir yandan da hayatında hiç yapmadığı bir şey yapıyor olmanın ve o anki görüntüsünün şokunu yaşıyordu.
Paçaları Hilal tarafından özenle kıvrılmış, dizinden yukarı çekilmişti. Hamamın bir yanında kaynayan su buharı ortama hoş bir sıcaklık veriyor, ikisinin de alnında ve dudak üstlerinde boncuk boncuk ter damlaları yaratıyordu.
"Hiç şikayet etmeyin Üsteğmen! Battaniyelerin yıkanması lazım dediğimde "Ben hallederim" diyen sizdiniz"
"Beni bir leğen suyun içine koyup uygun adım yürüteceğini düşünmemiştim!"
Hilal kahkaha attı.
"Ya nasıl yıkayacaktın koca battaniyeyi?"
Leon duraksadı.
"Bilmem"
"Bilmezsin tabi" dedi Hilal ona takılarak, "Benim sevgilim konaklarda büyümüş, ne bilsin çamaşır nasıl yıkanır"
"Hilaal!" diye ünledi Leon yalandan kızarak, "Zaten soytarıya çevirdin beni, halime bak!"
Pantolonunu gösterip homurdandı yeniden. Hilal "Dur" deyip yanına yaklaştı, Leon'u yakalarından tutup kendine çekerek dudağına bir öpücük kondurdu, ardından kaşlarını çattı.
"Kim demiş soytarıya benzedin diye? Bilakis gözüme ne kadar cazip geldiğini bilemezsin"
"Hımm" dedi Leon keyifle, "Anlatırsan bilirim belki" derken karısını tutup kendine çekti.
Gülerek ondan kurtulan Hilal, takunyalarından çıkan tıkırtılarla iki adım attı geriye.
"Sonra anlatırım. O battaniye daha iki su çiğnenecek. Bak nasıl kirlenmiş"
Leon oflayarak battaniyeyi çiğnemeye devam ederken Hilal etrafına baktı, ağrıyan belini ve bacaklarını dinlendirmek için bir tabure getirip üzerine oturdu. İlk suyu hamamın zeminine döktürüp ikinciyi hazırlatırken yine talimatlar verdi Leon'a. Genç adam aynı leğende ikinci kez aynı battaniyeyi çiğnemeye başlarken gözlerini devirdi.
Bir zamanlar bir tarafında kılıç bir tarafında silah ve omzundaki rütbelerle işgale geldiği bu şehirde tanık oldukları ve yaşadıkları şeyleri düşününce şaşar kalırdı. Bir insan hayatına sığmazdı onların yaşadığı, oysa ikisi de daha otuzuna bile varmamıştı.
Leon battaniyeyi üçüncü kez eklediği suyun içinde artık bıkmış bir halde çiğnerken Hilal sağı solu toparlamış, yeniden tabureye oturmuştu. Hamamın sıcağı onu iyice bunaltınca gömleğinin en üst iki düğmesini açtı, gömleğini çekiştirerek serinlemeye çalıştı. Genç adamın hala uygun adım üzerinde yürüdüğü battaniyenin bulunduğu suyu kontrol etti usulca. Artık ne kir çıkıyordu battaniyeden, ne de rengini veriyordu suya.
"Bu kadar yeter sevgilim, temizlenmiş baksana" dedi Leon'a.
Leon "Tanrıya şükür" diyerek leğenden çıkarken aceleciydi.
"Yavaş ol, yerler ıslak hala" diye uyardı onu Hilal.
Başını sallarken dizlerinin üstünde katlı duran paçalarına uzandı genç adam. Hilal'in gülümseyen sesi onu durdurunca karısına baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız
Hayran KurguAy ışığı ve yıldızlar şahit oldu verdikleri sözlere. Kalpleri ve ruhları gibi bedenleri de bir olmuştu artık. Yeni bir ortak noktaları vardı. Leon Hilal'e, Hilal Leon'a asla doymayacaktı.