Şans

5.7K 293 21
                                    

Bir anda vucudumdan bütün kan çekiliyormuş gibi hissettim. Sadece onun kollarıyla beni desteklediği bölgede yaşam vardı. Bir kaç kez gözlerimi kırpıp onun burada olmasının ihtimal değerini hesaplayıp % 0000.1 kadar bile olamayacağını anladığımda derin bir oh çekerek beynime ulaşmayan bütün kanı hızla oraya doğru yönlendirerek kendime geldim.

" Aaa Afedersiniz. Ben görmedim sizi" 

Ve tabiki adamcağız bana boş gözlerle bakmaya devam etti. Neden mi ? Adam Türk değilde ondan!! Daha beynime yeterli kan ulaşmadı herhalde. Hemen koreceye dönerek ondan özür dilediğimde bu sefer gülümsedi. Ama bu gülüş benim kalbimin tekrar teklemesine neden oldu.

Tamam bu koreliler birbirlerine bu kadar benzer ama gülüşü de benzemeseydi ne olurdu ya. Şimdi bayılacağım şuracıkta. Neyse  adama saf saf bakmaktan vazgeçmem gerektiğini idrak ederek iyi günler diyecektim ki...

" Aslında bir konuda bana yardım edeblir misiniz merak ediyorum? " Allahım sana geliyorum!!! Beni neyle sınıyorsun Rabbim. Gözlerinin içine bakarak "Elbette" dedim mecburen çünkü misafirperverliğimize leke sürdüremezdim.

El hareketleri ve şiirsel bir sesle başına gelenleri anlattığında itiraf ediyorum onu izlemekten olayı anlayamamıştım. Ama br kelime dikkatimi çekmeyi başardı. "Kayboldum" Hımm artık ayran budalası gibi bakmaktan vazgeç kızım Narin! Adamın başı dertte!!

" Peki tur rehberinizin telefonunu almış mıydınız?" diye sordum. Olumsuzca başını salladı. "O zaman sizi kore kosolosluğuna götürmemiz lazım" derken "Olmaz!" dedi.  

Hımm işte şimdi biraz şaşırdım. Cevap bekler  gibi gözlerine diktim bakışlarımı. Biraz düşünüp elleriyle ensesini sıvazladıktan sonra bana dönerek:

" Sizi temin ederim şimdi anlatacaklarım gerçek. Korece konuşabildiğinize göre sanırım ülkemle ilgili bilgi sahibisiniz. Çünkü kitaplarınızdan anladığım kadarıyla sağlıkla ilgili bir bölüm okurken koreceye ihtiyacınız yok. Şimdi İlk olarak size kendimi tanıtayım. Ben So Ji Sub. Hımm..."

Sanırım konuşmanın bu bölümünde onu tanıdığıma dair bir ünlem vermem gerekiyordu ama ben put gibi kalmıştım sadece yüzüne bakıyordum. Onu tanımadııma hükmederek konuşmaya devam etti.

" Yıllar önce bir Photobook yayınlamıştım. Dünyanın çeşitli ülkelerinde gezip fotoğraflar çekmiş ve şiirlerle birlikte yayınlamıştık. Şimdi yeniden böyle bir çalışma yapmak için Türkiye'ye geldim. Peribacaları Pamukkale Sürmene de çekimleri tamamladık. Bugün İstanbul çekimlerini yapacaktık ama bir anlaşmazlık oldu ve ben kayboldum. Sırt çantam minibüste kaldığı için kimseyi arayamıyorum. Kosolosluğa bilgi vermek istemiyorum şu durumda çünkü ülkemde duyulmasını istemiyorum."

Benim birşey yapmam gerekiyordu ama ne... Ahh nefes tabi ya! Nefes!! Derin bir nefes alarak dinlediklerimin şokuyla onun yüzüne baktım tekrar... Yani olabilir mi ?

Belki...

BelkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin