Uyanış

3.6K 137 18
                                    


"Hilal.. Sevgilim.. Cepheden döndüğüm sabah öperek uyandırdım ya seni. Kalkmak istemedin. Keşke ben de yanına sokulup kalkmana izin vermeseydim..."

Yüzü üzerindeki hastane önlüğü kadar beyaz, öpmeye doyamadığı dudaklarının rengi soluk, mavi gözleri kapalı genç kadına bakarken içini çekti Leon. O sokak arasında Hilal'in bedeninin taşın üzerine sertçe düştüğünü gördüğü anda alt üst olmuştu bütün dünyası.

"Sevgilim. Aç gözlerini ne olur! O sabahki gibi latifelerin hiç komik değil de bana, he!"

Genç kadının minik elini alıp dudaklarına götürdü. Buz gibiydi parmakları.

"Üşümüşsün. Ben de üşüyorum Hilal. Gözlerini göremediğim, sesini duyamadığım her an üşüyorum"

Bir damla yaş düştü adamın gözlerinden. Uzanıp dudağının köşesine bir öpücük kondurdu.

"Sen gözlerini açana kadar buradayım sevgilim, yanından ayrılmayacağım"

Hilal'in eli avucundayken sandalyede geriye yaslandı Leon. Boşta kalan elini sandalyenin kol kısmına, başını da eline dayadı. Saatlerce izledi genç kadını. Düzenli fakat cılız soluk alışverişleri bir ümitti Leon için. Uyanacaktı, biliyordu. O, Hilal'i bırakıp gitmeyi düşünmüştü belki ama Hilal onun gibi değildi. Korkusuzdu, cesurdu. Bırakıp gitmezdi sevdiklerini. En çok da buna güveniyordu Leon. Ona kök söktüren inadına şükrediyordu şimdi. Hilal inatçıydı, sevdiğinden, ailesinden, vatanının kurtuluşunu görmekten vazgeçmezdi, değil mi?

Uyku ile uyanıklık arasında bir yerde avucunun içindeki elin hafifçe hareketlendiğini hissetti Leon. Beklentiden kaynaklanan bir şey miydi yoksa gerçekten hareket etmiş miydi, anlayamadı genç adam. Tamamen uyanan zihni Hilal'in yüzüne umutla baktı. Çok geçmeden bir hareket daha hissetti avucunun içinde. Serbest bıraktığı minik elin parmakları belli belirsiz hareketlerle oynuyor, Leon'un teninden damarlarına güç veren bir madde iletiyordu sanki. Genç adam doğruldu, eli genç kadının saçlarına gitti. Avucundaki elin dokunuşuna karşılık vererek bekledi. Hilal, ağırlaşmış göz kapakları altındaki gözbebeğini oynatırken Leon onun saçlarını okşadı. Genç kadının solgun yüzünde açan iki çiçek gibi ortaya çıkan mavi gözlerle aydınlandı Leon'un yüzü.

Gülme isteğine mani olamıyordu bir türlü. Avucundaki minik eli dudaklarına götürdü.

"Sevgilim, uyandın. Tanrıya şükür uyandın"

Hilal'in dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldığında konuşmak istediğini fark eden Leon aceleyle minik bir buse kondurdu dudaklarına.

"Konuşma, yorma kendini. Bak, bak anneni, babanneni, ablanı çağıracağım şimdi, tamam? Sonra da gidip babana haber vereceğim"

Hilal güçlükle salladı başını. Leon'un bu heyecanlı ve sabırsız hali, halsizliği bunu göstermesine izin vermese de eğlendirmişti Hilal'i. Yanağında beliren gamzeyi öpmek isterdi.

Leon, bir kere daha öptü Hilal'i. Ardından aceleyle koridora çıkıp Hilal'in uyandığı haberini verdi ailesine. Annesi, babannesi, ablası ve Yakup içeri girerken gülümsedi Hilal.

Leon, karargaha bir pusula gönderip Hilal'in durumunu haber verdikten sonra hızlı adımlarla içeri koştu. Hastane odasına giden kısacık mesafede kendine çeki düzen verirken içinden taşan sevinç bakışlarına yansıyordu.

Oda kapısını açıp bir kaç dakika öncekinden daha canlı görünen genç kadını görünce gülümsemesi genişledi.

"Leon" dedi yatağında gülümseyen genç kadın.

SınırsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin