Yanında uzanan kadını kendine çekti genç adam. Hilal'in öpülmekten kızarmış dudakları onu tekrar çağırıyor gibiydi. Acı çektiği her halinden belli olan kadının gömleğini eteğinden kurtarıp çıplak karnına koydu sıcak elini.
"Çok mu ağrıyor?"
Hilal başını salladı. Ayakları yattığı yerde Leon'un bacakları arasında ısınırken karnına bastırdığı sıcak avucu kadının ara ara nefesini kesen ağrısının azalmasına yardımcı oluyordu.
"Daha evvel seni böyle görmemiştim"
"Hiç böyle olmazdı zaten, üşüttüm galiba"
Leon, Hilal'i yanağından öpüp hınzırca gülümsedi.
"Nerede üşüttün acaba?"
Hilal gülerek genç adamın eline vurdu.
"Gül sen gül"
Ağzı kulaklarına varan genç adam dudaklarına uzanınca başını geri çekti kadın.
"Önce beni bu hallere düşür, sonra dalga geç. Bir de öptüreceğim sana kendimi öyle mi? Çok beklersin üsteğmen" dedi yalandan bir kızgınlıkla.
Leon başını yattığı yerden kaldırdı.
"Ben sana üşürsün demiştim sevgilim"
"Ben de sana şimdi olmaz demiştim sevgilim"
"Çıplak ayakla dolaşmasaydın bunlar olmazdı"
Hilal elini onunkinin üstüne koyarken güldü.
"Tabi, çıplak ayakla dolaştığım malum oldu, ondan dayandın yetimhanenin kapısına gece vakti"
"Yok, onun sebebi başkaydı" derken kadının boynuna sokuldu Leon. Dudakları Hilal'in boynunda gezerken genç kadın başını ona doğru eğdi.
"Öyle mi? Ne diye koşa koşa geldin gecenin bir vakti öyleyse?" dedi imalı bir sesle.
Kısa bir süre sonra yeniden cepheye gideceklerini öğrendiğini ve bunu öğrendiği an sevdiği kadını görmekten başka bir şey düşünmediğini şimdilik söylememeyi tercih etti.
"İhbar geldi"
"İhbar mı?" dedi Hilal şaşkınlıkla.
"Evet. Zevceniz çıplak ayakları ve pembe kıyafetiyle büyülü bir varlık gibi yetimhanenin içinde dolaşıyor diye ihbar geldi" derken güldü genç adam.
"Bak sen"
"Tabi, ne sandın? Sahi sen niye çıkarmıştın ayağındakileri?"
Hilal gözlerini devirdi.
"Çocuklar uyuduktan sonra mutfağı toparlayayım dedim. Yerdeki kovada su varmış, yanlışlıkla çarpınca ayaklarımın üzerine devrildi. Ayakkabılarım ve çoraplarım ıslanınca çıkardım mecburen"
**
Ayakları su içinde kalan genç kadın önce kovayı kaldırdı yerden. Ayağındaki ıslak ayakkabı ve çorapları çıkardı, kurusunlar diye kenara koydu. Yerdeki ıslaklığı da temizledikten sonra eline aldı çıkardıklarını. Artık tek yapacağı yukarı çıkıp biraz uyumaya çalışmaktı.
Kapı hafifçe vurulduğunda tam da önünden geçiyordu. Usulca gidip fısıldayarak sordu "Kim o?" diye. Dışardan fısıltıyla cevap veren ses Leon'a aitti. Kapıyı hemen açtı genç kadın. İçeri giren genç adam kapıyı kapatır kapatmaz alnından öptü genç kadını.
"Leon, bu saatte ne işin var burada?"
Genç adam cevap vermedi, güldü sadece. Bir kaç saat önce aldığı haberi, Hilal'in evde unuttuğu mavi eşarbını tesadüfen fark ettiğini, günlerdir onunla avunduğunu ve bu gece burada nöbete kalacağını öğrenince çıkıp geldiğini söylemedi. Kadının itiraz etmesine aldırmadan kucağına aldı onu, merdivenlerden çıkıp boş olduğunu bildiği bir odaya girdi. Kadının dudaklarına eğilirken yere bıraktı onu. Soğuk taşın üzerine basan Hilal, Leon onu öperken ısındığını hissetti. Odayı havalandırmak için açık bıraktığı camı unutalı çok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırsız
FanficAy ışığı ve yıldızlar şahit oldu verdikleri sözlere. Kalpleri ve ruhları gibi bedenleri de bir olmuştu artık. Yeni bir ortak noktaları vardı. Leon Hilal'e, Hilal Leon'a asla doymayacaktı.