Tatilin bitmesine 1 hafta var. Emre'yle yapmadığımız çılgınlık kalmadı.Beni çok eğlendiriyor.
Tatilin son 2 günü. Bugün Adalwolf'a veda etmeye gittim. Zile bastım. Adalwolf sarhoş bir şekilde kapıyı açtı.
Ben: İçtin mi Adal?!
- Biraz.
- Biraz mı!? Hiç öyle gözükmüyor!
dedim,içeri girdim. Her yerde Adalwolf'la çekilmiş fotoğraflarımız vardı. Onlara bakarak içiyormuş!
Adalwolf: Niye geldin? Gitsene Emre'ne. Hadi git.
- Saçmalamayı keser misin?
- Neden? Zoruna mı gidiyor? Onu sevdiğin halde beni kullandığını ikimizde biliyoruz.
- Seni kullanmadım. Doğum gününde hayallerini gerçekleştirmek istedim.
- Madem Emre'yi seviyordunn beni neden öptün!
diyerek bağırdı. Ağlamaya başladı. Haklıydı da. Onu kullanmışım gibi oldu.
Ben: Adal ben özür dilerim.
- Duygularımla oynadın! Beni kendine daha çok aşık ettin! Senin için 1 gecelik-
- Hayır! Öyle değilsin. Beni anlamıyorsun.
- Ece git burdan!
- Ben İstanbul'a dönüyorum, veda etmeye geldim.
- Tamam. Şimdi git!
- Kendine iyi bak.
dedim ve gözümde yaşlarla arabaya bindim. Adalwolf bana aşıktı ve Adalwolf'un aşkı gerçek aşktı. Aşk nefret miydi ?
....1 yıl sonra...
Bu sene İstanbul da her hafta sonu Emre'yle buluştuk. Birlikte üniversite sınavına hazırlandık. Ve en önemlisi aileleri bu yaz evlenmeye ikna ettik.
Emre'yle vapurdan indik.
Emre: 1 hafta sonra bu tatil köyünde evleneceğiz Ece! İnanabiliyor musun?!
Güldüm.
Ben: Sakin ol Emre.
Emre: Kaç çocuk yaparız? 3-5-7?
Ben: 11 tane yapalım, futbol takımı kurarız(!). Abartma en fazla 2. Hem daha evlenmedik.
- İstanbul daki evimizi beğendin değil mi?
- Kırk kez sordun. Bende kırk kez 'evet' dedim.
- Bakalım buradaki evimizi beğenecek misin.
- Burada da mı ev aldın?
- Evet. Hadi gidelim
dedi. Taksi çevirdi. Bindik.
- Emre ben Adalwolf'u görmek istiyorum.
- Bu aralar çok işimiz var. Eşyalarımızı yereleştireceğiz eve. Düğüne geldiğinde görürsün.
- Düğüne mi gelecek?
- Evet. O benim yakın arkadaşım. Çağıracağım onu.
dedi. 5 dakika sonra eve vardık. Denize sıfır, tek katlı, her penceresi ayrı renk, duvarları yavru ağazı renginde çok tatlı bir evdi. Kocaman bahçesi de vardı.
- Emre burası harika!
dedim ve Emre'nin boynuna atladım. İçeri girdik. İçerisi de çok güzeldi. Tam karşıda çok büyük bir televizyon duruyordu. Televizyonun önünde 2 kişilik koltuk yanlarda da 2 tane puf koltuk vardı. Sağ tarafta tahta yemek masası ve tahta sandalyeler, sandalyelerin üstünde açık yeşil minderler vardı. Evin tamamına yeşilin tonları hakimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ILK GÖRÜŞTE AŞK'A INANIR MISIN?
Romansaİlk görüşte aşk yaşanabilir mi? Yoksa bu sadece bir hevesten mi ibaret?