Narin~
Bir hafta aynı peri masallarında gibi geçmişti. Hafta içi hergün beni okulumdan aldı ve hergün güzel İstanbul'umun bir köşesini gezdik. Dolaşırken sürekli geçmişimizi anlatıyor, bizi bu gün ki halimize getiren olaylardan bahsediyorduk.
Ellerimiz fırsat buldukça birbirimize firar ediyordu ama onun dışında her hangi bir yakınlaşma olmamıştı. Ji Sub bana hayatının anlamıymışım gibi bakarken, ben içimde anlam veremediğim kaygılarla uğraşıyordum.
Efendim? Ne dediniz? Ah evet bende biraz şımarık küçük kızlar gibi davrandığımı söyleyip durdum defalarca ama yine de...
Tamam kabul ediyorum. Şu bir haftanın içindeki o masalsı hava galiba beni korkutmuştu. Hareketlerimde ki o tutukluğu farkettiyse bile hiçbir şey söylememişti bana. Ve ben gereksiz korkularımla baş başa kalmıştım.
Bir haftanın sonunda onu yolcu ederken içimde ki sıkıntı dağlar kadar olmuşsa da ses çıkarmayıp yanağına kondurduğum minik bir buseyle yolcu etmiştim onu.
Peki şu anda ne mi yapıyorum?
Elbette ki sarayburnunda oturmuş İstanbul'un bana hatanın nerede olduğunu söylemesini bekliyorum. Peki söylüyor mu? Hayır...
Yani normal insan hayatinda yüzde bilmem kaç ihtimal dahilinde bile olmayan bir olay yasamış olan ben, şu anda sarhoş zürafa dansı yapmam gerekirken burada oturmuş kös kös düşünüyorum ...
Eh öyleyse varım öyle değil mi?
Ah selamlar olsun sevgili Descartes!
Ji Sub~
Ülkeme döndüğümden beri aklımda tek bir soru var: Acaba şu anda ne yapıyor?
İstanbul'dan dönerken kesin bir cevap alamamış olmak canımı sıkıyordu ama yine de üzerine gitmek istemediğim için sessiz bir şekilde geri dönmüştüm.
İçimde büyük yanardağlar şiddetli sarsıntılarla patlasa da ben büyük bir sûkunetle bekliyorum.
Murat~
Sonunda o hin suratlı çekikten kurtulduğumuz için bugün kendime izin verdim. Bir haftadır gittikleri her yerde gizlice onları izlediğim için bu izni çoktan hak etmiştim. Narin o adamla birlikte gitmeye karar verecek diye çok geceler uykusuz kalmıştım ama sonunda evli evine köylü köyüne dönmüştü.
Çok şükür...
Şimdi tek bir sorunum vardı. Karşımda oturan bu bal gözlü süpürgeli cadı. Bade'ye bir hafta boyunca yaptıklarımı anlattıkça , benim pamuk prensesimin içinden çıkıp karşıma dikilen o süpürgeli cadı.
"Murat... Gerçekten sana ne demeliyim bilemiyorum... Ya Narin farketseydi ne olacaktı?"
"Hiçbir şey elbette. Ne olacaktı Bade? Alt tarafı biraz çemkirir sonra susardı."
"Senin şu kendine güvenin beni öldürecek bir gün Murat! Yani Narin'in sana kızmayacağından bu kadar eminsin?"
"Narin bana kızar, çemkirir, kafama birşeyler fırlatır ama benden vazgeçemez. Bilir ki ben onun sadece ama sadece iyiliğini istiyorum."
O kurban olduğum gözlerini kısıp bana baktı uzunca ve derin bir nefes aldı. Bu ben seninle baş edemeyeceğim demekti.
"Söyle bakalım sana ne ısmarlayayım bugün Narin'in kurtuluşunu kutluyorum."