...Ezo göremediği taş yüzünden
neredeyse yüzüstü yere kapaklanacaktı tabi onu tutan güçlü kollar olmasaydı.Şoku üzerinden atamayan Ezo hala belinden tutan kolların sahibine cevirdi bakışlarını. Otuzlu yaşlarda uzun boylu genç bir adamdı onu tutan. Yüzünde hafif uzamış sakalları, sıcacık bakan kahve gözleri vardı. Düzgün dudak ve burun yapısıyla Yaratanın şaheseri misaliydi. Bu adam fazla yakışıklıydı!Öte yandan Baran nutku tutulmuşcasına kollarında duran güzeliğe bakıyordu. Yemyeşil gözlerinde boğulduğunu hisseti genç adam. Dolgun dudakları şaşkınlıktan hafifçe aralanmış , yanakları al al olmuş genç adamı kendine hayran bırakmıştı. Aralarında neredeyse yok denilecek kadar az olan mesafe Ezo 'yu tedirgin etmişti. Biri görse durumu nasıl açıklayacaktı? Yanlış anlaşılmaya müsait bir durumdaydılar. Zira bir akşam vakti konağın arkasında genç bir adamın kollarındaydı ve aralarında yok denilecek kadar az bir mesafe vardı. Yavaşça kendisini tutan kollarından sıyrıldı.
"Özür dilerim taşı fark etmemişim " Kendisinin bile zor duyabileceği bir ses tonuyla konuşmuştu. Fazla mahcup olmuş, utanmıştı.Yerin dipine girse yeriydi. Ardından genç adamın vereceği cevabı beklemeden koşar adımlarla yanından ayrıldı. Kimsenin onları öyle görmemiş olması için içinden bolca dua etti. Baran ise yanından hızla uzaklaşan kadının arkasından uzun uzun baktı. Gözden kaybolunca dudaklarından bir dua döküldü.
"Umarım bir daha karşıma çıkarsın sakar prenses! "
UFAK BİR ALINTI.........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN GÖLGESİNDE
Romance"Ben bakire değilim...!" Diyerek haykırdı genç kadın. Kocasının an be an değişen yüz ifadesini , şaşkınlık ve öfkeyle irileşen gözlerini umursamadı. Ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgideydi ve o tehlikeyi oynamaya devam ediyordu. Doğan hala duyd...