Sabah erkenden evden ayrılan Doğan hala dönmemiş ve arayıp nerde olduğunu da söylememişti. Aslında Ezo onu merak etmiyordu, yanında olsun istemiyordu ama bir ömür onunla paylaşacaksa ve birbirlerine alışmak mecburiyetindelerse yanyana daha fazla zaman geçirmeleri gerekmez miydi?"Dünyadan Ezo Yengeye."Dalgınlığını fark eden Dicle ellerini yelbaze yaparak Ezo'nun kendisine gelmesini sağlamıştı.
"Hala dünyadayım tatlım elini gözüme gözüme sokmana gerek yok." Hayallerinden sıyrılıp gerçek dünyaya dönen Ezo görümcesine takılmayı ihmal etmemişti.
"İyi yengelerin güzeli hala bu dünyadaysan sana zahmet şu soğanları doğrar mısın? Geri kalanları ben hallederim." Soğan doğramaktan nefret eden Dicle bu görevi Ezo'ya vererek kurtulmak istiyordu tabi karşılığında kalan tüm işleri yapacağını da vaat ediyordu.
"Hmmmm yok tatlım almayayım ben.Soğan doğramaktan nefret ederim ayrıca yeni duş aldım kokmak istemem sürmemi de yeni cektim akarsa kötü durur" Sözlerini tamamlarken Dicle gözlerini devirmemek için kendini zor tutuyordu. Bir soğan doğramamak için nede çok bahane sıralamıştı.
"Yaparsın yaparsın!"
"Üzgünüm Dicle hiçbir kuvvet onları bana doğratamaz! Her neyse Rojda nerde? Göremedim onu"
"Annemle alışverişe çıktılar.Almaları gereken şeyler varmış.Bu arada yarın Fatma abla ve kızı Dilan geliyor
bende bu işlerden kurtuluyorum."Fatma abla ve kızını tanımayan Ezo merakla harmanlanmış ses tonuyla sordu.
"Dicle Fatma abla ve Dilan kim?"
"Konağın yardımcıları uzun zamandır bizimle çalışıyorlar.Cenaze nedeniyle iki haftadır izindeydiler.Ezo yenge,tanışan çok iyi bir kadındır mesela her daim soğanları kendi doğrar hiç bana bırakmaz sen düşün artık ne kadar iyi biri." Dicle'nin ima dolu cümlesine sadece gülüp geçmişti.Ezo ardından ellerini yıkayarak yemek yapmaya koyulmuştu.El cabukluğuyla yemeği hazırlamışlardı. Bu sırada Rojda ve Gülistan Hanım'da gelmişti. Çok yorulduğunu söyleyerek odaya çekilen Rojda ve tutması gereken notlar olduğu için akşam yemeğine kadar rahatsız edilmemek üzere odasına giden Dicle'nin ardından odada kaynanasıyla yalnız kalmıştı Ezo.
"Güzel gelinim benim nasılsın bakalım?" Sevecen sesiyle gelininin hal hatrını sormuştu.Oğlunun onu nasıl ihmal ettiğinin farkındaydı. Bunu onunla konuşmak istediğinde aldığı cevap her seferinde aynıydı.
"Onunla evlenmeyi ben istemedim onu karım olarak görmüyorum!""Çok şükür iyiyim Gülistan Hanım. " Gelininin sesi daldığı düşüncelerden sıyrılmasına sebep olmuştu.
" Kızım ne öyle yabancıya seslenir gibi hanım demek.Bugüne bugün annenim ben senin."Sahte bir kızgınlıkla konuşmuş gerçekçi olsun diye kaşlarını çatmıştı.
" Peki Gülistan Ha- anne."3 yaşından bu yana söylediği bu kelime hiçbir zaman ona bu kadar yabancı gelmemişti.Sahi söylenmesi hep bu kadar zor mu olmuştu?
"Ha şöyle annenim ben senin artık ben kaynanamdan çok çektim sana da çektirmek istemem sana kaynana olmak yerine anne olmak isterim."Sözlerinin ardından gülümsedi ama yüzünde ki gülümseme acı ve hüzün içeriyordu.Ezo konuşmak yerine kaynanasını dinlemeyi tercih etti.Derin bir nefes alarak konuşan Gülistan Hanım'ın yüzünde o günleri hatırlamanın verdiği hüzünle kasılmıştı.
"Bu eve gelin geldiğimde henüz 14 yaşındaydım. Birçok şeyi bilmezdim.Mekanı cennet olsun Rahmetli burnumdan fitil fitil getirerek öğretti zaten.Her daim başımda durur hayatı bana zindan ederdi."Ezo biran kendini onun yerine koydu.Gülistan Hanım ona kötü davransaydı ne yapardı acaba ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN GÖLGESİNDE
Romance"Ben bakire değilim...!" Diyerek haykırdı genç kadın. Kocasının an be an değişen yüz ifadesini , şaşkınlık ve öfkeyle irileşen gözlerini umursamadı. Ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgideydi ve o tehlikeyi oynamaya devam ediyordu. Doğan hala duyd...