26. SENİN DEĞİLİM

6.1K 203 103
                                    

Mutluluğu hiç mi hakketmiyorum? Diye fısıldadı kendi kendine. Omuzları düşmüş gözleri dolmuştu. Yorgun ve biraz da bitik hissediyordu. Birkaç dakikada bir insan çökebilir miydi?

Yavaşça sildi yaşlarını genç kadın. Ne günah işledi bilinmezdi ama cezasını çekiyordu şimdi. Yoksa bu yaşadıklarının pek te bir açıklaması yoktu. Bir günah işlemiş ve öteki dünyaya kalmadan çekiyordu bedelini...

Kalbi ağırıyordu. Bunu hissedebiliyordu. Belki okşasa dinerdi acısı, biraz ilgiyle tekrar mutlu olurdu kalbi... Ama bu imkansız gibiydi. Kalbi, paramparça olmuş hayallerinin enkazında kalmıştı ve ağır yaralıydı hatta ölmüş bile olabilirdi. Zira son birkaç dakikadır kalbini hissetmiyordu Ezo. Sahi kalp ağrıdan uyuşur muydu?

Elinden düşen poşettin sesiyle beraber Baran arkasına döndü ve yanına yaklaşarak az önce yere düşen poşeti alarak Ezo'ya döndü.

"Birşey mi oldu hanım ağam ?" Sesinde tedirginlik hakimdi. Az önce ağzı gevşek yardımcısı İsa ile yaptıkları sohbeti duyma ihtimali oldukça yüksekti. Şimdi Ezo'nun yüzünde ve gözlerinde ki ifadeyle bir şeylerin yolunda gitmediğine emin oldu genc adam. Ezo'ya zamanı gelince herşeyi anlatacaktı.

"Yok birşey Baran ağa."

İmasıyla beraber sıkıntılı bir nefes aldı genç adam. Duymuştu!

"Duydun mu?" Diye sordu. Gerçeği bildiği halde sormuştu.

"Neyi ?" Alayla konuştu Ezo. Elbette herşeyi duymuştu.

"Duymaman gerekenleri...."

"Duydum Baran ağam duydum..."

"Anlatmama izin verecek misin?"

"Anlatabilecek misin ?"

Baran sessiz kalmıştı. Anlatmayacaktı. Ne olursa olsun Ezo'yu bu oyuna dahil etmeyecekti. Onun canını yakmayacaktı. Zamanı gelince Doğan engeli ortadan kalkınca herşeyi harfiyen anlatacaktı zaten. Lakin sırası değildi. Bu yüzden sessiz kaldı ve başını olumsuz anlamada iki yana salladı.

Ezo yavaşça geriye döndü ve az önce çıktığı kapıyı açarak içeri girdi. Yüzüne yalandan bir tebessüm eklemişti. Içindeki depremi saklamak için en iyi maskeydi gülümsemek. Mutfağa geçerek hazırlanan kahvaltılıkları yavaşça avluda ki masaya dizdi. Birkaç defa gidip gelmiş tüm herşeyi yerleştirmişti. Beynini istila eden tek bir düşünce vardı deminden beri;

"Hiç mi sevmemişti beni?"

Sessiz geçen kahvaltının ardından görev dağılımı yapılmış ve yapılmak üzere işlerin başına geçilmişti. Yavaşça üst odaları temizledi genç kadın. Gözlerini zorluyordu yaşlar daha fazla tutamayacağına emindi bu yüzden koşarak odasına geçti. Kendisini yatağa bıraktı ve ağlamaya başladı.
Baran geldi aklına. Sözleri, gözleri.... Sahte olamayacak kadar güzeldi sevgisi...

Düşünceleriyle birlikte daha da ağlamaya başladı. Hıçkırıklar eşlik ediyordu gözyaşlarına... Ve fısıldayarak konuşmaya başladı kendi kendine...

"Sahte miydi herşey? Bir oyun muydu tüm yaşadıklarımız? Yine ben mi ödedim başkasının hatasının bedelini? Önce abimin aşkının bedelini ödedim geleceğimle sonra Doğan'nın bilmediğim hatasının bedelini ödedim kalbimle...."

Yatakta uzun bir süre daha kalan genç kadın yavaşça ayağa kalkarak aynadan kendisine baktı. Ağlamaktan şişmiş gözleri kıpkırmızı burnu dağınık saçları ile tek kelimeyle berbat görünüyordu. Canı açıyordu. Belki biriyle dertleşse icindekilerinden bahsettse birazda olsa rahatlayabilirdi. Ama dertleşebileceği hiç kimsesi yoktu ve Ezo ilk defa kendini yalnız hissediyordu.

İNTİKAMIN GÖLGESİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin